Herkese yeni bir serüvenden merhaba!Kurt Okulu' nu final yaparak bitirdim ve tadında bırakmam gerektiğini düşündüm. Dolayısıyla Kurt Okulu' nun bir diğer kitabı gelmeyecek. Verdiğiniz destekler için yeniden teşekkür ederim.
Bu kurgu ilk bölümden de anlayacağınız üzere bilim kurgu kategorisinde olmayacak. Daha farklı bir kurguyla karşınızdayım. Hikâyenin açıklama kısmında da belirttiğim gibi hikâyeme zaman ayırıp okuyan herkese şimdiden teşekkür ederim. İsterseniz artık başlayalım.
(İlk bölüm geçmişe dayalı bir özetleme olduğundan dolayı kısa, sonraki bölümler uzun olacak.)
Yıllar önce...
"Komiserim, şuraya imzanızı atar mısınız?" dedi bir polis arkadaşım. "Kalem alabilir miyim?" dedim elimi uzatırken. Kalemi elime verdiğinde önümdeki belgeyi okuyup, imzalamamı istediği yere imzamı attım. "Başka var mı?" dediğimde "Hayır komiserim. Biz suçluyu ifade odasına aldık. Sizi bekliyoruz sorguya başlamak için" dediğinde kafamı salladım. "Arabadan gereken belgeleri alıp, geliyorum" dedim masanın üstündeki anahtarı alırken. "Ben alıp gelirim komiserim" dediğinde elimi omzuna koyup, vurdum teşekkür edercesine. "Ben alırım, sen git Serhat" dedim gülümseyip, çıkış kapısına yönelirken.
Arabanın yanına geldiğimde kapısını araladım. O anda bir bebek ağlayışı duymuştum. Sesin geldiği yöne doğru hızlı adımlarla yürüdüm çevreme bakınarak. Karakolun bahçesinden çıktığımda sağıma ve soluma baktım. İki yönde de değildi. Çevreme bakınmaya devam ederken biraz uzağımdaki sonbaharın gelmesi nedeniyle yaprakları dökülmüş ağacın altında gördüğüm görüntü karşısında bir süre sadece baktım hissettiğim üzüntüyle.
Karşıdan karşıya geçip, yanına geldim endişeyle. Eğilip, kucağıma aldığımda yüzüne baktım. O da bana baktı.
Baba ve kızın ilk buluşmasıydı o an.
Muhtemelen henüz birkaç aylıktı. Çok güzel, mavi gözlere sahipti ve her bebek gibi o da çok güzel kokuyordu. "Seni kim bıraktı buraya kızım?" dedim çevreme bakınarak. O anda fark etmiştim ona 'kızım' dediğimi. Yüzüne baktım birkaç saniye gülümseyerek. Ardından belki onu buraya bırakan kişi bir yerlerden onu izliyordur diye düşünmüştüm bakınırken. Ne yazık ki yoktu. Bebeğe baktım. "Acıktın mı sen?" dedim gülümseyerek. Adeta terk edildiğini hissetmesini önlemek için güven verircesine gülümsedim. Hissedebilecekmiş gibi.
O sırada Serhat gelmişti yanımıza. Bir bebeğe bir de bana baktı şaşkınlıkla. "Komiserim bu kimin bebeği?" dedi şaşkınlığını gizleyemeyen bir ses tonuyla. "Benim" dediğimde "Sizin ne zamandan bu yana bir çocuğunuz var?" dediğinde kafasına vurdum. "Serhat, anlasana! Bebek terk edilmiş" dedim son cümlemde hissettiğim üzüntüyle bebeğe bakarken. "Nasıl yaparlar bunu?" dedi Serhat da bebeğe bakarken.
"İnan bilmiyorum Serhat. Ben mesleğime başladığımdan bu yana çok suçu çözdüm ama bunu çözemiyorum. Bir insan çocuğunu nasıl terk eder, aklım almıyor..."
.
Karakolun biraz uzağında kalan bebek mağazasında aldığım biberonla kucağımdaki bebeğe süt içirirken bir yandan da yanımdaki polis arkadaşlarımla olay hakkında düşünüyorduk. Eğer ailesini bulamazsak, elimizden ne yazık ki başka bir şey gelmeyecek ve onu yetiştirme yurduna teslim etmek zorunda kalacaktık.
Bunu istemiyordum. Ben de yetiştirme yurdunda büyümüştüm ve orada yaşadığım ve zihnimin silemediği anıları bu bebeğin de yaşamasını istediğim son şey dahi değildi. O sırada Serhat bana bakıp, "Siz çok iyi bir baba olacaksınız komiserim. Keşke bebeğin de sizin gibi bir babası olsaydı ve şu an ailesini bulamama durumunda onu yetiştirme yurduna teslim etme zorunluluğumuzu konuşuyor olmasaydık" dediğinde aklıma gelen fikirler ona baktım anında. "Yanlış bir şey mi söyledim?" dedi.
"Ben bu bebeğin babası olmak istiyorum Serhat. Onun da benim gibi yetiştirme yurdunda büyümesine asla izin vermeyeceğim. Elimden geleni yapacağım bunun için..."
İlk bölümün sonuna geldik! İzel ve babasının hikâyesini bu bölümde öğrenmiş olduk. Düşüncelerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayın lütfen.
Yeni bölümde görüşmek üzere!Hoşçakalın ve kendinize iyi bakın.
Sevgilerimle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SONBAHAR (Tamamlandı)
Teen FictionPakedi açtığımda yıllar önce Rüzgâr'ın bana kendi elleriyle yapıp verdiği hediye uçurtmaya bakıp gülümsedim buruk bir şekilde. O gün de bana mesajda yazdığı gibi babam yapmıştı bana önce bu uçurtmayı. Ama ağaca takılıp yırtılmıştı. Çok üzüldüğümü ha...