Neden insanlar bu kadar acımasız?Kimse arkasından konuştuğu kişinin ne halde ne durumda olduğunu düşünmeden saygısızca bu denli konuşuyor.Bizim insanlarımızda empati diye bir kelime yok aslında.Herkes o an ne isterse onu yapıyorlar.Ama karşıdaki insan üzülür mü?Kırılır mı? Hiç düşünmek yok.Peki ya kırılan kalbimiz.Onun da çaresi yok.Ne yazıkki ona bir çare daha henüz gelmedi. Ama zamanla inanıyoruz ki tedavisi bulunacaktır.
Bugün okulum olduğu için erkenden uyandım.Annem büyük ihtimalle nöbetten yeni geldiği için uyumuştu. Annem Bir devlet hastanesinde hemşiredir. Babam ise,o ben 8 yaşımda iken ölmüştü.Beni,bizi bırakıp gitmişti.O zamanlar acım o kadar değildi fakat büyüdükçe acılarım unutulmaz bir şekilde gün yüzüne çıkıyordu. Okuluma yakın bir apartmanda dairede oturuyoruz. Evimiz normal şartlarda ve olması gerektiği gibidir.
Bu arada ben Serra Toksöz.Biraz kendimden bahsetmek gerekirse;Fiziksel olarak düşünürsek anneminki gibi kızıl saçlarım var vücuduma göre boyunu söylemek gerekirse omzuma geliyor.Ne çok zayıfım ne de çok üstündeyim gayet normal bir kilom var.Gözlerimi babamdan bana bir miras gibi ela renginde.Birde babamın bana küçükken almış olduğu bir köpeğim var.Adı Alex.O benim her şeyim.Her anım onunladır.
Biraz da asıl kendimden bahsetmek istiyorum size;acıları liseye geçtiğinde başlamış ve bu acılarım asla dinmeyerek katlanarak artıyordu. Babam öldüğünden beri kendimi saklı bir kutuda gibi hissediyordum.
Hani babaları kızlarının ilk aşkıydı? Ben babama en ihtiyaç duyduğum zamanlarda neredeydi? Çok geç anladım. Babam 2 yıldır kalp hastasıymış.Babamın öldüğü gün krize girmiş ve tüm müdahalelere karşı hayatını kaybetmişti.
Lisede çok içime kapanık bir kız olmuştum.Hiç arkadaşım yoktu.Gerçi ben istemiyordum.Ama lise 2 de hiç planlanmayacak bir şey olmuştu.Aşık olmuştum.
2 yıl önce
Yine her zamanki gibi okuluma yürüyerek ve müzik dinleyerek ilerliyordum. Hava çok güzeldi. Gökyüzü ne çok açık ne de çok güzeldi. Okula geldiğimde herkes bir taraftaydı.
Kimisi etrafta koşuşturuyor.Kimisi çardaklarda oturmuş kahkahalar atıyordu. Hiçbir zaman bu kadar sesli bir şekilde gülmemiştim.Kendime acıyarak ilerlerken omzum çok sert bir şekilde sanki bir kayaya çarpmış gibi sedelenmiştim. Kafamı kaldırdığımda ilk açık kahverengi saçlar ve sütlü kahve olan gözlü bir çocukla karşılaştım.
Yaşadığım şoku daha atlatamazken çocuğun omzuma dokunduğunu ve bir şeyimin olup olmadığını sormuştu. Omzum çok ağrısa da önemli değil diyip yanından geçip gitmiştim. Aslında ilk defa bir erkekle bu kadar yakın bir temasta bulunmuştum. Hem biraz garip hem de değişik hissetmiştim.
Şimdi ise Son sınıfım ve ben o ilk gördüğüm omzuna çarptığım çocuğu 2 yıldır karşılıksız olarak seviyordum.O olaydan sonra sürekli karşıma çıkıyordu o çocuk.Benim de ilgimi çekmeye başlamıştı.
İleriki zamanlarda ismini öğrenmiştim. Yağız Kaya.O güler yüzü tatlı gülüşü ve iyi kalbi için seviyordum onu.Diğer kızlar hep yakışıklı olduğu için ondan hoşlansa da ben onu tipi için değil kalbi için sevmiştim.
İlk adını öğrendiğimde değişik hissetmiştim. Bizim bir alt binamızda oturduğunu eve giderken karşılaştığımda anlamıştım.Benim odamın balkonu Yağızın odasının balkonuyla karşı karşıyaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMONLU KEK (Yarı Texting)
أدب نسائيHer şeyin sonu olduğunu sanan Serra'nın hayatına yeni biri giriyor ve platonik olsa da artık açılması gerektiğini biliyor o zaman haydi sende oku bakalım