Hayatın kolay olmadığını düşünüyordum en yakın arkadaşımın yüzüne bakarken. Jacob Black. Sevdiğin kızın seni sevmiyor olması- bizim gibi yenilmez yaratıkların tek sorunu olmalıydı. Dünyada bizi yenecek, bizi parçalayacak ve üzecek hiçbir şey yoktu, korkularımız yoktu ama sevdiklerimiz tarafından sevilmiyor olmak tüm bunların toplamı kadar acı veriyordu. Sevdiğim bir kız yoktu yanlış anlamayın, ama tanıdığım günden beri inanılmaz bir enerjiye sahip olan Jacob'un Bells'in gelişinden sonra sessizleşmesi bana bunları düşündürüyordu.
Jacob daha fazla dayanamayarak bana çıkıştı "Şu düşüncelerini kontrol altında tutamaz mısın Embry?"
Başımı iki yana salladım "Bu kadar rezil bir halde olmazsan, belki."
Jacob gülümsedi "Haklısın.." diye kabullendi ve elindeki çakıyla parmağında ufak bir kesik attı, ama kesik değil ona acı vermek birkaç saniye içinde kapanarak yok olmuştu "Bazen diyorum ki.. keşke normal bir insan olsaydım."
"Neden?"
Siyah gözleri hüzünle parıldadı "O zaman aşk ve diğer her şey daha kolay olurdu.. takılıp kalmak yerine yoluma bakardım, anlıyorsun değil mi?"
"Bence Bells'e olan aşkını büyütüyorsun." ayağa kalktım ve Jacob'un omzuna elimi attım "Bak dostum, ondan yalnızca hoşlanıyorsun... mühürlenmiş değilsin."
"Ancak mühürlenseydim onu bu kadar sevebilirdim."
Omuzlarımı silktim ve sustum. Ben aşk hakkında hiçbir şey bilmiyorken ona daha fazla nutuk atmam saçma olurdu. Aşk ve Embry Call- kendine gel Embry.
&
Okula gitmek zorunda olmak can sıkıcıydı. Hele ki sonsuza dek yaşama imkanı bulunan bir kurtadam için...
Jared kolunu omzuma attı ve gördüğü her bir kıza çapkın bir yüz ifadesiyle göz kırparak okula girişimizi daha da yavaşlattı "Bu kadar yavşak olmak zorunda mısın?" diye düşündüm.
Gülerek "Evet." dedi ve omzumdaki elini daha da sıktı "Hayata bir kez geliyorum."
Ders tarihti ve hiç mi hiç bayan Jenny'i dinleyesim yoktu. Birazcık bile. Kapıdan içeriye girmek üzereyken olduğum yerde durdum ve Jared'in gözleri bana çevrildi kuşkuyla.
"Ne?" dedi yüksek bir sesle.
"Sanırım bu derse girmeyeceğim."
"Devamsızlık hakkını kullanmaya mı karar verdin?"
"Sayılır.. baksana, beni idare et tamam mı?"
"Hey, dostum nereye gittiğini söyle bari."
"Ben..." dedim ve cümlemin devamını getirmeme fırsat vermeden Jared omzuma yumruk attı.
"Hadi git pislik kitapkurdu seni."
&
"Aşk, aşk, aşk, aşk ve bir tane daha aşk." diye fısıldayarak geçiyordum kitapların önünden "Dostum burada normal bir şeyler anlatan kitap yok mu?"
Kütüphane görevlisi kızın kıkırdadığını ve kendi kendine "Elbette yok seni aptal." diye mırıldandığını duydum ama umursamadım.
Tarih adı altında toplanmış kitaplara doğru ilerledim bu kez, roman bölümünde aşkın içinde bulunmadığı bir kitap bile yoktu evet, ama tarih bölümünde aşktan oldukça uzak durabilirdim.
Kitaplardan birine uzandığımda gözlerime bir kızın yüzüne düşmüş saçları ilişti. Kız yere oturmuştu ve bacaklarını bağdaş yapmıştı, başı yanındaki duvara yaslanmıştı ve elindeki kitaptan başka hiçbir şeyle ilgilenmiyor gibi görünüyordu. Kahverengi ve düz saçları yüzüne öyle gelişigüzel dökülmüştü ki, bir anlığına kitabı gerçekten okuyup okuyamadığını merak ettim. Ona doğru yürümek için hareketlendiğimde kalp atışlarının hızlandığını duydum ve olduğum yerde duraksadım.
Beni hissettiği için mi kalbinin atışları hızlanmıştı yoksa okuduğu kitap onun kalbine etki edecek kadar mükemmel miydi?
Onu ne kadar rahatsız etmek istemesem de ona çekiliyordum gitgide. Duruşu bile ona çekilmem için yeterliydi. Bir köşeye büzüşmüş ve büzüştüğü kadar da dikkatini kitabına yoğunlaştırmış bir okur bulmak kolay değildi. Burada yıllardır zaman geçiriyordum ve ilk kez gördüğüm bir manzaraydı.
"Sakın yaklaşma." diye fısıldadı bir anda, sesinin hafifliği tüylerimi ürpertmişti- ve dahası onun konuştuğuna bile emin olamadım. Belki de... onu zihnimde duymuştum. Bu, delilikti. Kaşlarımı çattım ve zaten kısık olan gözlerimi daha da kısarak onu inceledim "Beni rahat bırak!"
Yüzünü bana çevirdiğinde dünyanın ayaklarımın altından kayarak yok olduğunu hissettim. Tüm dünya, beni terk ediyordu. Çevremizdeki kitaplıklar ve kitaplar, tüm renkler ve renkten mahrum kalmış griler... her şey ama her şey bulanıklaşarak geriye çekildi. Şimdi yalnızca o vardı ve gri gözlerindeki nefretin kalbime işlemiyor bile oluşu, bundan sonra da var olacak tek şeyin o olacağını fısıldıyor gibiydi kulağıma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Embry Call
Werewolf❝İsmini hiçbir zaman öğrenemedim ve o günden sonra bir kez daha çıkmadı karşıma. Hatta bazı günler yatağımda bir felçli gibi yatarken, onun bir hayalden ibaret olup olmadığı düşüncesi aklımı kurcalıyor. Gri gözleri ve zihnimde yankılanan sesiyle bir...