Tuğçe ve Oğuz

213 14 2
                                    

Özet

Eşyalarını alıp yanıma oturdu. Şimdiki dersi sordu. Geometri dedim.

"En sevdiğim ders!"

"Harbi mi? Kanka ben bir şey anlamıyorum bu dersten. Beni çalıştırırsın değil mi? Hıı lütfen!"

"Tamam tamam. Çalıştırırım. Bu işi ustasından öğrenmen lazım sonuçta."

"Egoist."

Adamın egosu tavan yapmış resmen. Her zamanki Oğuz işte ne beklersiniz ki.

&&&&&&&&&&&&&&&&&&&&

"Çok yoruldum! Biraz ara veremez miyiz? Lütfen!"

"Peki peki. Git on dakika falan dinlen gel."

"Ah, sonunda!" Beynim zonkluyordu. Oğuz Beyefendi sağolsun (!) ölmek üzereydim. Neredeyse bir buçuk saattir geometri çalışıyoruz.

Aralıksız.

Başımı ovalamaya başladım. Ayağa kalkıp mutfağa doğru döndüm. Bu kadar geometri beni yormakla kalmayıp acıktırmıştıda.

"Oğuz! Aç mısın?"

"Bir kaç şey yesem fena olmaz!"

"Tamam!"

Hayır bir kere de tokum desen ne olacak? Dolabın kapağını açtım. Ne zamandan beri dolabımızda bu kadar az yiyecek vardı? Ben şaşkın şaşkın dolaba bakarken Oğuz'un sesiyle irkildim.

"Hayırdır prenses yemek mi kalmamış?"

Prenses mi dedi az önce? Bu bir rüya falan değil, değil mi?

"Ha şey.. Evet evet yemek kalmamış."

"Sende istersen dışarda yiyelim?"

Oğuz'a bir şeyler oluyordu. Bu biraz beni ürkütmüştü açıkçası.

"Tuğçe, sana diyorum!"

"Tamam olur olur. Ben üzerime düzgün bir şeyler giyip geleyim."

"Tamam ben bekliyorum."

Hızlıca merdivenleri çıktım. Dolabımı açtım ve düzgün bir şeyler aramaya başladım. Elbise giysem mi ki diye düşünürken Oğuz odaya daldı.

"Kapı çalmak nedir bilmez misin!? Ödümü patlattın!"

"Pardon prenses ya, sen şimdi bir şey bulamazsın diye yardım etmeye geldim."

Tek yaptığım şey Oğuz'un gözlerine bakmaktı. O kahverengi gözleri yok mu. Uzun bir süre bakıştıktan sonra bulduğu elbiseyi bana doğru uzatıp giymemi söyledi. Bende 'çıkmayı-düşünüyor- musun' bakışı attım.

"Haklısın. Hızlı ol ben aşağıdayım. Söz kapıyı çalmadan girmem." dedi ve göz kırptı.

Gerçekten bu çocuğa bir şeyler oluyordu.

Aslında bu halini sevmedim değil. Tatlı ve..

Hoş? 

Doğru kelime bu mu? Hoş?

Düşüncelerimden kurtulup hemen üzerimdekileri bir kenara fırlattım ve elbiseyi giydim. Benim dolabımda ne zamandan beri böyle bir elbise var? Ama gerçekten bana yakıştı şimdi.. 

Kendi kendime konuşmayı bırakıp elbisenin yanına güzel bir çanta aldım. Elbise pembe ve maviydi. Çiçekli deseni olan bir elbiseydi. Yanıma askılı bir çanta aldım. Makyaj yapmadığımı hatırlayıp hemen makyaj malzemelerimi buldum. Biraz rimel, biraz allık ve açık renk bir ruj sürdüm. Aynaya bakıp kendi kendime şov yaptım. Gerçekten güzel olmuştum. Tam aşağı inecektim ki ayakkabısız nereye gideceğimi sordum kendime. Hemen beyaz konverslerimi giydim ve aşağı indim. Oğuz bana baktı ve ıslık çaldı.

"Çok güzel olmuşsun prenses." deyip yanağıma öpücük kondurdu. Sanırım, yüzümde kırmızının her tonu vardı.

"Teşekkür ederim." diyerek şirince gülümsedim.

"Gülümseyince çok güzel oluyorsun..." demesiyle kalbimin hızlanması bir oldu. Gözlerimiz birbirine kenetlenmişti sanki. Ne o gözlerini benim gözlerimden ayırabiliyordu ne de ben. Ben yine düşüncelere dalmışken dudaklarını dudaklarıma yapıştırdı. Evet şu an Oğuz'la öpüşüyordum! İlk başta karşılık vermedim. Daha da sert öpmeye başlayınca karşılık verdim.

Kankamla öpüşüyorum resmen!

Öpmeyi bıraktığında ikimizde nefes nefese kalmıştık.

"Oğuz bir açıklama yapar mısın?"

Niye böyle saçma sorular soruyorum ben? Hoşlanmasa öpmezdi tabiki.

"Bak, Tuğçe sen benle tanıştığından beri senden hoşlanıyorum. Gerçekten çok güzel bir kızsın. Artık saklamak istemediğim için böyle bir şey yaptım. Aslında yemeğe çıktığımızda söyleyecektim. Ama.. bekleyemedim." diyerek ensesini kaşıdı. Utanınca bile çok tatlıydı. Ben onun bu haline gülmeye başladım.

"Ne oldu? Komik bir şey mi söyledim?"

"Hayır hayır da utanınca çok tatlı oluyorsun."

Şirince gülümsedi. Bende ona karşılık verdim.

"Madem duygularını açıkladın. Bir şans versem fena olmaz."

"Gerçekten mi?"

"Evet."

"Gel buraya prenses."

Sımsıkı sarılmaya başladı. Gerçekten çok sıkıydı.

"Oğuz... Biraz daha az sıkarsan... Kaburgam kırıldı galiba."

"Afedersin. Heyecan yaptım."

"Ee hadi o zaman, yemeğe gitsek iyi olacak açlıktan ölüyorum!"

"Tamam prenses tamam. Sakin ol."

Kapıdan çıkarken dudağıma bir buse kondurdu.

Ve uzun bir aradan sonra - bence pek uzun değil 3 gün janımm - yeni bölüm. Uzun diye düşünüyorum. Daha çok ekşınlar yaşanıcak! Orasıda süpriz neyse fazla uzatmıyım bbb :D :*

Taş Çocuklar MekanıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin