4; bir varmış bir yokmuş, güneş yorulmuş

1.3K 280 79
                                    

Bir varmış bir yokmuş, güneş yorulmuş
Yeşil derin bir göle uyumaya gitmiş
İnsanlar karanlıkta acı çekmiş

gyönghajú lány / Omega

Jeongguk'un keçileri kaçırdığı günün sabahında düğün sesleriyle doldu mahalle

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Jeongguk'un keçileri kaçırdığı günün sabahında düğün sesleriyle doldu mahalle. Yoksulların yaşadığı yüksek nüfuslu  mahallenin gürültülü düğün sesleri uyandırdı altı genci birden. Jeongguk feci bir baş ağrısıyla doğruldu yatağından. Hiçbir şey yaşanmamış gibi salondaki mutfağa gitti. Bir su içti kendine gelmek için. Tekli kanepede üstü çıplak uyuyakalmış Hoseok'un üstünü örttü. Biraz dolandı salonda, sonra gözüne kapının eşiğindeki karanfil tutamı ilişti.

İşte Jeongguk o anı bu şekilde anlatıyor;

Dışarısı şenlik alanı. Üstüm başım leş gibi izmarit kokuyordu. Ev sonbaharın gelişiyle hafiften soğumuş ve başımda da deli gibi bir ağrı vardı. Salonda fıldır fıldır dönen çıplak ayaklarım epey üşüyordu. Kapının eşiğine yürürken ayaklarım belli bir noktada durdu. Dudaklarımda bir kıpırtı hissettim. Yıllar sonra dudaklarımda bir kıpırtı vardı. Ansızın gözüme kahverengi karanfil tutamı ilişti. Kokusu onları elime almadan geldi burnuma. Esmer oğlanım gibi kokuyorlardı. Zihnim korkunç bir ağrıyla birkaç görüntü sundu gözlerimin önüne. Taehyung'un yumuşacık beline dokundum. Gözlerim güzelliğinden dolarken ağzımda içki tadı vardı. Dudaklarım bal gibi dudaklarla ıslanmıştı. O da beni seviyordu işte, rastlantı olamazdı. Mahallenin diğer tüm umutsuz çocukları gibi aşık olmuştuk. Onca kapı varken mapushane çocuğuna kek verme bahanesiyle benim kapıma gelmişti. Seviyordu işte beni, gün gibi ortadaydı.

Kahverengi hırkamı giydiğim gibi pabuçlarımı geçirdim ayağıma. İçimde bir Fransız şarkısı çalıyordu fakat ismi aklıma gelmiyordu. Kıpır kıpırdım. Dış kapıdan dışarı sızdığım gibi hızla indim merdivenleri üçer beşer. Zemin katta oturduğunu biliyordum. İki kardeşi vardı, leş gibi sigara, içki ve envai çeşit ot kokan ve kömür gibi kara gözlü bir ağabeyi ile kız kardeşi. Ablası fazla dedikoducu bir kadındı. Taehyung geçen seneye kadar öğretmen anneannesiyle yaşıyordu. Taehyung'u okula gönderecek paraları olmadığından yıllarca anneannesiyle yetiştirmişlerdi onu. Hepsini Hoseok'tan öğrenmiştim pencereden esmer oğlanı dikizlediğimiz gün. Taehyung bilge ve meraklıydı. Güzelliğinin farkındaydı fakat oldukça patavatsızdı. Onunla neler konuşmam gerektiğinin ilk kez kaygısına düşmüştüm. Bu benim için bir ilkti çünkü epey sessiz yapımdan dolayı hiç böyle bir kaygım olmamıştı, hiç iletişim kurmaya çabalamamıştım. Ama olanlardan da sonra iyice konuşmaya çaba harcamam gerekiyor gibi hissediyordum.

Merdivenler sonunda sonlandı ve ben bunun bir kabalık olduğunu zerre umursamadan defalarca kapılarının zilini çaldım. Birkaç terlik sesinden sonra kapı yavaşça açıldı. Yeni uykudan uyanmış güzelin elinden tuttum ve sürükledim onu peşimden. Kıkır kıkır gülerken "Jeongguk dur!" diye fısıltıyla bağırdıysa da umursamadım. Yeşil tüylü terlikleri ve bornoz gibi üstüne dolanmış geceliğiyle apar topar çıktık apartmandan. Kalbim ağzımda atıyordu ama umrumda değildi. Öpüşmek, koklaşmak hatta bu dünya üzerinde yapmadığım her şeyi onunla yapmak istiyordum. Kulaklarımda zurna sesi , mahallelinin neşesini içimde hissederken hala efsunkar şekillerle bana gülümseyerek bakan peşime takılmış çocuğa sarıldım hızla. Ensesini koklarken mırıldandım. "Karanfiller senindi değil mi?" Çünkü tıpkı onun gibi kokuyordu.

gönlümün gizinde karanfil sakladım / taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin