Ama bu kız o kız... Havaalanında gördüğüm zengin ve alımlı kız. Şu an bana öldürücü bakışlar atıyor. Elinde tuttuğu sebze çantasıyla olduğu yerden durmuş beni süzüyordu. Burda ne işi var acaba.
"Kimsiniz?" dedim. İstifini bozmadan asıl sen kimsin der gibi bakıyordu. Birbirimize şaşkın bakışlar atmaya devam ettik. Ama onun bakışları şaşkınlıktan çok öfke doluydu.
"Bunu benim sana sormam gerek. Kimsin?" O kadar sert konuşuyordu ki gözlerinden alev çıkıyordu sanki.
"Sanırım daha önce karşılaştık. Havaalanında değil mi?" dedim ama bakışları daha da sertleşti. Açıkçası biraz tedirgin oldum.
"Ne olmuş öyleyse. Beni gördüğüne mi sevindin. Kim olduğunu saniyorsun sen" Ses tonu oldukça sert çıkmıştı. Hem sert hemde sinirli. Kaşlarım çatıldı. Kim olduğunu sanıyor bu. Beni azarlama hakkını nerden aldı.
"Peki ama..... Sen kimsin?" Sesimi biraz da olsun yükselttim. Beni böyle ezmesine izin veremezdim. Tek kaşını kaldırıp ciddi bir şekilde konuşmaya başladı.
"Bu evin sahibinin nişanlısıyım." Nişanlı, nişanlı, nişanlı bu kelime beynimde dönüp durdu. Ama nasıl olur böyle bişey. Nişanlı olamaz. Ağzım ve gözlerim açıldı. Şaşkınlıktan mi başka bireyden mi bilemiyorum. Üzüldüm mu şaşırdım mi onu da bilmiyorum. Konuşmamı bekler gibi bakıyordu. Şimdi konuşmazsam yanlış anlayabilirdi. Şaşkınlığımı bir kenara bırakıp konuşmaya karar verdim.
"Nişanlı? Bu evin sahibi lise öğrencisi değil mi?" Şaşkınlığımı gizleyememiştim. Bir merdiven inip sakin bir şekilde konuşmaya başladı ama sonlara doğru sesi yükseliyordu.
"Geçen yıl 17 yaşındayken nişanladık. Artık cevap vermen gerekmez mi? Kimsin sen? Neden burda olduğunu kaç kez sormam gerek?" Öyle bir bağırdı ki yerimde sıçradım. Korktum da galiba. İnşallah yanlış anlamaz. Kimsenin ilişkisine zarar vermek istemem. Bir an önce sorularını cevaplayıp gitmeliyim.
"Bir durumdan ötürü burada bir gece kaldım. Eşyalarımı alıp çıkacaktım zaten" Ben konuştukça gözlerindeki ateş daha çok büyüyordu. O kadar büyüdü ki ikimizi de yakacak sandim bir an. Kadınlar kıskanıncına değişik bir türe dönüşürler. Kendimden biliyorum. Bu bile korkmama yeterdi. " Yani burada mi uyudun?" Eyvah büyük bir fırtına kopacak galiba. Gerçekten yanlış anladı şu an beni burda öldürebilir. O kadar sinirli ki bişey de diyemiyorum. Kendince haklı çünkü. Ben olsam daha beterini yapardım.
"Sanırım durumu yanlış anladın." Kendimi suçlu gibi hissediyordum. Gözlerindeki çaresizlik üzülmeme neden oldu. Sevdiğini korumaya çalışıyordu. Ama ben gerçekten bişey yapmadım. Endişelenmesine gerek yoktu.
"Kes" Bağırıp aramızdaki mesafeyi kapattı. Elimdeki anahtarları alıp havaya kaldırdırınca neye uğradığımı şaşırdım.
"Bu anahtarlar neden senin elinde?" Bu defa şaşkındı. Gözlerini gözlerime dikip cevap bekledi. Şimdi o verdi dersem büyük kıyamet kopar. Durumu kurtarmam gerekiyor.
"Valizimi almak için istemiştim. Neyse."
Valizimi elime alıp merdivenleri çıkmaya başlamıştım ki ani bir hareketle elimdeki valizi alıp merdivenlerden aşağı fırlattı. Ağzım açık kalakaldım. Valiz merdivenlerden yuvarlanirken bütün evi inletiyordu. Bir an duraksadim. Bu hareketi yaparken bile soğukluğunu koruyordu. O kadar ruhsuzdu ki hayret ettim. Bir insan bu kadar ruhsuz olabilir mi? Şaşkınlığımı üzerimden atıp valizime doğru koştum. Kırılmıştı. Güzel kırmızı valizim kırılmıştı. Ben ona kaç para verdim haberin var mi? Ama yok nerden olacak ki? Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Ayağa kalkıp ona doğru yürüdüm.
![](https://img.wattpad.com/cover/26876484-288-k378143.jpg)