Jeongguk dişlerini sıkarak uyandı özgürlüğünü ilan ettiği ikinci güne. Gece boyu kabuslarına ilişen hapis günleri çıktıktan hemen bir gün sonra pençeleri altına almıştı devrimci oğlanı. Saçlarına attı elini öfkeyle. Gördüğü o sapsarı dişli iğrenç adamları tekrar anımsamak bile istemiyordu. Sıvası dökülmüş duvara bakınırken bir daha uyumak istemedi. Mavi terliklerini giydiği gibi dudaklarına bir dal iliştirerek ufak ufak gezindi evin içinde. Küçük salonun daracık kanepesinde tıkış tepiş birbirlerine sarılarak uyuyakalmış Yoongi ve Jimin'i görünce hafifçe kendi kendine tebessüm etti. Üstlerine kırmızı yamalı battaniyeyi örterken Yoongi'nin huzurlu ifadesini fark etti. Abisi yan mahallenin güzel çocuğu Jimin'e aşık olduğunda yaşı henüz on beşti. Her gün sırf Jimin'in yüzünü görebilmek umuduyla iki saat önceden kalkar Jimin'in bindiği otobüse yetişmek için bazenleri paltosunu bile giyemeden fırlardı dışarı. O günlerde henüz ortalıkta Hoseok yoktu. Namjoon ise mahallelinin gittiği o yegane okuldan başka bir okulda okuyordu fakat her akşam sokaklarda oynadığından Yoongi'yle birbirlerini tanıyorlardı. İkisi kısa süre içerisinde yakın dost hâline gelirken kendisini yanından ayırmayan abisi Jeongguk'u da tanıştırdı Joon ile. Bu üçlü ardından Jimin'in Yoongi'ye karşı boş olmadığını fark ettikleri gün itibariyle dörtlü oldular. Sonradan ailesiyle Almanya'dan bulundukları mahalleye taşınan bozuk lehçeli Hoseok ile tanıştılar. Hoseok duygusal ve neşeli bir çocuktu. Ama hiç de saf olduğu söylenemezdi. Kafası tüm kurnazlıklara çalışır ve diğerlerini ayartarak bir yolunu bulup hep birlikte bir maceraya atılmalarını sağlardı. On sekiz yaşlarına gelinceye kadar yemedikleri halt kalmadı. Gecelere dek içiyor, inin cinin top oynadığı yerlerlerde kahkahalarla dans ediyor ve bir saniye bile birbirlerinin yanından ayrılmıyorlardı. Mahalleli onlara beş avanak diyordu.Ardından Namjoon ve Yoongi mahalle okulunu bitirip üniversiteye kapağı attılar. Namjoon üç ay içinde sosyete güzeli Seokjin'in cazibesine tutuldu. Seokjin'in deli virane bir aşık gibi peşinde tıntın dolaşan gamzeli oğlana abayı yakmaması ise işten bile değildi. Çok geçmeden kibar fakat gençliğinin feri gözlerine yansıyan Seokjin'i de aldılar aralarına. Yavaştan aileleriyle bağları kopmaya başlayan bu altı genç evleri hâline gelmiş mahalleyi bırakamadıklarından orada hepsinin barınabileceği ucuz bir öğrenci evi tuttular.
Taşınırlarken Hoseok'un sakarlıklarıyla, Seokjin'in söylenmeleriyle ve diğerlerinin ağır eşyaları taşımaya çalışırken oralarını buralarını sakatlamalarıyla geçti ilk ayları. Evin kirası ceplerinden zor çıktığından epey sıkıntılı bir dönem geçirseler de yüzlerinden gülüşleri hiç eksik olmuyordu. O sırada üniversiteye başvuran siyasi bilimler okumaya meraklı Jeongguk yasal kitaplar almaya başladı. Okula kabuluyla beraber hemen Komünist Parti'ye adını yazdırarak organizasyonlarda yer almaya başladı. Tabi bu esnada politika, Karl Marx ve SSCB ile kafayı bozmuş bu devrimci oğlan hiçbir zaman söz dinlemeyen ve radikal yapısıyla okulda pek de sevilmeyen bir üne kavuşmuştu.
Okul yıllarında epey sessiz bir çocuktu ve bu sessizliğinin sebebini anlayamayanlar hiç kendisiyle arkadaş olmaya yeltenmemişti. Onda bir bozukluklar var diyorlardı kendi aralarında. Hâlbuki Jeongguk'un zihninin içinde gezinen dahi tilkilerden bihaberlerdi. Jeongguk birlikte yaşadığı beş avanaktan dolayı okulda yaşadığı bu yalnızlığı hiç hissetmemişti. Üstelik dünyaya dar pencerelerden bakan insan bozuntularıyla anlaşabilmeyi dileyecek kadar umursamamıştı hiçbirini. Grup içinde ona en yakın olan abisi olsa da hiçbirisinden bir kez bile uzaklaştığı olmamıştı. Lise yıllarında yalnızca bir kez Joon ile kavga ettiklerini hatırlardı. Fakat o zaman bile bu kırgınlıkları iki gün içinde unutulmuş ve eskisinden bile daha iyi bir şekilde bağlanmışlardı birbirlerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gönlümün gizinde karanfil sakladım / taekook
Short Storyher daim düşleri peşinde koşan sabırsızlık zamanının güzel çocuklarına. kibrit çakıyorsun karanlıkta bir iş açacaksın sen başımıza yangın mı olur artık, bahar mı?