BEYİN FIRTINASI

25 2 0
                                    

En sonunda sessizliği bozup ayağa kalktım ve Boragilden çıkıp başka bir yerde konuşmayı teklif ettim. Mert "tamam hadi gidelim" dedi ve arabaya bindik. Havanın karanlık olmasına aldırmadan Rüzgar,  daha önce birkaç kez geldiğimiz parka getirdi. Arabadan inip banka oturduk. Ve artık herşeyi açıklamanın vakti gelmişti.
"Rüzgar ben Esra teyzeyle senin geçmişin hakkında buraz bilgi aldım. Nasıl oldu anlamadım ama katilin bundan haberi olmuş."

Böyle başlayarak her şeyi en baştan sona kadar anlattım. Ve son cümlelerimde;
"Ben gerçekten sizden sakladığım için özürdilerim." dedim. Ve beni hiç konuşmadan dinlediler ama artık analattıklarım bitmişti. Şimdi ise en azından bir kelime etselerdi. Hem yaptığım o kadar büyük bir şey değildi. En sonunda Rüzgar sessizliğini bozdu;
"Bak Deniz, şimdiye kadar bizden bişey saklamadın artık bundan sonrada saklamanı istemeyiz. Ben benim geçmişimi soruşturduğun için sana kızgın değilim. Hatta bizden daha akıllı olduğun için ve bunca şey öğrendiğin için teşekkürler. Hepimiz bundan sonra el ele verip eskisi gibi olacağız. Bu konu hakkında çok hoşuma gitmesede daha çok şey öğrenmeye çalışacağız. Ve senden bundan sonra bizden birşey saklamaman için söz vermeni istiyoruz."
Gerçekten daha çok kızmalarını bekliyordum ama tahminimden daha iyi olmuştu.
"Söz veriyorum. Bundan sonra sizden birşey saklamayacağım. Ama doğruyu söylemek gerekirse daha çok kızmanı bekliyordum."
"Biz sana kıyamayız ki. Sen bizim Deniz,imizsin."dedi Rüzgar.
Ve dördümüzde birbirimize sarılıp yıldızların altında öylece kaldık.

En sonunda Bora'nın teklifi ile ayağa kalkıp, Esra teyzeyi daha fazla meraklandırmamak için yola çıktık. Şuanda ki yaşadığım duygunun tarifi yoktu. Sadece bu üç dosta sahip olduğum için çok güçlü ve şanslı hissediyordum kendimi. 
Evin önüne geldiğimizde Rüzgar arabadan inmeden son birşey daha söyledi;
"Bu konuyu yarın ayrıntılı bir şekilde konuşalım. Herşeyi gözden geçirelim. Ama bu akşam sadece bu günün tadını çıkaralım. Olur mu?"
Hepimiz birden başımızı salladık. Bu, evet anlamına geliyordu. Arabadan inip Rüzgar'ın odasına çıktık. Hepimizin keyfi yerindeydi artık. Saatin geç olmasına aldırmadan yarım kalan filmimizi izledik. Sonra ben Rüzgar'ın yatağında, Rüzgar koltukta, Mert ve Bora ise yerdeki yer yatağında yatıyorlardı. Bu şekilde bir günü daha bitirdik. Yarın hepimiz fikirlerini ortaya koyarak bur sonuca ulaşmayı planlıyorduk. "
O katilin gücü, bizim birliğimizden daha güçlü değil." diyerek son sözü söyliyip uykuya daldık.

Sabah 9:50'de Esra teyzenin perdeleri açmasıyla uyanmak zorunda kaldık. Yataktan ilk çıkan ben olup, sırt çantamı alıp banyonun yolunu tuttum.
Geldiğimde hepsi üstünü değiştirmiş, telefonlarıyla uğraşıyorlardı. Odaya girdim ve hepsinin "GÜNAYDIN" deyişiyle, onlara karşılık verdim. Kahvaltı yapamayı pek tercih etmesekte aşağıya inip,birkaç şey yiyip tekrar odaya çıktık. Ve artık bir beyin fırtınası yapmanın zamanı gelmişti. Hepimizin şaşırmasına neden olan ilk fikir Bora'dan geldi;
"Kanka bundan sonra söyliyeceğimiz şeylere kızmak,küsmek yok. Bunun için ilk fikirimi ortaya sunuyorum:
Bence Rüzgar'a test yaptıralım."
Hepimizin ağzı açık kaldı. Bunu bu kadar nasıl açıkca söylerdi. Rüzgar çok şaşırsada sessizliğini bozmadı. Onun yerine Mert konuştu;
"Abi salakmısın yaa be testi?"
Bora ona karşılık verdi;
"Asıl salak sensin. Ne testi olacak hamilelik olmayacağına göre. DNA testi."
Rüzgar dahil hepimizin gülmesine neden olan Bora, zorda olsa gayet ciddiyetini koruyordu. Yine bir 'Mert, Bora atışması' başlamadan araya girdim;
"Yani biraz garip olsada ne dersin Rüzgar? Hem böylelikle belki işimize yaramaz ama işimizi sağlama almış oluruz. Tabii sen istersen."
Çok kısa bir sessizlikten sonra Rüzgar konuştu;
"Yani işimizi kolaylaştıracaksa tamam ama neden ki?"
"Çünkü bu konularda işimizi şansa bırakmamalıyız. Hadi yaa kardeşini kırma." dedi Bora.
"Off Bora sanki ne gerek varsa zaten benim babam Tarık. Ama sen öyle istiyosan öyle olsun."
"Olley beee!"
"Bora'nın bu kadar sevineceğini tahmin etsek daha önce yaptırırdık."dedim. Gerçektende, sanki küçük bir çocuk gibi sevinmişti.
Mert yine sessizliğini koruyordu.
Bora hemen Rüzgar'ın o dalagalı saçlarına gözünü dikti. Bunu fark eden Rüzgar;
"Hee oldu saçmalama Bora. Zaten hiç yaptırmak istemiyorum. Birde saçımı kurban edemem bu saçma işe."
"Tamam o zaman. Bizde çözüm tükenmez. Bir bardak su iç ordaki şeyler bizim işimizi görür."
Bora'yı sinir etmek çok kolay olduğu için hemen konuşmaya başladım;
"Oradaki neyler?"
"Yaa of Deniz, şeyler işte. Sinir etme insanı. Şuan işimize odaklanmalıyız. Asıl önemli iş, Tarık abiden nasıl örnek alacağız?"
"O kolay ben bur bardak su veririm. Elbet bir su ister yanii" dedi Rüzgar.
Mert sessizliğini bozarak;
"Tamam zaten sonuç alıyım diyene kadar haftayı bulur. Biz asıl mesele Funda yaşıyormu veya evlimi onu araştırmamız gerekiyor. Bu iş onun altından çıkabilir."
"Ama telefondaki ses hep erkek sesi. Bence erkek olmalı." dedi Bora.
"Belki ses değiştirici kullanıyo. Sen de bizi işletmiştin zamanında hatırlatırım." Dedi Mert.
"Bence de her iki cinsiyette olabilir. Ama biz ilk şüpheli olarak Funda'yı araştıralım." Dedi Rüzgar.
"Bence de şuan için yapabileceğimiz ilk şey bu." Dedim.
"Ama nasıl?" diye en mantıklı soruyu soran Mert'i tebrik etmek istedim.
"Rüzgar sizin o dönemlerde ki bir fotoğrafınız var mı? Tabi baban atmadıysa." Dedim.
"Bilmiyorum ki bir çatı katına bakmak lazım tüm eski şeyler orda durur. Fotoğraf albümleride."dedi
"Tamam o zaman bir oraya bakalım" dedim.

Buraya çok önceden beri girilmediği belli oluyordu. Koliler,poşetler bir sürü tozlanmış eşya vardı. Rüzgar duvarın en köşesine gidip. Bir tane koliyi kendine doğru çekti. Anlaşılan buraya daha önce gelmişti. Ve o kolinin arkasından da bir poşet çıkardı;
"Burada daha önce fotoğraf albümleri olduğunu biliyordum ama hiç bakmadım. İlk defa sizle bakacağım."dedi.
Poşeti açtığında çok eski fotoğraflar olduğu belliydi. Bir tanesini elime aldığımda Rüzgar olduğu tahmin edilebilen bir bebeklik fotoğrafı vardı. Onu Rüzgar'a doğru göstererek küçük bir tebessüm etmesini sağladım.
Hepimiz bir elden fotoğrafları karıştırıyorduk. En sonunda Mert bir fotoğraf göstererek dikkatimizi çekti. Tarık abi ve yanında bir kadın. Stüdyo olduğu belli bir yerde koltuğun üstünde çekilmişti. O kadın'ı daha önce hiç birimiz görmemiştik.
"Galiba aradığımız fotoğrafı bulduk beyler."dedim.
Ve artık bu tozlu yerde kalmayarak aşağı indik. Diğer fotoğraflar gayet bildiğimiz karelerdendi. Fotoğrafın arka yüzünü ters çevirdiğimde bur telefon numarası yazıyordu. Artık hepimizin dikkati o numaradaydı. Rüzgar;
"Bu babamın değil. Babamınkini ezbereyim."dedi. Kimse bu numaranın kime ait olduğunu bilmediği için geriye tek bir şey, sadece bu numarayı aramaktı.
"Bence bilinmeyen numaradan arayalım." Dedi Rüzgar.
"Bencede" dedik hep bir ağızdan.
Ve şimdi heyecanımızdan kalbimizin sesini duyabiliyorduk. Mert numarayı çevirdi ve haporleri açtı. Çalıyordu...
En sonunda işte o an geldi;
"Efendim." Tabiki kimse ses çıkarmadı. Sesimizi duyurmak hiç iyi bir fikir değildi.
"Kiminle görüşüyorum?
En sonunda Bora dayanamayıp;
"Adınız nedir acaba? Senmisin aşkım?" Diyerek dikkat çekmemek için böyle bir saçmalık uydurmuştu.
"Ben Funda. Ama galiba siz yanlış aradınız." Deyip yüzümüze kapattı.

Hala telefonun yüzüne bakıyorduk. "Nasıl olurda yıllar sonra hala aynı numarayı kullanabilir?" Dedi Mert.
Gerçektende öyleydi. O kadar yıl nasıl aynı hattı kullanabilirdi. Rüzgar içinse sadece bir hayal kırıklığıydı. Yıllar sonra ilk defa gerçek annesinin sesini duyuyordu. Ama ona karşı küçük bir sevgi bile beslemiyordu. Onun için gerçek annesi sadece Esra teyzeydi.
"Sizce hala Mersin'de mi yaşıyor?"dedi Mert.
"Sanmıyorum. Bunca şeyden sonra babamla aynı şehirde kalmayı tercih etmez."
"Rüzgar iyimisin? İstersen sonra devam edelim konuşmaya ne dersin?" Dedim. Çünkü gerçekten pek iyi görünmüyordu ve bu durum bizi mahvediyordu.
"Yok. Asla. Devam edelim. Daha çok şey öğrenmemiz gerek." Diyerek teklifimi reddetti.
"Peki sen bilirsin"
"Sizce telefon numarasından konum bulunabilir mi?" Dedim.
"Yani bilmiyorum ama bence bulunuyor. Çünkü bazı suçluların yerini telefonla tespit ediyorlar." Dedi Rüzgar.
"Bencede. Ama bunu nasıl yapacağız. Tanıdığı polis olan var mı?"dedi Mert.
"Var. Olmazmı. Hemde güvenilir. Rica ederim hemen yapar."dedi Bora.
Şuan herkesin enerjisi çok doluydu. Birinci şüpheli olarak Funda'yı araştırmamızın neredeyse sonuna gelmiştik. Bora bizden ayrılarak hem DNAtestini götürmeye,hemde polis olan arkadaşının yanına gitti. Şuan için herşey yolunda gidiyordu. Rüzgar bacağıma yatmıştı,Mert ise duvara yaslanmıştı. Rüzgar'a ve Mert'e;
"Az kaldı. Sonunda bizde bir yeşil ışığa ulaşacağız."dedim. Rüzgar ise;
"Ne yeşil,ne pembe, ne mor. Biz hep birlikte bu cinayeti kimin yaptığını bulup. Beyaz bir ışığa ulaşacağız.
Tıpkı eskisi gibi...."dedi





BEYAZ IŞIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin