Seungmin'in hala iyileşememişti ve artık burnunun akmasından sıkılmıştı. Üstelik yapacak hiçbir şeyi yoktu, tek yapabildiği saçma sapan resimler çizip dışarıyı seyredebilmekti.
Aşağı kattan kulağına gelen Ağabeyinin sesiyle hafifçe dikleşti. Ağabeyi liseyi bitirip çoktan bir işe atanmıştı.
Her şeyde olduğu gibi bunda da bir kural vardı. Çocuklar orta okulu bitirir bitirmez sınıflandırılır ve bu sınıflandırmaya göre liselere dağıtılırlardı. Fakat bu sınıflandırma yeteneğe göre değil, o seneki ihtiyaç ve akademik başarıya göreydi.
O sırada aklına Hyunjin geldi, onun tarafında bu çocuklar ve ailelerine bırakılıyordu. Hyunjin hangi liseye gitmeyi tercih edecekti? Orta okuldan sonra birbirlerini görme şansları olmayacak mıydı? Hyunjin, onu unutur muydu?
"Min, nasılsın?" daldığından Ağabeyinin odasına girdiğini fark edememişti. Ona Hyunjin'i anlatmak istiyordu. Anlatmalı mıydı? Ağabeyi onu azarlar mıydı?
"İyiyim." Ağabeyi, Seungmin'in saçlarını karıştırdı. Gideceği sırada, Seungmin onun kolunu tutarak onu durdurdu. Anlatmak istiyordu.
"Sana bir şey anlatmak istiyorum, Ağabey." Ağabeyi, kalktığı yere tekrar oturarak kafasını sallayarak ilgiyle Seungmin'e bakmaya başladı.
"Dinliyorum." Seungmin onayı alır almaz, yatağının üstünde duran defterini ve kalemini kucağına aldı ve ayaklarını sarkıtarak ağabeyinin yanına oturdu.
Seungmin yazmayı tüm arkadaşlarından erken öğrenmişti ek olarak hızlı ve güzel yazıyordu.
Benim bir arkadaşım var.
Ağabeyi kafasını salladı.
O diğer taraftan.
Ağabeyi endişeyle gözlerini Seungmin'in yüzüne çıkarttı sonrasında elindeki kalemi ve defteri alarak yazmaya başladı.
Çıldırdın mı? Yakalanırsan çok kötü olur, Seungmin. Hem senin, hem bizim için... Üstelik sana yardım edebilmek için elimizden hiçbir şey gelmez.
Seungmin kafasını salladı. Defteri ve kalemi geri aldı.
Bunu biliyorum ve dikkat ediyorum. Sadece yirmi dakika konuşuyoruz. Öğle yemeğinden sonra. Görünmeyen ve kameraların olmadığı bir yerde.
Ağabeyi Seungmin'in elindeki kalemi alarak, Seungmin'in kucağında duran deftere söylemek istediklerini yazmaya başladı. Bu iş başlarına büyük bir dert açabilirdi fakat kardeşi ve onun psikolojisi için gülebilen bir arkadaş iyi olabilirdi.
Mutlu musun peki?
Seungmin kafasını sallayarak onayladı. Hissettiği şey mutluluk olmalıydı. Onunla konuşurken iyi hissediyordu.
Çok dikkatli olmalısın ve bunu Annemlere anlatmasan iyi olur. Büyük bir tepki vereceklerdir.
Seungmin kafasını sallayarak yeniden onayladı.
Peki. Sana güveniyorum, Küçük Adam. Onunla ne konuşuyorsunuz ve ismi ne?
Seungmin kalemi tekrar eline alarak yazmaya başladı. Mutlu hissediyordu.
İsmi Hyunjin. O hep gülümsüyor ve hep neşeli. Çoğunlukla getirdiği kitabı okuyor. Evde veya gün içinde yaşadığı şeyleri anlatıyor ve son konuştuğumuzda bana dün akşam yemeğinde Annemin dediği çocuk şarkısını öğretti.
Ağabeyi, Hyunjin'in dediği o gözlerle gülümseme olayını kanıtlar nitelikte ona bakıyordu.
"Bu iyi." diye mırıldanan Ağabeyine döndü.
Buradan kurtulduğumuzda. Her şey daha iyi olacak. Arkadaşınla gülebileceksin. Her şey güzel olacak.
Seungmin kafasını sallayarak Ağabeyine döndü.
"İnanıyorum."
*
başım ağrıyor ve mutsuzum, bu kadar çıktı... üzgünüm🙁
sizi seviyorum, kendinize cici bakın bir de yorum yapın nolur🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
iki farklı hayat. ❦hyunmin
Fanfiction"Biz farklı dünyalardaydık. Aramızda, yanında küçücük kaldığımız demirden bir çit vardı. Öğle yemeklerimizi hızlı hızlı yer, okulun arka tarafındaki kavak ağacının gölgesinde birbirimizi beklerdik..." © yuu, 9 Ocak 2020