Hayatın Sadece senden ibaret olmadığını anladığımda 10 yıl daha geçmişti ömrümden...
Artık mutluluğu sadece bir insanda aramıyordum,
Çünkü sınıfta ben hariç 36 kişiydik.Öğretmen olmuştum hayatımın baharında...
Müfredattan ders işlemezdim hiçbir zaman,olaylara karşı nasıl özgün yaklaşım tarzım varsa aynısını derslerdede kullanırdım.ÇOĞUNLUĞUN GERÇEKLERE KÖRÜ KORÜ BAGLI OLDUGU YERDE ,HİCBİRSEYİN GERCEK OLMADIĞINI BILIYORDUM..
Çünkü bize yapılanları gelecek nesile yapmayı istemedim.Bir an gözlerim geçmişe daldı...
Sırf otobüs param olmadığı için okula yürüyerek giderdim...
Her gün babam uyandırırdı beni.
Bir gün babam uyuyakalmış.gec kalkmıştım, ilk dersin Hatice hocaya olması aklıma gelince birden atılıp hazırlandım,sinirli,inatçı dünya yansa umrumda değil havalarında takılırdı Hatice hocam...
Kosa kosa geldim okula,ne yazık ki 10 dk geç kalmıştım.
Içeri girdiğimde tüm sınıf gözlerini bana dikmisti...
acıdıklarını hissetmiştim sanki..
Elime cetvelle vurduğu yetmemişti.
-Yarina 1000 tane *geç kaldigim için özür dilerim* yaz getir
+Hocam birdaha olmaz lütfen bizim evde elektrik bile yok
-Getirmessen yazılıdan 0 veririm leyla..
+Getiricem Hocam.
Bu diyolagtan sonra teneffüslerde yazmaya başlamıştım bile.
Son zil çaldı,eve yürüyerek gitme maceram gene başlamıştı...
Eve geldiğimde annem sobanın üzerine suyu koymuş direk banyoya dedi...
Saçlarımdan adeta leylak kokusu sacılırken.. gecenin karanlığı çökmüştü, babamın bakkaldan aldığı mumlar görevini yerine getirmek için bir kıvılcım bekliyordu...
Nihayet son mum benim için erirken bende bana verilen ödevi tamamlamıştım,Ama elimi hissetmiyordum..
Çok yorgundum direk sobanın kenarında uyudum..Bu anım hiç aklımdan çıkmazdı...
Bu yüzden hicbir öğrencime bunu yaptırmadım. Amacım ise sinirli,kalın çizgileri olan,inatçı bir birey yetiştirmek değil.
Empatiye sahip, hayatında Merhamet ve İyiligi düstur edinmiş bir nesil yetistirmekti..
Ondandır ki bugüne kadar verdiğim en zor ödev:
Köyün en yaşlısı,kimsesi olmayan Mehmet amcanın fistık ağaçlarını beraber toplamamızdır....Evimle okulum arası baya uzaktı sanki iki farklı dünya, iki ayrı evrendi..
Ama arası 10 saatdi.
COĞRAFYANIN BIR INSANIN DUSUNCELERINE TAMAMEN KAYNAK OLDUĞUNU ANLAMIŞTIM..
AMA COGRAFYAMIZI DEGISTIRMEDEN DUSUNCELERIMIZI DEGISTIREBILIRDIK..
GEÇ ANLADIM BUNU...Köyümüzün muhtarı Hüseyin amca 50 metrekare 2 odası olan güzel bir yer vermişti bana..
Ilk yıllarda fazla sevinmemiştim.
Çünkü babam bir anda zengin olmuş sadece piyona çaldığım oda,burdaki evimden büyüktü. Ama düşüncelerim değiştikçe yaşadığım yerin büyük ve küçüklüğünde mutluluk aramıyordum..
Burdaki küçücük 4 duvar bana insan kalmayı öğretiyordu.zorluklara baş gelmeyi,pes etmemeyi,Kendin için değil başkaları için yaşamayı Öğretiyordu...
Evimin arkasındaki bostan,evimden büyüktü.
Bostana her girdiğimde;Ektiğim domatesle,biberin kokusu adeta evimdeki lavanta kokusundan güzel geliyordu..İnsanın hayatını,düşüncelerini hatta mutluluklarını dahi 44 haneli bir köy nasıl değiştirir idrak edemiyordum..
Üniversite yıllarındaki gözlük Leyla
Artık Ogretmen Leyla Hanım Olmustu.
O yıllardaki tek mutluluğum;Sevgilimle yemeğe çıkmakken,Onun Yerini Artık Bostandaki Domates Kokusu,Keçilerin Samimiyeti.Sabah Topluca Yapılan Kahvaltılar Almıştı...
Bir hayat nasıl değişir onu gösterdiler,
Fener köyünün birbirinden güzel insanları..
Adeta ismini hakkını vermişti bile..
Malatyadan buraya otobüs biletini alırken kendi kendime;
Ben ne yaparım orda merkeze 80 km var.Ne yer Ne içerim, merkeze 2 saatlik yol mu olur diye söyleniyordum.. Şimdi ise bu köyü memleket edinmiş,kalabalık şehirlerden uzak,gürültüsüz,samimiyet kokan bir yer olarak çok seviyordum...
Bana mutluluğun küçük şeylerde olduğunu göstermişlerdi.
Sabah kalkınca güne sütlü kahveyle başlayan rutin bir hayat yerine:
Seher vakti öten horozla kalkıp meydandaki semaverden bir bardak çay eşliğinde kahvaltı yapmak ruhuma daha güzel geliyordu..
Ve 15 tatil günü başlamıştı.
Tüm bu güzellikleri kenara bırakıp,
Kanserden ölen annem yüzüne,
Onun Hasretinden dolayı mutsuz ve düşünceli babamın yanına,Doğduğum topraklara biletimi almıştım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlıkta Bir Mum
FantasyYazdıklarımla Siz Değerli Okuyucuların Vaktinizi Aldım. ama Unutmayalım Ki Kitap Okumak Karnı Değil Beyni Doldurur, Ve Bu Dünya Ne Çektiyse Karnı Tok Beyni Boş Insanlardan Çekti...