ne olduğunu anlamaya, daha doğrusu hatırlamaya çalışıyordum. benden özür dileyen çocuğa döndüm, yüzünü inceledim. darbe arkadan geldiği için çarpan kişiyi görmemiştim. çocuğa baktım, dış görünüşü hakkında ve biraz sakar olduğundan başka hiçbir şey düşünemiyordum. ancak o benim canımı yakmıştı, kimse benim canımı yakmamalıydı, değil mi ?
kaşlarımı çattım.
"biraz önüne bakmayı deneseydin keşke! şu çocuk olmasa belki aranızda bile olmayacaktım! bu düşüncesizliğin midemi bulandırıyor!"
elimle arkadaki yaban mersini kafayı gösteriyordum. çocuk durdu ve yutkundu. çocuk bana, ben çocuğa bakıyordum. çocuğun alt dudağı titremeye başladı, gözleri doldu. hızlıca odadan çıktı. böyle bir tepki vermesini beklemiyordum. biraz düşündüm, ah.. cidden ne kadar aptalım! çocuk belli ki duygusal biriydi, eğer sorumsuz olsaydı buraya benimle gelmez, o kadar da özür dilemezdi. belli ki bir hata yapmıştı ancak bu cevabı hak etmiyordu. başımı önüme eğdim, sanki etrafımdaki insanlar bir tepki vermemi istiyor gibi bana bakıyorlardı. eğer eski marinette olsaydı, yerine geri otururdu. ancak bu okula sadece ders görmeye değil, kendimi olgunlaştırmayada gelmiştim. hızlı bir şekilde kapıyı çarpıp koşmaya başladım. tek bir yol olduğu için şanslıydım.
hızlıca koşarak çocuğun yanına gittim. çocuk benim varlığımı hissedince durmuştu. eğilip ellerimi dizlerime koymuştum. nefes nefeseydim.
"dur! lütfen gitme!"
çocuk sesimi duyunca bana doğru döndü. elimi havaya kaldırıp gitmemesi için çaba sarf ediyormuşçasına hareket ettiriyordum.
çocuk bana baktı.
"neden ? yanlışıkla yaptığım bir şey için sanki adam öldürmüşüm gibi beni yargılamaya devam etmen için mi durayım?!"
nefes alışverişimi düzelttim ve çocuğa doğru yaklaştım. çocuğun yeşil gözlerine doğru baktım. çocuk da bana bakıyordu, ve yutkundu. sanki "bu aptal ne yapmaya çalışıyor?" der gibi bakıyordu.
"özür dilerim, gerçekten özür dilerim."
çocuğun bakışları değişti. bu cevabı beklemiyor gibiydi. gülümsedim.
"bazen patlayabiliyorum, ağrıyan bir kafa ve işin içinden çıkılmazmış gibi karmaşık gelen bir olay sinirlerimi bozdu. gereksiz bir şeydi, biliyorum. beni böyle tanımanı istemiyorum. lütfen daha normal bir günde güzel bir şekilde tanışalım."
bu kadar kelimeyi bir araya getirdikten sonra rahatladım. en güzel gülümsememi yaptım. ellerimi önümde birleştirdim, sanki bir animede olsaydık, gülümsememden ışıklar ve kalpler çıkardı. çocuk ilk önce şaşırdı, sonra eliyle saçını kaşıdı, o da gülümsedi.
olay tatlıya bağland-
derken (burası kahraman bakış açısı dışına giriyor.)
adrien ise resim dersinden çıkmıştı, fırçalarını yıkamak için erkekler tuvaletini kullandı. resim malzemelerini dolaba koyarken marinetteyi tanımadığı bir çocuğa gülümserken görmüştü. marinettein gülümsemesi o kadar güzel gözüküyordu ki, adrienın yüzü kızarmıştı. eşyaları dolaba koyup biraz dolaba baktı.
marinettein onu orada görmesini istemiyordu, o yüzden kapşonunu kafasına geçirip yola koyuldu. sınıf kapısına geldiğinde durdu ve marinette e tekrar baktı. marinin miyop olduğu halde gözlük kullanmadığını biliyordu. onu buradan göremezdi. biraz daha marinettei izledikten sonra sınıfa girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
theater club and freaks | lukanette
Romancebahsedilmemiş, yosun tutmuş duygularımı okyanusun derinliğinden çıkarırken kollarımın altından akan suyu, onun gözleri kadar sevdim.