"Tamam anne!" Bavulumu almış bir şekilde hızlı adımlarla aşağı indim. Karşımda ağlamaklı duran annemi görmemle birlikte içimin burkulması bir oldu. Hayır hayır ağlama sakın. Çok geçti ben de ağlamaya başlamıştım.
"Kızım ben senin yanında olamayacağım ama her gün konuşucaz tamam mı?" Sulu gözlerimle tamam anlamında başımı salladım.
"Tamam anne yeter ağlama." Bana bakarak göz yaşlarını silip konuşmaya yeltendi ki bir anda kendini durdurdu.
"Anne söylemek istediğin bişey mi var?" Meraklı bakışlarımı anneme yöneltmiştim. Beklediğim gibi cevap veriyordu.
"Sadece orada başına bişey geleceğinden korkuyorum. Yaklaşık 7 yıl öncesinde orada yaşamıştık. Orada başına bişey gelirse nasıl yanında olacağım?"
"Hayır anne bişey olmayacak. Kendi kendime sahip çıkabilirim değil mi?" Ağlamaklı olan gözleriyle bana baktı. Ardından kollarını genişçe açarak bana doladı. Sanırım ölene kadar tek güvende hissedeceğim yer burasıydı.
"Üzgünüm anne geç kalacağım. Görüşürüz!" Elini sallayarak olduğu yerde dikildi. Bavulumu elime alarak kapı eşiğini geçtim. Arkama dönüp son bir kez anneme baktım.
"Kendine iyi bak kızım." Kocaman bi gülüsemeyle karşılık verdim.
"Sende iyi bak anne." Önüme dönerek hızlıca adımlamaya başladım. Kulaklığımı kulağıma geçirerek ağlamamı hafifletmeye çalıştım.
~ Yarım saat sonra ~
Bavulumu vermiş bir şekilde uçağıma doğru yürüyordum. Ani duyulan bir ses dikkatimi çekmişti.
17 numaralı Güney Kore-Seul uçağı yolcularımızın dikkatine. Bu bir kapı değişikliği anonsudur. Kapınız **** şeklinde değiştirilmiştir.
Aish! Cidden oraya kadar yürüyecek miyim? Hızlı adımlarla yürümeye başladım. Karşımda gördüğüm devasa uçak benim bineceğim uçaktı. Merdivenleri hızlıca çıkarak kapının önündeki hostese baş selamı verip içeriye ilerledim. Biletime bakarak koltuk numaramı bulmaya çalıştım. Koltuğumu bulduğumda derin bir nefes aldım. Nefesimi dışarıya verirken karşımdaki adam tuhaf tuhaf bakıyordu. Ne yani? Hiç mi nefes alan insan görmemiş? Gözlerimi devirerek sırt çantamı yukarıya koydum. Telefonumu uçak moduna getirerek sadece internetimi açtım. Uçaktan yükselen kadın hostesi sesiyle yerime oturmam gerektiğinin farkına vardım. Biletime daha dikkatli baktığıma cam kenarında benim oturmam gerektiğini fark ettim. Az önce bana tuhaf tuhaf bakan adama seslendim.
"Pardon beyefendi bakar mısınız?" Ne var anlamında başını sallaması sinirlerimi bozmuştu.
"Diyorum ki oturduğunuz yer benim yerim." Gözlerini devirerek cama doğru başını çevirdi. İşte şimdi gerçekten sinirlenmiştim. Birinin beni takmaması katlanabileceğim en son şey bile değildi.
"Hey sana diyorum! Haberim yokta sessiz sinema falan mı oynuyoruz?"
"Ne istiyorsun?" Hay Allah'ım ya! Ben iki saattir ne diyorum buna.
"Ben iki saattir ne diyorum! Oturduğun yer benim yerim!"
"Öyle miymiş?" Ah cidden takmıyor!
"Evet öyleymiş maalesef."
"Niye maalesef diyorsun?" Ya bide utanmadan hala nasıl konuşuyor?
"Senin gibi biriyle muhattap olduğum için kendime üzülüyorum."
"Aish sen kendini ne zannediyorsun?"
"Kendimi bişey zannetmiyorum. Sadece yerimi istiyor-"
"Hanfendi uçak havalanmak üzere lütfen oturup kemerinizi takar mısınız?" Ani bir hışımla o adamın yanına oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karşı Komşum Park Jimin
Fiksi Remaja"Seni asla bırakmayacağımın farkındasındır umarım." "Yoora, bu bizim hikayemiz. Ve bunu kimsenin bozmasına izin vermeyeceğim." "Seni anlatamayacağım kadar çok seviyorum Yoora." ~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~• Ben Kim Yoora... İşte bu bizim hikayemiz✨