Koşa koşa Sercius'un evine doğru gitti. Kapıyı çaldı ve Sercius karşısında Yûrin'i görünce "Sana oraya gelmeyeceğimi söyledim Yûrin! Boşuna ısrar etme çünkü cevabım kesin ve net!" diyerek kapıyı Yûrin'in üzerine kapadı. Yûrin ise kapıya vurarak;
"Hayır seni ahmak! Sana anlatıcaklarım var. Kapıyı hemen açmalısın." dedi ve bu sözler üzerine Yûrin'in ne söyleyeceğini merak eden Sercius kapıyı açtı. " Umarım yine aptalca şeyler değildir. Cünkü onları dinleyecek vaktim yok. " Yûrin sakinliğini korumaya devam etti. Hemen efsanenin ayrıntılarından bahsederse, Sercius onu dinlemezdi bile. Bu yüzden ilk önce ailesini sordu. " Aptalca değil dostum. Ee, ailen nerede? Ev çok ıssız duruyor. Madam Arwen'in yokluğu haliyle belli." Sercius şaşkın bir okadar da hüzünlüydü. " Dedem hastalanmış ve durumu çok ciddiymiş. Tüm iksirleri denemişler ama o ölüm yaşına geldi sanırım." Yûrin bunu duyunca çok üzülmüştü. Aynı olayın kendi dedesine gelmesini istemezdi. "Ee, o kadar heyecan ile ailemi sormaya mı geldin? Anlatacakların vardı, söyle onları." diye devam etti konuşmasına. Yûrin bencillik yapıp hikayeyi anlatmadı. O doğru olanı, yani dostunun yanında olmayı tercih etti. "Hikayeyi boşver sen şimdi. Deden için çok üzüldüm.
İstersen ailen gelene kadar bizimle kal. Hem neşen yerine gelir, hem yalnızlık çekmessin." Sercius kısa bir süre düşündükten sonra fikri benimsedi ve kabul etti. Yûrin odasını Sercius ile paylaşacaktı. Bunu zaten hep yapardı. Akşam yemeği vakti geldi. Birgüzel karınlarını doyurdular. Daha sonra odalarına çıktılar. Yûrin ona hikayeyi anlatmayı düşündü, acaba doğru zaman mıydı?
"Sercius" diye seslendi hoş ve müthevazi bir şekilde. "Efendim dostum." "Sana bugün bahsettiğim şey vardıya, eğer dinlemek istersen onu anlatayım. Ne dersin?" "Olur" dedi Sercius. Yûrin hiç bir detayı atlamadan olan biteni anlattı. Sercius büyük bir dikkatle Yûrin'i dinledi. Hikaye bittiğinde Sercius; " Hiç bu şekilde dinlememiştim. Bize Orman Devleri'ni kısa bir sürede yendiğimiz söylenirdi. Senin anlattığın hikayede savaşın uzun süreceği belli. Peki Cüceler gelmiş mi? Bize onlardan da bahsedilmedi."Yûrin asık bir suratla "İşte onu bende bilmiyorum. Dedem sadece bu kadarını anlattı. Yarın hikayenin devamını dinlemek için tekrardan yanına gideceğim. İstersen sende gel. Hikayeyi benim kadar sende merak ediyorsun." Tabiki geleceğim. Oraya tek gitmene izin vereceğimi mi sanıyorsun?" diye ekledi Sercius. Sabırsızlıkla sabahı beklediler. Sabah kahvaltılarını yaptıktan sonra hızlı bir şekilde kapıya yöneldiler. Fakat gitmelerine izin yoktu. "Baahçe!" dedi Bayan Darlin. O hırs ile ağaçtaki meyveler toplanmış, tarladaki ürünler toplanmış, boş tarla ekilmişti. "Keşke hep böyle hırslı olsanız." dedi Bayan Darlin "Akşam yemeğinden önce evde olun! " diye ekledi. Çocuklar koşarken aynı anda "Tamam" dediler ve en kısa sürede Ardeus Efendi'nin evine vardılar. Büyük bir heyecanla kapıyı çaldılar. Fakat açan olmadı. Bahçeye baktılar, fakat kimseyi bulamadılar. Ardeus Efendi evde yoktu. Çok sinirlenmiştiler. Oturup beklemeye karar verdiler. Üç saate yakın bekledikten sonra gitmeye karar verdiler. Yolda Ardeus Efendi'yi gördüler. Nerede olduğunu, neden bu kadar geciktiğini ve hikayeye devam edecek mi sordular. Ardeus hiçbirine cevap vermedi. Sadece gülüyordu. Daha sonra dayanamadı ve " Sakin olun çocuklar. Tamam anlatacağım" dedi. Sonra da yollarına devam ettiler. Ardeus piposunu eline aldı ve tütün yerleştiriyordu. O sırada " Çay ister misiniz çocuklar?" diye sordu. Cevapları hayır oldu. Onlar sadece hikayeyi dinlemek istiyorladı. Ardeus sallanan sandalyesine oturdu ve en son nerede kaldığını sordu. Çocuklar aynı anda "Cüceler! Cüceler geldimi?" Ardeus kendini tutamadı ve kahkaha attı. "Sakin olun çocuklar. Bu hep dinlediğiniz hikayenin ayrıntılı hali. Azçok tahmin etmeniz lazım. Evet Cüceler gelmeyi kabul ettiler. Ancak savaşın 2. gününün sonuna yetişebildiler. O iki günde birçok kayıp verdik. Tecrübesiz 59 askerin 40 civarı ölmüştü. Kalan 12 tecrübesiz kişi o iki günde çok iyi deneyim kazandılar. Benim ve babamında içinde olduğu 41 kişilik deneyimli kadrodan 28'i ölmüş ve birçoğu da yaralanmıştı. Babamın sırtında derin bir yara vardı. Cüceler zamanında yetişmeseydi babam oracıkta ölmüştü.
Halktan ölen kişiler de çoktu. 25 kişi dayanmaya çalışırken 12 Cüce yardıma geldi. Getirdikleri zırhları giydik ve silahları kuşandık. Kalan 80 Orman Devi'ni beraber kahramanca yendik. Cüceler'e sadakatimizi sunduk. Fakat onlar kabul etmedi. "Bizim içimizde Orman Devleri'ne karşı öfke vardı. Devleri kışkırtıp bizim dağlarımıza yolluyorlardı. Bizim öfkemizi dindirdiniz. Bize bu yeterli. Ayrıca Shirewood köyünün bu kadar cesur olduğunu bilmiyorduk. Cesaretinizden ötürü zırhlar ve silahlar sizindir. Beladan uzak durun dostlarım." dediler ve gittiler. Savaştan sonra bizim 25 savaşçıza ödül verildi. Bir haftaya yakın bir süre sonra Grilled köyünden yardıma ihtiyaçımız var mı diye sormaya geldiler. Babam sinirlendi ve bunun bize karşı bir hakaret olduğunu söyledi. Kılıcını kınından çıkarttı ve onu oracıkta öldürdü. Babam öfkeyle bağırdı. "Başka sorunuz var mı!! " Grilled halkı dağıldı ve kendi köykerine gittiler. Çok geçmeden savaş ilanı çıkardılar. O 25 kişi savaş vaktine kadar halkı eğitti. Radus ve Tuor zırh ve silah üretimine geçtiler. Radus kılıç döverken Tuor deri zırh ve zincirli zırhlardan üretiyordu. Zaman zaman bir araya gelip demir zırhta yaptılar. Savaş günü geldi çattı. Savaş günümüzde ki Harabe Vadi de yapıldı. Orası zamanında güzel yerdi. Bu savaştan sonra o ismi aldı. Grilled halkı ellerinde meşaleler ile geldiler ve evleri yaktılar. Birçok kişi yanarak öldü. Daha sonra alevlerin arkasından ok attılar. Cücelerden aldığız kalkanda ok durmuyordu.
Adeta kalkana çarpıp yere düşüyorlardı. Dediğim gibi birçok kayıp verdik. Alevlerin etkisi azaldığında hep beraber hücuma geçtik. Grilled halkından çok az kişi sağ kaldı. Koskoca köyden yaklaşık 50 kişi! O gün galibiyeti kutlamadık. Eylenip güleceğimiz bir durum yoktu. Köyün yarısı kadar kayıp verdik. Kalan kısımda ciddi yaralar ve yanıklar vardı. Babam yine ucuz kurtulmuştu. Harabe Vadi'ye tekrar çıktığızda evler yanık ve yıkık, çiçekler ve otlar kül olmuş ve ağaç denen birşey kalmamıştı. Bu yüzden bu adı verdik. Babamın orada yaptığı yanlıştı. Bir anlık öfke ile bir savaş başlatmıştı. Neredeyse soykırımdı bu. Grilled birsüre sessiz kaldı. Birşeyler planladığı belliydi. Bu sessizlik zamanında herkes işlerine geri döndü. İşte o zaman büyükannene aşık oldum. Birgün beni izlediğini fark ettim ve kılıcımla adeta gösteri yaptım. Benden hoşlandığını anlamıştım. Çok geçmeden belli etti zaten. Terleyip yorulduğumda testi ile yanıma geldi. On an gözgöze geldik. Birsüre bakıştıktan sonra gülümseyerek ve koşarak uzaklaştı. Testi bendeydi ve bu tekrar görüşmek için bir bahaneydi. Evine gittim ve kapıyı çok kibar bir şekilde tıkladım. Kapıyı bana büyükannen açtı. Testiyi alırken elimi tuttu. Tam kapıyı kapatacaktı ki ona "Seni Seviyorum" dedim. Yere bir kağıt attı ve kapıyı kapattı. Şaşkınlıkla kağıdı aldım. Tam kağıdı okuyacaktım ki pencereden beni izlediğini fark ettim. Çok mutluydum, hemen eve gidip kağıdı okumak istiyordum. Eve varır varmaz odama çıktım ve kağıdı açtım. Evlat o mektup bayağı eski ve içinde yazanlar aklımda değil. İlk aldığım aşk mektubu olduğu için onu sakladım. Kütüphanemin en üst rafında ki mavi kitabın arasında.""Mektuba gerek yok dede. Hikayeye devam edelim." diye devam etti Yûrin. Efendi Ardeus hikayeye devam etti.
"Evet. Bir süre sessizlik sürdü ve Grilled halkı Devler mevzusunu kapamamışlardı. Orman Deveri'ni çok zorluklarla ve büyük kayıplarla yendik. Fakat Grilled halkının Dağ Devleri'ni çağıracağını hiç akıl edememiştik. Onları bize karşı kışkırtmışlardı. Orman Devleri'ni boş yere öldürdüğümüzü ve Devler'e savaş talebinde bulunduğumu söylediler. Devler sirilendiler ve savaş hazırlıklarına başladılar. Biz tekrardan Cüceleri çağırdık. Evlat, siz gitseniz iyi olucak günbatımına az kaldı."
"Aa evet!" diye şaşkınlıkla bağırdılar. Yemekten önce evde olamaları lazımdı ve hızlı bir şekilde geri döndüler. Hep beraber akşam yemeği yendikten sonra Sercius ile Yûrin odalarına çıktılar. Düşünmeye başladılar. Bunca yıl anlatılan efsanede Cücelerin adı bile geçmiyordu. Orman Devleri, Grilled halkı ve Devlerden bahsedildi. Kafaları karıştı. Acaba Shirewood ile beraber kimler savaşmıştı?(Efsanede tek başlarına kahramanca savaşıyorlardı.) Acaba bahsedilmeyen düşman varmıydı? Acaba efsanede bahsedilip de savaşmadıkları başkaları varmıydı? Kim dost kim düşman merak ettiler ve bu düşünce onları bütün gece meşgul etti. Sabaha karşı uyudular. Haliyle geç kalktılar. Bayan Darlin onlara söylene söylene tekrar kahvaltı hazırladı.
Hızlıca kahvaltarını yapıp hazırlandılar. Tam evden çıkacaktar ki Bayan Darlin "Unuttuğunuz birşey var sanırım." dedi imalı bir şekilde. Çocuklar görevlerini anladar ve bahçe işlerini yapmaya koyuldular. Bay Ardeus'un yanına gitmeye yeltendiklerinde Bayan Darlin "Akşam yemeğinden önce evde olun! " dedi ve saat bayağı geç olmuştu. 3 Saat sonra yemek hazırlanmaya başlanılcaktı ve o saatte evde olmaları lazımdı. Zaten Ardeus'un yanına gitmeleri 45 dakikayı bulurdu. Gidiş gelişi hesap ettiler ve bir buçuk saat hikaye dinleyeceklerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shirewood Efsanesi
FantasyShirewood köyünde herkesin bildiği ve çocuklarına gururla anlattıkları bir efsane vardı. Peki bu efsane aslında anlatılanlar kadar gurur verici değilse? Bunu fark eden meraklı genç Yurin ve onun can dostu Sercius efsaneyi yazan kişiden yani Ardeus E...