Ve sonunda John doğdu . Profesör erkek olduğuna çok sevindi ama aynı şeyi Neva için söyleyemiyeceğim . İlkin zorlandılar ilk zamanlarda daha sonra bakıcı tutmaya karar verdiler. Bakıcı tuttuklarından beri eve gelmez oldular. Profesör desen laboratuarında sabahlıyor, Neva ise ne yaptıği belli değil. Sabahları işe gidiyor, akşamları ise kimle yatıp kalktığı belirsiz. Bir tek giysilerini değiştirip çıkıyorlar o kadar .
Günler geçtikten sonra John'nun okula gitme yaşı geldiğinde profesör kendisi gibi onu yetiştirmek için yanından ayrılmıyor. John babası gibi olmak hiç istemiyor. Evet belki kitap okuyabilir ama deney yerine şiir yazmak istiyor. Bu durumu babasına anlatmaktan korkuyordu. John tam 12 yaşına bastığında profesör yanında ayırtmadı. Birgün babası ona tohumlar ile ilgili bir deney yapıyordu, babası onu dinlemediğini anlayınca bütün hayalleri suya düşmüştü.
"Oğlum artık bu deneyi öğrendin sen bir yapmaya başla "dediğinde John ne yapacağını bir düşündü artık anlatmaya karar verdi.
"Babacığım sana anlatmam gereken bir şey var"
"Dinliyorum seni oğlum."
"Senin yaptığın bu deneylerden bıktım, ben kitap okumak ve şiir yazmak istiyorum."
İşte John'nun bu dedikleri profesörü kahretmişti . Bir an neden bu çocuğu istemişti diye düşündü.
Kızgın bir ifadeyle "çık buradan "demişti. İlk ve son kızışıydı ona. Çünkü onunla hiç görüşmedi bu olaydan sonra.
John hemen odasına gitti ve ağlamaya başladı. Babasının o yüzündeki ifade çok gerçekciydi. Babasından ilk defa bu kadar çok korktu. Günlerce odasından çıkmadı. Onu ne soran var ne gelen. Bir tek onu bakıcısı Sementa düşünüyordu.
Geceleri gelir üstünü örter , kahvaltısını getirir, akşam yemeğini getirir. Bir nevi onu annesi olarak görürdü. Ona her şeyini anlatırdı. Fakat bu son yaşadıklarını ona anlatmamıştı. Sementa onun bir sıkıntısı olduğunu anlamıştı, onun pek üstüne gitmedi biliyordu böyle zamanlarda ona anlatırdı.
Bir sabah kalktığında baş ucunda kahvaltısı yoktu. Böyle durumlarda ya Sementa hastalanmıştı ya da bu durumun olmamasını isterdi. Kalktı hemen Sementa'nın odasına gitti. Oda derli ve toplu, dolabında ise bir kıyafet bile yoktu. Bunun olmasından işte çok korkuyordu. Gözlerinden ikinci defa yaşlar akmaya başladı. İlkin babasına çok kızdığı içindi ikincisi ise Sementa'yı babası kovmuştu. Masanın üzerinde bir not vardı. Babasının yazısıydı, notta saat sekizde bir arabanın onu alıp yurta götürüceği yazıyordu. Saat yedi buçuktu hemen giysilerini topladı , bir şeyler atıştırdı ve saat yediye kırktı. Bir an böyle olması daha iyi olur diye düşündü nede olsa özleyeceği kimse yoktu Sementa'dan başka.
Edebiyat ile ilgili tüm edabatlarını aldı. Korna sesini duyduğunda kapının açıldığını duydu bu annesiydi. Anlamıştı yıllar önce görmediği halde, tanımıştı annesini. Bir an anımsadı okuldaki arkadaşlarının annesini , ne zaman sorsalar annem öldü derdim. Annesi yanına gelip yanağına yönelince geri çekildi. Annesi ona "huysuz"demişti yıllar sonra bir laf etmişti ona. Nedense Neva yurta göndermenin iyi bir şey olmadığını düşündü ve John'a odasına gitmesini söyledi. Eğer yurda giderse benden soğuyacağını düşündü bir an. Nede olsa bu kadar zengin olmaları ve Amerika da yaşamaları John'nun
sayesindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZLIĞIN EFENDİSİ
Novela Juvenil1.BÖLÜM Bir sonbahar sabahıydı, uyandığında kendini yalnız buldu. Acaba herkes neredeydi. Bir an terk edildiğini düşündü . Kalktı odaları tek tek dolaştı ne yazıktı ki kimsecikler yoktu.Bu gibi durumlar her zaman başına geldiği...