başlangıç

349 18 16
                                    

Kenara siyah bikinimi atarken söylenmeyi kesemiyordum. "Lanet olası bir havuz partisine neden gitmemiz gerekli? Liseli değiliz, farkındasındır umarım." Günün bu zamanlarında kitap okumam gerekirken şimdi bikinime uygun yazlık bir elbise arıyordum.

"Tamam, liseli değiliz. Ama bu havuz partisine engel değil, büyükanne." Yüzümü buruşturdum, "Salak." Pijamamı çıkartırken ona defolmasını söylediğimden hızlıca ortadan kayboldu.

Üzerime yüksek belli siyah bikiniyi geçirdim. Bikini ve mayolar benim için tam bir işkenceydi, orantısız bedenim tüm giydiklerimi sikip atıyordu. Gereksiz bir model bedenine sahip değilim, bundan da gurur duyuyorum ancak sorunumuz şu,

Genele bakınca orantısız duran büyük göğüsler. Orantısız, çünkü Tanrı bana geri kalan bedenimi ehlik bir şekilde zayıf vermekte bir sıkıntı görmemiş. Ne bela ama. Neyse ne, sonuç olarak bikinilerden ve bedenimden nefret ediyordum.

Üzerime tişörtü geçirdim, omuzlarını düzelttim. Ayağıma ne giyeceğime karar vermeme gerek bile yoktu, çünkü geçen ay Madelyn'in ısrarlarıyla siyah bir sandalet almıştım.

Siyahlara büründüğüm için cehennem ateşinde yanar gibi yanacağımın bilincine vardığımda her şey için geç kalmıştım. İç geçirdim. Arabada, Madelyn'in yanında oturuyordum. Şoför koltuğunda ben vardım, çünkü bu kırmızı eski araba, bu afet bana aitti. Arabam Scarlett ile tanışın, yoldaşlarım.

Hayatımda kazanabileceğim tüm paranın sınırını zorlayarak bu fıstığı büyük babamdan satın almıştım. Aynen öyle, o yaşlı bunak, öyle dediğime bakmayın kendisini çok severim, benden para almıştı. Bir yıldan fazla süre boyunca 3 işte çalışmıştım. Tabiri caizse ağzıma sıçılmıştı ama buna değmişti. Arabayı yenileyip kullanırken de, şu anda da bunu düşünüyordum. Buna değdi. Arabayı dedemden alır almaz 2 haftalık bir sürece girmiş ve onu yenilemiştim. Ardından ilk işim Madelyn'i gezdirmek olmuştu. Saçlarını dağıtıp durmayı kesmeden, ağzındaki büyük gülümsemeyle benim yanımda oturmuştu. Yeri geldiğinde o da arabamı kullanıyordu ama o gün bunu istememişti. Sakızını şişirip "Ve arabanı ağaca çarpayım ha? Hiç sanmıyorum, kuzum." demişti.

En sonunda ulaştığımızda arabayı çabucak parkederken Madelyn koyu kırmızı saçlarını tekrar topuz yapmıştı.
Arabadan indik ve kapıları kilitleyip anahtarı çantama attım. Evin bahçesinin bir kısmını kaplayan otoparktan ayrılıp büyük villaya girdik. Orospu çocuğu Alex, fazlaca zengindi. Biz tanıdık yere giriş yaparken aklımda güneşin batışını balkondan izlemek vardı, Madelyn ise deli gibi yüzmek istiyordu.

Eski yüzme şampiyonunu kanka olarak edinmemelisiniz, benden size bir tavsiye.

"Alex! Nasılsın, dostum?" diyen Madelyn ile yanıt tenli, sarışın adamı, Alex'i karşımda gördüm. Suratı hafif ukala ama samimi bir gülüşle yamulmuştu. Gözlerindeki yaz ışıltısıyla bize bakıyordu. Mavi tişörtünü beğendiğimi düşünürken ona gülümsedim. Bizimle biraz sohbet etti, ona tişörtünü istediğimi söyledim ve sadece güldü.

Birkaç tanıdık arkadaşımıza daha selam verdik. Ivy'yi görünce yanına hızlıca gittim, yanındaki kumral oğlana kibarca gülümseyip sırtı dönük arkadaşımın dirseğine dokundum. Bana döndüğünde dikkatimi direkt olarak buz mavisi gözleri çekti. İnce kollarını bana sararken benden kısa olmasını fırsat bilerek kollarımı omuzlarına sardım. "Aman Tanrım, gelmişsin! Gelmeni cidden beklemiyordum." Kıkırdayarak omzunu öptüm. Ivy ile dostluğumuz her zaman biraz lezbiyendi. Kollarından ayrıldığım sırada kıkırdadı. "Nasılsın?" dedim. "İyiyim, sen? Ah bu arada-- Andre ile tanışmış mıydın?" Aklıma gelenle kahkaha attım. "Bu bir How I Met Your Mother göndermesi miydi?" Üçümüz de güldüğümüzde yanakları güneşten kızarmış ve kesinlikle benden daha sağlıklı bir cildi olan oğlana elimi uzattım.

Ivy ikimizi tanıştırdıktan hemen sonra Madelyn yanımıza gelmişti. Ivy ile selamlaştıktan sonra Andre ile o da tanıştı-- Aynı cümleyle. Onların yanından ayrılıp suya yaklaşmamız için ısrar eden kızıl arkadaşıma en sonunda dayanamayıp peşine takıldım. Bir yere eşyaları bırakıp şezlonga oturduk. O bir iki kişiye selam verirken telefonumu çıkarıp bakınmaya başladım, şemsiyeler sayesinde güneş bana gelmiyordu ve mutluydum.

Ben telefondan bir hikaye açıp okurken Madelyn yüzmüş ve sosyalleşmişti. Açıkça buradaki çoğu insandan nefret etsem de ben de olabildiğince sosyalleşmiştim. Nedense süreklilik olarak izleniyormuş gibi hissettiğimden çevreme bakındım ama hayır, birisiyle göz göze gelmedim. En sonunda sıkılıp ayaklandım, lavaboya gidecektim çünkü bu ses ve rahatsızlık hissiyatı beni terk etmiyordu. Ve içinde bir sürü insan olan pisleşmiş havuzda yüzmek de istemiyordum. 

Ayağa kalkıp çantamdan ilk basım kitaplarımdan birisini çıkardım. Terasa gidip okumak istiyordum. Islak olmayan kısımdan, havuzun yanından yürürken sert bir çarpışmayla her şey başlamış oldu.

crazy in love {h.s}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin