Genç kız askerin kolları arasında ara sıra mırıldanarak hareket ettiyse de uyanması mümkün olmadı derin acısından. Sırtındaki hain izlerin bir de dayanılmaz acısı vardı ki bu onu büsbütün uykuya mecbur ediyordu. Bir sıra uykusundan sıçrayacak gibi olduğunda asker onun belini sardı nasırlı elleriyle, içinde ısrarla inkâr ettiği o tarifi olmayan heyecan yeniden bedenini ele geçirdi.
***
Denizin kenarında ama bir o kadar da kimsesiz görünen köşküne yaklaştığında askerin altındaki at daha da heyecanla kıpırdanmaya başladı. Evine gelmişti.
Asker nihayet kapıya ulaştıklarında önce kendisi atladı toprağa ve sonra kollarıyla tuttuğu kızı kucağına alarak eve taşıdı. Kapıda efendisinin geldiğini gören hizmetkâr yerlere kadar eğildi, ama bakışlarındaki hain pırıltı adeta hesap soruyordu kollarındaki kızla ilgili.
Asker onu umursamadan merdivenleri çıkmaya başladı ama sonra birden durdu ve tırabzanlara yaslanarak hizmetkâra seslendi "Hamamı hazırla!" diye emir buyurarak boş bir odaya yöneldi.
Kızın üzerinde zaten bir paçavrayı andıran kıyafetleri çıkarmak için parmakları hareketlendiğinde bunu yapmanın doğru olup olmayacağını düşündü. Evet, sahibi olabilirdi ama bir kadındı- ama aynı zamanda yaralıydı ve günlerce kendine gelemeyeceği açıktı.
Kızın üzerindeki tek parçalık un çuvalını andıran kirli kıyafeti omuzlarından aşağı indirmeye başladı. Bir başka erkek onun yerinde olsaydı farklı düşüncelere dalardı ama asker inatla kızı iyileştirmeyi ve sonra da ona özgürlüğünü bağışlamayı düşünüyordu.
Askerin soğuk ve nasırlı elleri omuzlarından aşağı inerken kız uykusunda acıyla inledi. Asker ne kadar dikkatli olmaya çalışırsa çalışsın, yalnızca kızı yatağına yatırsa bile, acısı devam edecekti. Bunun farkında olduğundan kıyafeti tamamen çıkardı ve onun yara, kan içinde kalmış sırtını seyretti.
Yutkundu ve başını sağ tarafına çevirdi. Ömrü savaşlarda, kan içinde ve hatta sahiplerinden koparılmış uzuvların arasında geçmişti ama içinin sızlamasına engel olamıyordu. Yatağın üzerindeki çarşafı kızın bedenine sardı ve kapının yanında dikilmiş kendisini seyreden hizmetkara döndü.
"Hamamı hazırladım efendim."
"Hanımın nerede?"
"O hazırladı hamamı-"
"Tamam." dedi ve kız kucağında bir halde ayağa kalktı "Hekimi çağır şimdi de acil olduğunu söyle."
Hizmetkar efendisinin önünde eğildi... başka bir zaman olsa asker onu bu hareketinden ötürü azarlardı ama şimdi yeri ve zamanı değildi.
Merdivenleri inerken kucağındaki kızın mırıltıları göğsüne saplanıyordu. Anne diyordu ara sıra ve asker onun zannetiği gibi yabancı kökenli bir köle olmadığını anladı. Türk olmalıydı. Dişlerini sıktı, kölelik zaten katlanamadığı bir şeyken köle olanın Türk olması sinirlerini daha da geriyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/215694978-288-k153689.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Yangın Arasında
Historical FictionGenç kız gözlerini açtığında kendisini bir başka çağın kollarında buldu. Bu iyi olandı- kötü olansa bir yanda Osmanlı'nın en kıdemli askeri diğer yandaysa bir padişahın aşkının ortasında kalmış olmasıydı. ☘️ Hikayemin gerçeklerle yakından uzaktan...