2. BÖLÜM

15 3 0
                                    

Neden sevdin ki beni ?

Ben ana göre biri değildim.

Ben hiçbir zaman yakışmadım sana.

Sen her zaman benden üstündün,

Sonsuza kadar da öyle kalacaksın...

~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~



MiHee sonunda gözlerini ondan çekebilmiş, abisine sarılmıştı. Onlar sarıldığında fısıltılar artmıştı. Büyük ihtimalle ikisini sevgili sanmşlardı. Ama bu kimin umrunda ? Önemli olan doğruyu bilenlerin olmasıydı.

Birbirlerinden ayrıldıkları zaman YoonGi ona arkadaşlarını tanıtmaya başladı.

- HoSeok ve JungKook'u tanıyorsun zaten. Bunlarda JiMin, NamJoon, TaeHyung ve SeokJin.

- Sadece Jin.

Demek adı Jin diye geçirdi içinden. Dikkatlice Jin'i inceledikten sonra tanıştığı diğer 3 kişiye baktı. İçlerinden adı NamJoon olan kişiyi daha önce birkaç kere görmüştü. JiMin ve TaeHyung ile de bir kez evden çıkarken karşılaşmıştı. Abisinin her gün sabahın erken saatlerinde nereye gittiğini merak ederdi. Demek ki her sabah bu altı kişiyle buluşuyordu. Peki her sabah aynı saatte buluşup gece geç saatlere kadar ne yapıyorlardı? MiHee'nin en çok merak ettiği bir diğer konu da buydu.

Kendini tanıtma sırası MiHee'deydi.

- Merhaba, ben MiHee. edebiyat fakültesi öğrencisiyim. Min YoonGi'nin kardeşiyim. Bunlarda arkadaşlarım SunMi ve Nara.

Arkadaşlarının kollarından tutup yanına çekmişti. SunMi ciddi olduğu kadar da utangaçtı. Bu yabancı erkeklerin arasında kendini fazlasıyla ahatsız hissetmiş ve eski yerine yani MiHee'nin arkasına geçmişti. Nara içinse hiçbir sorun yoktu. Oldukça rahat takılıyordu.

- Sonunda seninle resmi olarak tanışabildiğimiz için mutluyum. Abin senden çok bahsediyordu bize. Artık kafamızı ütülemişti.

YoonGi RM'in sözlerine göz devirdi. RM NamJoon'un kod adıydı. Görev zamanları herkes kod ismiyle çağrılıyordu ve kimse gerçek isimlerini bilmediği için kızların isimlerini bilmelerinin sorun olmayacağını düşünüyorlardı. Ama ilk defa yanılıyorlardı. Bugüne kadar hata yapmayan bu yedi kişi, en büyük hatalarını yapmışlardı. Belki de bu hata onların ilk ve sonuydu. Gerçek sonları...

Ayakta dikilmekten yorulan grup ilerideki büyük ağacın altına oturup konuşmaya başladılar. Birbirlerine giderek ısınıyorlardı. Hatta şakalaşmaya bile başlamışlardı. Bu MiHee'yi ikinci kez şaşırtmıştı. Çünkü ilk görüşte kimse onu sevmezdi. Çok itici ve soğuk bulurdu. SunMi'yle tanışmaları da böyle şaşırtmıştı onu. Daha şlk günden birbirlerine ısınmışlardı. Bir daha da soğuyamadılar da zaten.

Etrafta olan meraklı bakışlar giderek azalıyordu. Bu ders saatlerinin yaklaştığını gösteriyordu. Tam o sırada SunMi'nin alarmı çaldı. Artık gitmeliydi. Ders saati yaklaşıyordu. Alarm kurma sebebi derse geç kalmamak içindi. Çünkü onun kampüsü uzakta kalıyordu. Onunla birlikte NamJoon ve JiMin de kalktı. Üçü birlikte uzaklaşırken Diğerleri de ayaklanmıştı. Oturdukları yerde sadece Jin ve MiHee kalmıştı. Uzun bir sessizliğin ardından Jin söze başladı.

- Beni hatırlıyor musun?

Bu ne demkti? MiHee onu daha önce görmüş müydü yani. Ama görmüş olsa mutlaka onu hatırlardı. Diğerlerini hatırlamıştı.

- Hayır hatırlamıyorum. Nerede karşılaşmıştık ki?

- Hemen söylemeyeceğim, biraz düşün. Taptap nasıl? En son gördüğümde küçücüktü.

Bu sözlerle MiHee'nin gözleri açılmıştı. Jin'in Taptap'ı YoonGi'den öğrenmesinin imkanı yoktu. Çünkü YoonGi Taptap'ı bilmiyordu. Taptap, MiHee'nin tavşanıydı ve YoonGi'nin tavşanlara alerjisi vardı. Bu yüzden tavşan almasına izin vermemişti. MiHee de ilk defa abisinin sözünü dinlemeyip tavşan almıştı. Öğrenmemesi içinde Arkadaşlarıyla ortak kaldığı evlerinde duruyordu. Abisinin gelmeyeceği günler ve haftasonları onlarla kaldığı zaman tavşanını görüyordu.

- Hâlâ tanımadın mı beni?

- Hayır . Kimsin sen?

- Belki bu beni hatırlamana yardımcı olur.

Cebinden çıkardığı kolyeyi MiHee'ye doğru uzattı. Bu onun kolyesiydi. Şimdi hatırlamıştı kim olduğunu. Buna inanamıyordu. Çocukluk aşkı tam karşısında duruyordu. 

Küçükken bahçeli bir evde oturuyorlardı. Aynı bahçenin içinde bir ev daha vardı. Bu evde çok hasta bir kadın, sürekli bağırıp çağıran bir adam ve 2 küçük çocuk yaşıyordu. Çocuklardan erkek olan 6 yaşında sessiz bir çocuktu. Babasından hep şiddet görmüştü. Tek arkadaşı yan evdeki 4 yaşındaki kızdı. Birbirlerini çok seviyorlardı. Sürekli beraber oynarlardı. Sonra bir gün bir şey oldu. Bu küçük çocuk ve ailesi birden ortadan kayboldu. Kimse nereye gittiklerini bilmiyordu.Küçük kız arkadaşının dönmesini çok beklemişti. Ama ne arkadaşı geri dönmüş ne de ondan bir haber almıştı. Söz vermişti küçük kız ona. Onu asla unutmayacaktı. Ama unutmuştu.

- Şimdi hatırladın mı?

- Evet, hatırlıyorum seni

~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~

Keşke hatırlamasaydın beni,

Keşke hatırlatmasaydım kendimi...

Keşke o gün, tamamen kaybolsaydım ortadan. 

Keşke yakmasaydım canını,

Belki daha çok severdin beni... 







DANGERWhere stories live. Discover now