~Chungha- Roller Coaster~
°Ten'in Anlatımı°
" Anlat bakalım ne konuştunuz? Yüzün güldüğüne göre barışmışsın virüslü kekinle."
Yangyang'ın yatağına uçarken onun üstünü çıkarmasını pek umursamıyordum. Üzerine pijamalarını giydikten sonra aynı şekilde yanıma yattı. Yüzünü tavana çevirip gülümseyerek konuştu:
"Özür diledi benden. Aslında öyle demek istememiş. Anın şokuyla ağzından kaçmış. Şuanlık arkadaş kalalım falan filan dedi. Benden biraz zaman istiyormuş. Bana nasıl duyguları olduğunu anlamak için. Sever değil mi beni abi? Benim kadar sevmese de sever değil mi? Beni çok sevmesini istemiyorum ki. Bana birazcık karşılık versin o da yeter bana."
Hafif tebessümle Yangyang'ı izledim. Gerçekten çok seviyordu. Bunu onlara dışardan bakan bir insan bile anlardı. Benim aklımı kurcalayan şey ise Renjun'un onu mutlu edip etmeyeceğiydi. Sonuçta Yangyang benim kardeşimdi ve ne olursa olsun onu korumalıydım. Yangyang'ın anlına vurup konuştum:
"Bana bak! Eğer seni üzerse ilk bana geliyorsun anlaşıldı mı? Sakın Johnny'e falan gitme. Aklına girer o senin uğraştırma beni."
"Amaan beni üzemez kimse. John abiye söyleyince kırılacak bil istedim."
"Evet geçen gün eve nasıl geldiğini gördük. Suratından düşen bin parçaydı. Sen yine de dikkat et dışarıya karşı. Anlaşıldı mı?"
"Eveet anladım. Senin HeRan ablayla ilişkin nasıl gidiyor? Hep benim sorunlarımla uğraşıyorsun. Biraz da sen anlat."
Derin bir nefes alıp doğruldum. Dudaklarımı ıslatıp konuşmaya başladım:
"Normal gidiyor. Kendimi ona sevmeye veriyorum ama olmuyor. Arkadaşlıktan fazlasını düşünemiyorum onunla."
"En yakın zamanda ayrılman gerektiğini sürekli söylüyoruz abi. Kendini aşık olmadığın bir insanla yolunu birleştirebilecek misin?"
"Bilmiyorum kardeşim. Bilmiyorum. Ne ayrılabiliyorum ne de başka bir şey. İşin içinden çıkamıyorum. Olmuyor. Ona iyi geliyorum. Onu asla üzmek istemiyorum. Ama bana çoktan bağlandı Yangyang. Hastalığı en çok benim için yenmek istiyor. Onu bu şekilde nasıl bırakırım?"
"En iyisini sen bilirsin abi. Sonuçta benim hayatım değil bu. Bunun kararını sen vericeksin."
Gülerek ensesine hafifçe vurdum. Ne kadar gülsem de ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum.
°Taeyong'un Anlatımı°
"Ne var yani balayını Fransa'da olsa? Sen ne dersin annecim?"
Mina anneme cilveli bir şekilde konuştuğunda gözlerimi devirdim. Inat edip İtalya'daki balayımızı Fransa'da olmasını istiyordu. Aşkımızı(!) orada daha güzel yaşarmışız. Tabi ki de kimse bana fikrimi sormuyordu. Annem bana dönüp konuştu:
"Canım kızım tek balayı yapmazsınız olup biter. Fransa'ya da geçersiniz."
"Gerçekten beni çok bunaltıyorsunuz."
Diyip oturduğum koltuktan kalktım. Kapıya doğru yönelirken Mina'nın sesini duydum:
"Hayatım sen de fikrini söyle. Sen ne dilersin?"
"Seninle evlenmemeyi dilerim Mina. Emin ol sen ve saçma düğün umurumda değil."
Kapıyı açıp çıktığımda annem arkamdan bana kızıyordu. Haklı olan bendim ama azar yiyen de bendim. Derin bir nefes verip saçlarımı karıştırdım. Odama çıkıp birileriyle konuşmalıydım. Mina'nın gelme ihtimaline karşı odamın kapısını kilitledim. Kendimi balkona atıp jaehyun'un numarasına tıkladım. Bir iki çalış sonrası telefonu açmıştı. Mutlu sesini duyunca ben de mutlu bir sesle konuştum:
"Mina ve annemlerle olmaktan sıkıldım. Biraz dışarı çıkmaya ne dersin?"
"İlk önce manitimden izin almam lazım. Olmazsa onu da getiririm çıkarız. Hızlı hazırlan. Alırız seni."
Balkondan çıkıp odama girdiğimde yatağa telefonumu attım. Siyah kot pantolonumun beyaz tişört ve deri ceket giydim. Saçlarımı önüme doğru tarayıp telefonumu ve cüzdanımı aldım. Aşağı kata inince Mina'nın ağlamaktan kızaran gözlerini görmüştüm. Bana doğru hızla yürüdüğünde derin bir nefes verdim. Elimi tutup konuşmaya başladı:
"Aşkım böyle yapıp neden beni kırıyorsun? Beni sevmiyor musun? "
"Mina bu konuyu konuştuk. Seni sevdiğimi biliyorsun. Ama evlenmek istemiyorum. Şu soruyu sorup durma bana artık."
Elini göğsüme getirdiğinde yine beni tehdit edeceğini anlayıp uzaklaşmaya çalıştım. Iki elini de boynuma doladığında konuştu:
"Ama evlenmemiz gerekli. Biliyorsun bunu. Hem senin rahatın için, hem ailen için."
Dışarıdan gelen korna sesiyle Mina'nın ellerini boynumdan çekip dışarı çıktım. Bunu bana kullanmasından bıkmıştım. Doyoung'un önde olduğunu anlayıp arkaya bindim. Jaehyun arabayı sürerken Doyoung bana dönüp konuşmaya başladı:
"Moralini yükselt. Toparlan bırakma kendini. Modumu düşürüyorsun."
"Nasıl mutlu olabilirim Doyoung? Jaehyun'u severken başka biriyle nişanlandığını düşün. Bir süre sonra daralıyorsun."
"Tamam. Sakin ol. Kafanı dağıt biraz."
Yüzümü cama çevirip dışarıyı izlemeye başladım. Umarım bu gece güzel geçerdi.