Kendi karanlığımda kayboldum ama senin ışığında tek yön var...
Karanlık... Karanlık... Karanlık...
Başımın arkasındaki acıyı umursamadan gözlerimi açıp o aydınlığa ulaşmak istiyordum
Zar zorda olsa aydınlığa ulaşmak için ilk adımı attım ve göz kapaklarını yavaşça kaldırdım gözlerim kapkara bir karanlığın sonrasında bembeyaz bir aydınlık beklerken bir çift elayla karşılaştı
Gördüğüm görüntüyü netleştirmek için gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım görüntü netleşirken ben gözümün önündek silüeti incelemekle meşguldüm
Ela gözlerinin üstündeki biçimli kaşları anlamsız bir öfkeyle çatılmıştı. Bence ben de neden burada olduğumu sorgulamalıydım çünkü neden burada bu soğuk kayanın üstünde bu ela gözlere baktığımı bilmiyordum
Aramızdaki sessizliği kuşların cıvıltısı neşelendiriyordu bu kuş cıvıltılarının arasına adını sanını ve bana niye dik dik baktığını bilmediğim adamın sesi karışmıştı
"Sen" dedi tereddütlü bir sesle cümlesini tamamlamaması garibime gitmişti devam etmesini istediğimi belirtmek için söze atıldım "Ben ne?" bu sorumun üzerine gözlerini kısıp bana daha dikkatli baktı başımın arkasındaki acıyı bir yana bırakıp çatılı kaşlarla cümlesini tamamlamasını bekliyordum
Yüzünde imalı bir gülüşle devam etti "Sen hangi gezegenden geldin orman kaçkını?"
Orman kaçkını? Adım bu olamazdı
üstünde bulunduğum kayadan destek alarak doğruldum ve yüzümü onun o pişmiş kelle gibi sırıtan suratına yaklaştırdım "Adımın orman kaçkını olduğunu hiç sanmıyorum" dedim içimdeki öfkeyi ona aktarmaya çalışırken ama onun bunu anlamadığı kocaman sırıtışından belliydiBu çocuk benim ayarlarımla oynuyordu ve ben ayarlarımı asla onun suratına elimin tersini geçirerek düzeltmeyecektim.
Ama bu düşünceme kayanın üstünde duran narin elim aldırmamış olacak ki yerinden kalkıp karşımda sırıtan şeyin omuzuna iniverdi
O ela gözlerini kocaman açıp bana bakarken ben hem söylenip hem ayağa kalkmaya çalışıyordum "Neden sırıtıyorsun komik bir şey mi var" ayağa kalktığımı görünce o da ayağa kalkmıştı
Kalkmaz olaydı tepemden vuran güneşi kesecek kadar uzun olduğu için yanında minicik kalmıştım ve bu mesafeyle kendimi bile ciddiye alamıyordum ki o da beni ciddiye almadı ve bana doğru kocaman bir adım attı
Bende arkamı dönüp yürümeye başladım ilk yaprak dolu yollarda ayakkabısını çıkardığı hışırtı sonra kendi sesi duyuldu "Başın orman kaçkını, senin başın kanıyor." Olduğum yerde durup gözlerimi devirdikten sonra geriye dönüp yüzüne baktım.Biraz önceki sırıtan
halinden eser yoktu.
Gayet ciddiydi.Olduğu yerde durmuş yüzüme bakıyordu.Bu sefer ben ona
bir adım yaklaşıp "Bana bir daha orman kaçkını dersen o ela gözünün yanına mor çok yakışacak."dedim.Hiçbir lafımı ciddiye almadığı gibi
bunu da ciddiye almadı.Kolumu sıkıca tutup peşinden sürüklemeye
başlayınca inatla kolumu çektim.
"Ya sen hayırdır yolculuk nereye?"
O ise küçük bir çocuğa laf anlatır
gibi sabırla bana dönüp "Beyin kanamasından ölmek istemiyorsan
gel yakınlardaki kulübemden birkaç
malzemeyle pansuman yapalım."
Başımın arkasından enseme doğru akan kanı hissederken ısrar edemedim ve kafamın estiği bir tarafa doğru yürümeye başladım."Yalnız yol bu tarafta yanlış yöndesin."Beni uyaran sese doğru dönüp yüzümü ekşittim ve parmağının gösterdiği yöne yöneldim.
"Bir şey soracağım."dedi.Sormasına izin verdiğimi belirtmek için kafamı olumlu yönde salladım."Senin ismin ne? Orman kaçkını deyince sinirleniyorsun ya o zaman ismini öğrenmeliyim." duraksadım ,neydi benim ismim?Beynimi zorladıkça başımın arka tarafı acıyordu ve benim hatırladığım tek an şu andı.Öncesini beynim resetlemişti.
Bunu onunla paylaşmak için söze girdim."Hatırlayamıyorum."Ama gerçekten hatırlayamıyordum. Beynimin arkasında olan bir şey hatırlamama izin vermiyordu. "Çok güzel kafanı çok sert vurduğun için hafızanı kaybetmiş olmalısın."Hadi canım bu çocuk çok zekiydi.Bu dağın başında harcanıyordu.Bir yandan yürüyüp bir yandan bana laf yetiştiririken "Sen ismini de mi hatırlamıyosun". Kafamı olumsuz yönde salladım "O zaman sana bir isim bulalım."tek derdimiz buydu zaten ismim... Kulübe göründüğü vakit ciddi ciddi isim düşündüğünü fark ettim ve suratına büyük bir gülümseme yerleşti.Bulmuştu sanırım."Evet orman kaçkını tam sana yakışacak bir isim buldum."
Suratındaki gülümseme daha da büyürken devam etti. "Yörüngeme hoşgeldin Plüton."
______________________________________
Yeni hikayem herkese hayırlı uğurlu olsun.Umarım beğenirsiniz.
Haftada bir bölüm yayınlamaya çalışacağım.
Bol yıldızlı günler dilerim.:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİMDEKİ GEZEGEN
Teen FictionPlüton kovulmuştu Güneş'in huzurundan gezegenlerin arasındanda dışlanmıştı uzayın karanlığında kaybolmuştu uzayın derinliklerinde yaşama tutanacak mıydı ya da silinecek miydi sonsuzluğun karanlığından