adrien ile dönüş yolunda çok eğlenmiştik, bana özel davranıyordu. hareketleri ne kadar hoşuma gitse de, sözleri çok düşüncesizdi. ama sonunda bana kendini affettirebiliyordu. bazen onun yüzüne bakınca, yeşil gözleri ve sarı saçı bana çekici geliyordu. yalan değil, gerçekten dışardan herhangi biri baktığında aynı şeyi söyleyebilirdi.
*bip* *bip* *bip* *bip* *bip*
alarmın sesini duydum, ancak 5 dakika daha uyumak için her şeyimi verebilirdim. alarmı kapattım ve uyumaya devam ettim.
-bir süre sonra-
"MARİNETTE! SAAT 10!"
rüyamda annemin sesini duyuyordum sanki, bir şeyler diyordu ancak çok da takmadım. saatle alakalı bir şeyler söylüyordu, sahi saat kaçtı ? yavaşça yatağımdan kalkıp saate baktım. saat 10:13 olarak geçiyordu, sanki bir müzeye gitmişimde, antik bir kalıntıya bakar gibi uzun uzun saate bakakaldım. hazırlanmam yarım saat sürse, metroya falan yürüsem... ay fena geç kalmıştım!!
annem içeri girdi ve bağırmaya başladı, eğitime önem verdiğini burdan anlayabilirdiniz.
"MARİNETTE! NE ÖYLE TARLASI YANMIŞ AĞALAR GİBİ SAATE BAKIYORSUN?! hiç bir mazeret yok hemen giyinip doğruca okula gidiyorsun! mont falan giyme hava yeterince sıcak bu gün. hadi giyinde kahvalt-"
annemin gelip kızacağını biliyordum ama bu kadar uzun bir nutuk çekeceğini düşünmemiştim. onun susturup hazırlanmam en iyisi olacaktı.
"tamam anne tamam, birazdan geliyorum. lütfen benim için dünden kalan pancakeleri ısıt. ben 2 dakikaya ordayım."
ben banyoya doğru koşarken annem elini belime koyup beni izledi. küçük bir kıkırdama çıktı ağzından, büyük ihtimalle kendi gençliğini hatırladı. yüzündeki hayat tecrübelerinden geçerek oluşan kırışıklıkların mahcubiyetini görmüştüm. tabi sonra da aşağı inip fırını açmak için hazırlıklar yapmaya başladı.
bende okulda kendime oluşturduğum tarzımı kombinleyerek çantamı hazırlayıp aşağı indim, masaya oturup üstüne bal ve yaban mersini dökülmüş pancakeimi yiyorken pancakein ekşi bir tadı olduğunu fark ettim, sanki bozulmuş gibiydi.
"annee!! bu pancake bozulmuş galiba, buzdolabı çalışmıyor mu ?"
annem yanıma geldi,çokta şaşırmış görünmüyordu.
"marinette dün hava çok soğuktu ve buz dolabında yer bulamadım. bende fazladan yaptığım pancakeleri dışarı koymaya karar verdim. ancak bu günün bu kadar sıcak olacağını bilmiyordum, sıcaktan bozulmuş olmalılar. gel biraz makaron ve kruvasan vereyim, arkadaşlarınla yersin."
bu gün annemin çenesi düşüktü heralde. sarı, mavi, kırmızı ve turuncu makaronlar almıştım, sabah sabah kruvasan kaldırmazdı karnım. çok yağlı şeyleri sevmiyordum. anneme teşekkür edip onu öptüm, tüm gerekli malzemelerimi kapıp koşa koşa metroya bindim. metroda kitap okuyordum, bir kaç durak sonra nathanielda yanıma gelmişti, en azından geç kalan tek kişi ben değildim.
nathaniel selam verip yanıma oturdu havadan sudan konuşuyorduk. o kendi çizimlerini gösteriyor, bende fikirlerimi sunuyordum. sonra aklıma makaronlar geldi.
paketi açıp renk renk makaronları nathaneila çevirdim.
"kahvaltı olarak bu bana fazla, istediğinden alabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
theater club and freaks | lukanette
Romancebahsedilmemiş, yosun tutmuş duygularımı okyanusun derinliğinden çıkarırken kollarımın altından akan suyu, onun gözleri kadar sevdim.