Ertesi gün işten geldiğimde telefonumda bir mesaj daha vardı.
Sonra sabah uyandığımda da bir mesaj gördüm.
Ve ardından ertesi gün de.
7-8 gündür mesajlaşıyorduk. Filmlerden, şarkılardan bahsediyorduk. Aslına bakarsanız, gerçekten iyi bir arkadaştı.
Bugün de arkadaşlarımla eğlenmeye çıkmıştım. Daha doğrusu, yeni çıkmıştık. Şimdi ise Alex'in arabasında, önde oturuyordum. "Yolunu sikeyim, midem alt üst oldu." diye söylendim. Arabayı eğer ben sürmüyorsam ve araba çok havadar değilse anında midem bulanıyordu. Küçüklüğümden beri. "Neden uzak bir yere gidiyoruz ki?" dedim inatla.
"Lanet çeneni kapa. Eğlenmek için buna katlanmalısın." dedi Alex gülerek. Acı içinde olmam ona bayağı komik geliyordu herhalde. Ben, Ivy ve Alex, Andre ve Madelyn olarak arabalara ayrılmıştık. Çifte kumruları yalnız bırakalım, düşüncesiyle Madelyn Andre'nin yanına gönderilmişti. Ki o da başından beri bu bebek ciltli adamla gitmek istiyordu.
Cidden, neden cildim onun kadar güzel değildi ki?
"Andre gibi cildim olsa keşke." dedim ortaya. "Ah, evet. Bunu ben de çok düşünüyorum. Sanki İsa yüzüne tükürmüş." Hepimiz yüksek sesle kahkaha attık. "Hadi ama kızlar, güzel cilt seviyorsanız benimle de ilgilenmelisiniz." Güldük, Alex haklıydı. Çevremdeki erkekler hep güzel ciltli oluyordu.
"Benim ergenlikte çok az sivilcem çıktı." dedim rahat rahat. "Şimdi kimin cildi güzel, Andre?" diye de ekledim."Ben bir akne kamyonuydum." dedi Alex ben dikkatimi yola verirken. "Ben sana kıyasla daha az çektim bu durumdan ya." dedi Ivy Alex'e. Onlar çocukluk arkadaşıydı. "Aman Tanrım, tam bir yalancısın. Sana fotoğraflarımızı gösterene kadar bekle." dedi Alex sonlarda bana dönerek. Onayladım.
Yolu sohbet ederek ilerletirken telefonumdan bildirim sesi yükseldi.
Harry: Hangi bara gidecektiniz?
Ben: MacLaren's, niye?
Harry: Güvenilir bir yer mi diye merak ettim de
Ben: Başımın çaresine bakabilirim Harry
Ben: Farkındaysan seninle yazışmaya başlamadan önce de barlara gidiyordum
Harry: Tabii ki bakabilirsin, bu sadece benim için
Harry: Yani kendimi iyi hissetmem için ortamın nasıl olduğunu bilmeliyim
Bir anda kalbim tekledi. Beni merak mı ediyordu? Hem de ne hissettiğini etkileyecek kadar?
Ben: Pekala
Telefonumu sessize alıp çantama attım. Bu şey, her neyse, bana iyi gelmiyordu.
Araba durduğunda düşünce selinden sıyrılıp dışarı çıktım. Soğuk hava bedenimi yalayıp geçerken hızla mekana girdik ve çoktan gelmiş olan çifte kumruların yanına oturduk. Neyse ki masa genişti, tek-yanak-hava-tek-yanak-koltuk olayını yaşamayı istemezdim.Oturup laflamaya başlarken garson da gelmişti. Sadece hafif bir kokteyl istedim, sarhoş olmak falan istemiyordum bugün. Alkole dayanıklıydım ama bunu tehlikeye atmak istememiştim. Acaba Harry ne demeye çalışmıştı? Aklıma yüzü geldi.
Sarı sakalları, beni, ince pembe dudakları, orta ve bazen yağdan parlayan burnu, her zaman şiş ve soluk yeşil gözleri, düzensiz kaşları ve her şeyiyle bir anda gözümün önüne canlanmıştı."Atlantis?"
Düşününce, gülüşü çok tatlıydı. Hayranları gibi gamzesine falan düşüyor değildim, ama dişleri şirindi. Ah, o gülüşle kim bilir kaç kadınla yatmıştı? Bir anlığına Harry'yi kıskandım. Ben de öyle bir gülüşüm olsun istiyordum! Birlikte olduğu kadınları düşününce... Kendall.. Ah tanrım, ulu tanrım. Libidom yine ortama giriş yapmıştı işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
crazy in love {h.s}
Fanfiction"Gelen Harry Styles. Millet, ilk basım kitaplarınızı saklasanız iyi olur."