unscheduled work

308 23 184
                                    

Ben geldimmmm. Evet hemde yeni bölümle beraber. Umarım çokca sever ve desteklersiniz. İyi okumalarr💘💘

Odama girer girmez kapıyı hızla kapatıp,herşeyin etkisinden çıkmak istercesine kendimi sandalyeme attım. Ve bir süre üzerinde dönerek tavanı izledim.

Masada duran tonlarca kağıt ve dosyanın içinde cidden kayboluyordum.

Ama onlarla uğraşmak,işimin başında olmak beni mutlu ediyor ve bir süre dış dünyadan uzaklaşmam için bir etken oluveriyordu. İşime bu yüzden çok aşıktım. Kendimi kaybettiğim her an işimle bir olup kendime geliyordum.

Masanın üzerinden bir dosyayı aldım ve ardından diğerlerini de sıra ile alıp arkamdaki dolaba düzlemeye başladım.

Yanında yazan tarihlere göre düzenleyip bir çalışma programı yapmam lazımdı artık. Uzun bir tatilin ardından işe başlamak ne kadar da zor olsa bir yerden başlamalısın Jeon diyip kendimi güçlendiriyordum.

Tüm dosyaları düzenlemem bitmişti ve bakmam gereken ilk dosyayı aldım. O an da içeri Namjoon hyung girdi.
"Jungkook hazır mısın?" dedi bir anda ve ne için hazır olmam gerektiğini dahi bilmiyordum. "Ne için hyung?" diye şaşkın bir ifadeyle cevap vermiş olacaktım ki bana dönüp, "Neden işine odaklanmıyorsun ve programına bir göz atmıyorsun ki anlamıyorum." diyip elimdeki dosyayı aldı ve masanın üzerine oturdu.

Dosyanın yan tarafını çevirip tarihine bakarak doğru dosyayı aldığından emin olmuşçasına kafasını salladı. "Bak önündeki zamanda yapman gereken işin işte bu." diyip kağıtta yazanı işaret etti.

Bir anda bakakaldım çünkü parmağı ile işaret ettiği yerin tam altında onun ve benim adım yazıyordu.

Ne yani ikimizin olduğu bir iş miydi bu hem de ben bu haldeyken.

Durumdan pek hoşlanmadığımı belli edecek şekilde iç çektim.
"Hyung neden ben? Onca eleman varken neden ona ben eşlik etmek zorundayım ki?" dedim minik bir bebek gibi.

Bu halim çok hoşuna gitmiş olacak ki sırıtarak "Çünkü hem en iyi hemde tecrübeli tercüman o ve sende ona eşlik edebilecek en iyi elemansın Kook." diyip saçlarımı karıştırdı içine daldırdığı uzun elleriyle.

Yüzümü daha çok astım çünkü kesin onla bu işte beraberdik yani başka bir yolu varmış gibi değildi pek.

İç çekerek kabullendim ve sadece oturup olanları beklemek istiyordum. Ellerimi göğsümde birleştirdiğim anda masada oturan Namjoon Hyung aniden kalkıp eliyle masada duran dosyayı göstererek "İstersen işine biraz gözat hm?" diyerek kapıya yöneldi.

Gözümü devirerek bağlı olan kollarımı çözdüm. İlk sayfada görevli eleman olarak ikimizin adı yazıyordu.

Yan yana olması dahi bu denli tuhaf hissettirirken onla bir işte ortak çalışmanın düşüncesi beynimi kemirip bitirecekti yakında.

Artık işimi kabullenmem ve ayrıntıları konuşmak için onun yanına gitmem gerekiyordu.

Çünkü sayın çok bilmiş Kim asla iş ile ilgili konuşmak için yanıma gelmezdi ve iş ikimizin de elinde kalırdı.

Tek düşündüğüm şey bunla da sınırlı değildi.

Tamam daha önce çok ülke gezmiştim ama iş için gitmemiştim sadece tatil amaçlı 2-3 ay kalmıştım hep. Bu defa ise iş içindi ve onunla beraber gitmem gereken bir durumun içindeydim. Yeteri kadar heyecan vericiydi zaten bu.

Dosyayı elime alıp kolumdaki saate baktım. Saat 9.30 du ve onun yanına gitmem için en iyi vakit olabilirdi. Çünkü öğle arasına yakın acıktığından dolayı olsa gerek sinirli bir ruh haline bürünüyordu. Ve sinirini benden çıkarmasını hiç ama hiç istemezdim.

Ağır ve tedirgin adımlarla kapıya yöneldim. Bir yandan ceketimi düzenlerken bir yandan da heyecanımı azaltmaya çalışıyordum.

Kapıyı açıp gidecekken benden önce biri kapıyı açmıştı ve içeri doğru ittiriyordu. Bu Tae'ydi.

Gülerek bana ve elimdeki dosyaya baktı. Ani bir hareketle dosyayı elimden alıp kapıyı da arkasından kapattı.
"Benim yanıma mı geliyordun Jeon?" dedi baştan çıkartıcı sesiyle.

Bir anda boğazım düğümlenmiş ve konuşamaz hale gelmiştim. Çünkü hala aniden çıkagelen Tae nin şaşkınlığı vardı üstümde.

Kısık bir sesle, "Evet yanına geliyordum." diyebildim. Bu halim ona nasıl görünüyordu bilmiyorum ama her halime gülüyordu. Cidden artık sinirim bozuluyordu.

"Neden sürekli güliyorsun bence bir an önce işe odaklanalım." dedim ciddiyetle. Öksürüp yüzündeki gülümsemeyi silerek "Peki Jeon." dedi.

O önde ben arkada masaya doğru yürüyorduk. Bir anda durdu ve o duraksayınca bende olduğum yerde durmak zorunda kalmıştım.

Elindeki dosyayı masaya koyup aramızdaki iki adımlık mesafeyi de kapatarak,
"Neden bana sürekli böyle bakıyorsun?" dedi.

Dediği şeyle neye uğradığımı şaşırmıştım ki "Her gün işe en erken sen gelirdin neden bugün geciktin bir sorun yoktu değil mi?" diye ekledi.

"Hayır bir sorun yok. Sadece uzun bir tatilin ardından erken kalkmakta zorlandım ve acele ile çıktım evden. Yani pek kendimde değilim. Ama bu işimize yansımayacak emin ol." dedim ciddi bir tavırla.

"Anladım." demekle yetindi.

İlk sorusuna cevap vermediğimi fark etmemiş olacak ki
"İşimize bakalım o zaman" diyip bir sandalye çekerek toplantı masasına geçti. Ardından bende yanına oturup dosyaya bakmaya başladım.

"Yarın yola çıkacağız biletleri ayırttım bir hafta önceden." dedi. Dediği şeyle şaşırmıştım çünkü neden bu işten sadece benim bugün haberim oluyordu. Hiçbir şeyim hazır bile değildi.

"Nasıl yani herşeyi biliyor muydun sen? Ama ben hazır değilim yolculuğa." dedim aceleyle.

"Hayır Jeon sakin ol,işten erken çıkacağız ve hazırlanmak için vaktimiz olacak." dedi.

Rahat bir nefes verip 'peki' manasında kafamı salladım ve rahatlamış bir şekilde sandalyeye yaslandım.

Yeni bölümde ve yorumlarda görüşmek üzere. Sizi seviyorum💘💘

Seductive || TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin