Kan Kırmızısı

119 10 0
                                    

Herşey o kadar garip ki. Aklım almıyor resmen. Mesela neden burda günün sadece belirli saatlerinde ve belirli bölgelerinde güneş ışığı var? Neden herkes bana sanki beni yiyecekmiş gibi bakıyor? Daha aklımı karıştıran birçok soru!

Eve geldiğimde kendimi odama attım. Küçük bir balkonum vardı ve balkon kapısı açıktı. Evden çıkmadan her yeri iyice kapattığımdan emindim oysa.

Kapıyı kapatıp masaya oturdum ve elime rastgele bir kitabı masaya koydum. Güzel. Matematik. Harika! Uzunca bir süre test çözdükten sonra yine ormana gitmeye karar verdim. Dün olanlardan sonra hangi akılla gideceksem?

Telefonu cebime sıkıştırıp mutfak kapısından bahçeye, ordan da ormana gittim. Dün gittiğim yolu izlemek yerine farklı bir yolu tercih etmem ayrı bir deli cesaretiydi zaten. Bunun başka bir açıklaması falan yoktu.

Yarım saatlik bir yürümeden sonra eve dönmeye karar verdim, fakat arkamı döner dönmez gördüğüm kişi tiz bir çığlık atmamı sağladı.

"Şşş sakin ol."

"Senin burda ne işin var?" Sesim umduğumdan daha titrek çıkmıştı. Fena. Çok fena.

"Burda olmayı seviyorum." dedi omuz silkerken.

"Ayrıca burda yaşıyorum."

"Burada mı?" Dedim şaşkınlığımı gizleyemeyerek. Çenesiyle arkadamda ve az ilerde olan bir evi işaret etti.

"Orada."Ne diyeceğimi bilemedim. Açıkcası bebek gibi korkuyordum. Çünkü onun sesi dün duyduğum sesle neredeyse birebir aynıydı. Belki de bu bana bilinçaltımın oynadığı bir oyundu.

"Tanışma fırsatımız olmadı. Justin."

"Adını biliyorum." dedim. Açıkcası daha fazla konuşmak istemiyordum. Çok fena korkmuştum.

"Bildiğini biliyorum Ash."

Gözlerimi devirdim.

"Birşeyler içer misin?"

"Hayır."

"İçer misin?" Ses tonu 'iç yoksa ölürsün' gibi uyarı doluydu. Tam bir tehdit içerikli bir uyarı.

Hayır. "Peki."

"Güzel. Beni izle."

O kadar rahattı ki onu boğmamak için kendimi zor tuttum. İçimden geçenleri duymuşcasına başını yana çevirerek göz ucuyla baktı ve 'zavallı kız' bakışlarını attı.

Eve girdimizde evin içinin dışarıya göre daha sıcak olduğunu fark ettim. Ben soğuktan donarken onun bu denli rahat oluşu beni tedirgin etti.

"Geliyorum." Başımı onaylarcasına salladım. O an içeriye bilin bakalım kim girdi?

"Jack?"

"Aman Tanrım! Ash senin burda ne işin var?!" Gözlerini şok ve panik içince açtı.

"Ormanda yürürken onunla karşılaştım. Buraya gelmemi emretti." gözlerimi devirdim.

Mutfak olduğunu düşündüğüm yerden elinde iki tane kan kırmızısı şarapla içeriye Justin girdi.

"Oo Jack, dün bizi iyice tanıştırmamıştın, bak biz bugün güzel güzel kaynaştık." sözlerini söylerken piç smile yapıp göz kırpmayı da ihmal etmedi. Sanırım başım dertte..

Arkadaşlar sanırım yazar notunu okumadınız.. Umarım şimdi dikkate alır ve okursunuz. Bu bölüm diğer bölüm için ön hazırlama gibi birşeydi. O yüzden çok iyi olmadığının farkındayım. Lütfen vote ve yorum yapın. Düşünceleriniz ve fikirleriniz benim için çok önemli.. Sizi seviyorum.

Vampirler ŞehriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin