Uraz: Yanına geleceğim. En azından bir kere daha arkadaşımı görmüş olurum. Biletleri aldım.
Yadigar: Hayır Uraz gelme. Gerek yok.
Uraz: Eşime her şeyi anlattım, yanına gelmemin gerekli olduğunu söyledi. Bende onu tek bırakamayacağım için onunla geliyorum. İyi olacaksın değil mi?
Yadigar: Eşin kızmadı mı bana? Demedi mi ne biçim insan bu?
Uraz: Yadigar sen bir şey yapmadın ki? Bütün herkes bunu anlayabilir. Sen sadece sevmişsin, bu kadar. Asla fazla bir şey yapmadın.
Yadigar: Teşekkür ederim.
✨
Uraz dört aylık eşi ile otobüsten aşağı indi, hemen hızlı bir şekilde ufak çantalarınıda yanlarına alıp bir taksi tuttular.
Uraz'ın eşi Elif biraz gerilmişti, kocasının bahsettiği bu kişi kendisine nasıl bakacaktı?
Kendisi ona kızmıyordu, ne de olsa kızacak bir şeyi yoktu. Ama onun kendisinden nefret etmesini istemiyordu.
Çünkü onu kocasından çok dinlemiş ve merakla bekliyordu.
Uraz ise çok vicdan azabı çekiyordu.
Bunun altında eziliyordu sanki.
Onun sevgisi altında kalıyordu. Kendisini sevmemesini, başka biri ile mutlu olmasını çok diledi. Ona arkadaş olarak çok değer veriyordu.
Ama olmadı.
Hayat onu mutlu edemedi.
Taksi söyledikleri hastenenin önünde durdu, Uraz ve Elif titrek adımlar ile taksiden indi.
Derin nefeslerle hastaneye girip, Yadigar'ın odasını öğrendiler.
Uraz cesaret edemediği için eşine söyledi. Bu yüzden kapıyı Elif açmıştı.
İkiside minik adımlarla içeri girdi, Yadigar'ın gözleri kapalıydı, uyuyor zannettikleri için sessizce odaya girip oradaki koltuğa oturdular.
Uraz, Yadigar'ın bembeyaz suratına, saçsız kafasına, ve zayıflamış bedenine baktı. Vicdan azabı çekiyordu.
Daha sonra gözlerini odada gezdirdi, etrafta kitap yığınları vardı.
Hepsini ömrü yettiğince okumaya çalışıyordu, ama son günlerde zayıf düşmüştü ve hastalığı şiddetlenmişti.
Bu yüzden elindeki kitabı bile bitirememişti.
Onlar odaya bakarken, Yadigar gözlerini açtı. Açar açmaz da dolmuştu. Ama Uraz'a bakmadı, onunla göz teması kurmuyordu.
"Yadigar?"
"Efendim."
"İyi misin?"
Uraz'ın sesi ağlamaklı olmuştu. Yutkundu.
"İyiyim iyiyim."
Yaşlanmış bakışlarını yanında genç ve güzel kadına çevirdi.
"Senden özür dilerim. Cidden özür dilerim. Özür dilerim."
Elif dolmuş gözlerini kıstı.
"Hayır, özür dileme lütfen. Bak sen bir şey yapmadın ki. Sakın özür dileme."Elif ne diyeceğini pek bilemedi gibiydi. O yüzden susmayı tercih etti.
"Teşekkür ederim. Uraz kendine mükemmel bir eş seçmişsin."
İkiside sustu.
"Baksana şunlar daha bitiremediğim kitaplar, son günlerde de hiç okuyamıyorum. Nefesim yetmiyor sanki."
Gösterdiği yere baktılar, üst üste dizilmiş kitaplar.
Onları okumaya ömrü yetecek miydi ki?
Yetmedi de...
Yadigar onların gelmesinden beş gün sonra vefat etti.
Bu beş gün boyunca sürekli onlar gelmişti.
Yadigar'ın bütün kitaplarını Uraz aldı.
O gün ölüm haberini aldığında ağlayarak eşine sarıldı.
"Ben onu hiç onun istediği gibi sevmedim ama o benim hep en iyi arkadaşımdı.
En iyi arkadaşım.
Dostumdu.
Keşke sevmeseydi beni."
Hem ağlamıştı, hem bağırmıştı.
Onunla beraber Elif de ağlamıştı.
İstenilmeyen bir aşk değildi bu, yada homofobikçe davranılmış bir şeyde yoktu.
Sadece karşılık veremeyeceği bir aşk vardı.
İkiside birbirlerine istediklerini diyemedi.
Uraz ona kardeşim, dostum demek istediysede onu kırar korkusuyla demedi.
Yadigar ise ona sevdiğim, sevgilim demek istediyse de istemez diye demedi.
Yarım kalmışlıklar, ikiside birbirlerini seviyordu ama apayrı manalarda.
Bu hayatta böyleydi, bir şey vardır ama istediğin gibi değil.
Ama yine de yaşamak gerek, okumak istediğin kitapları okumak gerek.
Hayatı yaşamak gerek.
Çok acı verem bir aşkın içinde dahi olsa, yaşamam gerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yadigar •bxb•
Short Story"Bak sen Mecnun olsanda ben Leyla değilim. Sen Kerem olsan da ben Aslı değilim. " •Çok kısa hikaye•