Merhaba!Ben Luk Bartın.
Daha önce de olduğu gibi hikayeyi şimdilik ben anlatmak zorundayım çünkü Lusi şu an kendinde değil.Hayır,hayır, güvenli bir yerde.
Hainlerin saldırılarından nasıl kurtulduğumuzu merak ediyorsunuz, bunu biliyorum ama önce açığa kavuşturmamız gereken bazı şeyler var.Aslında Genle Yatılı Okulu'nda neden bulunduğumu anlatmama gerek yok herhalde.Bu Lusi içindi.
Okuldan atılma hikayeme gelince... İyi kurgulanmış bir oyundu. Lusi'den bir gün önce okuldan atılmam gerekiyordu.Evet okul müdürünün altın kaplama kol saatini ben arakladım, müdür yardımcısının da evlilik yıl dönümleri için aldığı elmas işlemeli kol saatini de...
Bunun kötü bir şey olduğunun farkındayım ama Lusi'nin o okuldan hırsızlıkla suçlanarak atılmasını sağlamaktan başka çarem kalmamıştı.Stil ile tanışma faslına gelince... Lusi'ye söylediğim gibi 4 gündür tanıyorum kısmı saha büyük bir yalandı.Onunla aynı okuldan mezun olduğumuzu sanırım fark ettiniz.Bunun nedeni ise benim uzun süredir vampir olmadığımı bilmesi gerekiyordu.Tabii benim de hatalarım oldu.Stil ve Blif'i iyi tanıdığımı düşünmek gibi...Bir de Bay Bnil'in müdürlük yaptığı okulun güvenli bir yer olduğunu düşünmek gibi...
Her neyse insanlar hata yapabilir.Aaa şey, vampirler de..Sanırım bir şeyleri açığa kavuşturduğumu düşünüyorum.
Şimdi evden nasıl kurtulduğumuzdan bahsedeyim:Gözü dönmüş hainler kapıda belirmiş ve her an saldırıya geçeceklermiş gibi görünüyorlardı.Onlardan korkmadığımı söylesem bu hiç doğru olmaz ama belki Lusi yanımda olmasaydı,onlardan korkmuyorum diyebilirdim.Lusi'yi korumalıydım ve bu benim en büyük görevimdi.Bu görevi o hala savunmasız bir insanken layıkıyla yerine getiremezdim.Vakit dolmuş,hatta geç bile kalmıştım.Haşnler saldırıya geçtiklerinde artık bunu yapmalıyım yoksa dedim.Bir taraftan da vücudumu güçlü bir ısırığa hazırlıyordum.Kanatlarımı gerip yavaş adımlarla Lusi'ye doğru ilerliyordum.Çok kararsız ve endişeli görünüyordu ama bir taraftanda bana karşı koymamak için kendini rahatlatmaya çalışıyordu.Gözlerime kilitlenip geriye doğru küçük adımlar atmaya başladı.Tam karşısına dikilip yavaşça boynuna sokuldum.Titriyordu ve nefes alışı hiç olmadığı kadar hızlanmıştı.Kalbi göğsünden fırlayacakmış gibi atıyordu.O sirada Gümmm diye büyük bir gümbürtü koptu.
Ev sallanıp ortalığa cam ve tahta parçaları saçıldı.Daha fazla bekleyemezdim.Saldırının başlamasına aldırmadan, dikkatlice dişlerimi Lusi'nin boynuna geçirdim.
Aaaaaa diye acı bir çığlık atıp kendini geriye doğru attı.
Çevik bir hareketle yakalayıp kolumu beline dolayınca bir süre dirense de en sonunda boynunu geriye doğru bıraktı.Artık kendindede değildi.Hızla vücudu kasılıp yanakları titremeye başladı.Gözleri irileşip kocaman oldu.Suratını ızdırap içinde büzüyor, ağzını sonuna kadar açıp soluk almaya çabalıyordu.En sonunda gevşeyip gözlerini yumdu.O sırada arkamdan bir onu bırak dedi.Hızla arkanı döndüm.Bu Stil'di.Salonun ortasında ölüm karası kanatlarını ani reflekse kaldırıp indirerek bana meydan okuyordu.Cevap vermedim.Bana doğru bir kaç adım attıktan sonra başını o sırada içeriye girmek üzere olan hainlere döndürüp durmalarını söyledi.Bir elini hainlere doğru kaldırıp onu ben haklamak istiyorum.Tabii teklifimi kabul etmezse dedi.
Düğün sonrası gelini kucağına alan damat gibi Lusi'yi kucaklayarak bunun karşılığında ödülle taçlandırılacak olmalısın dedim.
Doğrusunu söylemem gerekirse Luk, bunun için hiçbir ödül yok, yani bu yük bir amelelik ama o kucağında tuttuğun taze beyaz kanatlı için güçlü bir tılsım vaat edildi.
Kimin için buradasın diye sordum.
Pis pis sırıtarak herkes gibi Bay Gor dedi.
Bahsettiği kişinin ismini daha önce defalarca duymuştum ama doğrusu ne kadar güçlü olduğu hakkında herhangi bir fikrim yoktu.Tek bildiğim şey siyah kanatlılarının efendisi olduğuydu.
Başımı çevirip verandaya baktım sonra dostları içeri davet etmeyecek misin Stil dedim.Rahat ol kendi evinmiş gibi davran diye eklemeyi de unutmadım.
Birkaç adım öne atıp emin ol böyle bir şey için senden izin istemem seni tek başıma harcayacağım dedi.Ardından kollarını uzatıp Lusi'yi bana at dedi.O halde canımı bağışlayacaksın bu doğru mu dedim.
Ooo Luk, çok sıradan cümleler bunlar aslında şuna engel olacaksın kalbinin topuklarımın altında ezilmesine...
Kendinden emin görünüyordu.
İyi halde o zaman elini çabuk tut çünkü böylesine bir durağan bir savaşta kalbim neredeyse atmayı bırakacak dedim.Hiç beklemediğim bir anda haaaa diye bağırarak havaya sıçrayıp kanatlarını son gücüyle bize doğru savurdu.
Güçlü bir rüzgardı ama beni uçuracak kadar değik... En fazla duvarda asılı duran eski dostlarımla birlikte çektirdiğimiz çerçeveli fotoğrafı yerinden söktü hepsi bu.Dengemi sağlayınca hala gözleri yumuktu.
Bu kadar mı yani son gücün bu mu dedim.Biraz utanmış birazda öfkelenmişti.Yumruklarını sıkarak öylece kaldı.Lusi'ye sıkıca sarılıp şimdi beni izle dedikten sonra aynı rüzgar tılsımıyla Stil'e karşılık verdim.
Aaaaaaa diye bağırıp havalandı.
İlk önce salonun duvarını, peşinden arkasındaki tüm odaların duvarını delip ormana fırladı.Bunu gören diğer hainler direk içeri daldı.İşte tam olarak istediğimde buydu.Karşıma dikilip ağır adımlarla etrafımızı sarmaya başladılar.Gep ve Blif'in güçlerini tahmin edebiliyordum ancak tutsak siyah kanatlının gücünü tahmin edemiyordum.Çünkü savaşçı siyah kanatlılar hakkında eğer bir efsane değilse bir canavarı dahi kaniş köpeğine çevirebildiklerini duymuştum.Şöyle bir gözlerine bakayım dedim de aman Allah'ım sanki göz bebeklerinin içinde lava batırılıp çıkarılmış demir bilyeler dönüyormuş gibiydi.Yetişkin bir siyah kanatlının 5 katı daha büyük,vücudu kaslarla dolu kafası tam bir pitbull köpeğinin kafasına benziyordu.On santim belki de 15 santim uzunluğunda dişlerinin arasında kanlı salyalar yere damlıyordu.
Bir ara Stil'in gelmesini beklemeden kaçsam mı diye düşünmeden edemedim ama bu fikrin aptalca bir şey olduğunu düşündüm.Onu beklemeliydim çünkü o planın bir parçasıydı.Savaşçı vampir pis pis sırıttı.Peşinden Stil fırladığı yerden uçarak gelip o sırada önünde duran Blif'i sırtına vurarak yere sererek önlerine kondu.Artık planı uygulamaya başlamanın vakti gelmişti.
Arkanıza bakın o da ne öyle dedim ve onlarda baktı.Bende o sırada üst kata çıktım.Oda da yatağımın altında acil olaylar için sakladığım sürpriz kutuyu açıp kibrit ve dinamit aldıktan sonra kutuyu kapatıp eski yerine geri koydum.Hızlı olmam gerekiyordu kibriti tam yakacakken çat kibrit kırıldı.Hay aksi dedim.O sırada patırtı sesi duydum merdivenleri tırmanmışlardı.Parmaklarımın titreyişine aldırmadan kapıya dinamit koydum ve pencereden dışarı çıkıp pencereye de koydum içeri girip Lusi'yi alıp geri çıktım ve kaçtım.Uçarken Lusi uçtuğunu görseydi göz yaşlarını tutamazdı.Birden gözlerini açıp bana baktı sonra uçtuğunu gördü ve gözyaşlarına dayanamadı.Sonra geri bayıldı.Her şeyden habersiz kollarını açmış ben uçarken onu nereye götürebileceğimi düşünüyordu.Gözyaşları hala düşmemişti yüzünden aşağıya doğru kayarken dudağına değmeden yere düşmüyordu.Ben eski ağaç evimizi düşündüm ama orası hem parçalanmıştı hem de güvensizdi.Şehre gidemeyeceğimizi ikimiz de biliyorduk.Acaba nereye gidecektik.Aklıma gelmiyor hiç bir yer aklıma gelmiyordu.Peki ya şimdi ne yapacaktık.Aklıma getirmeye çalışmıştım ama hepsi boşunaydı.Böyle kalsaydık soğuktan bir kaç güne kalmadan ölürdük.Ben ise bunu istemiyordum.Hatta biz ise bunu istemiyorduk.Peki ya şimdi ne yapmalıydık diye düşünüyordum ve hemen sonra aklıma bir fikir geldi yani daha doğrusu bir yer demem gerekir galiba.Bu yeri birilerinden duymuştum ve söylediklerinden hatırladığım kadarıyla bu yer güvenli bir yermiş hatta kapı için el okutucusu bile varmış.Oradının neresi olduğunu tam hatırlamıyordum ama tahminlerim yoktu diye asla diyemeyiz.Her neyse hatta ilk tahminim diye hatırlıyorum.Ormanın en zor yerlerine gittim ve orayı buldum.Baya merdiven basamağı vardı.Hepsini gördüğümde şaşırdım baya şaşırdım.Oraya çıkmaya başlamadan önce acaba orası güvenli bir yer mi diye düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Kanatlı Vampir Büyük Felaket (2)
Mistério / SuspenseBu serinin 2.kitabından bakarak yazıyorum