Şöminem cayır cayır yanarken kapımı açıyor ve içeri giriyorum, ay gökyüzünde batmaya yüz tutuyor ama acele edersem Jiwoo'yu hâlâ geri götürmeye yetecek kadar zamanım var.
Adını seslenerek içeri girecekken koltuktan gelen hafif mırıltı sesiyle uyumuş olduğunu anlıyorum, parmak uçlarımda ilerleyerek koyu kahverenginin hakim olduğu odada yavaşça ilerliyorum, koltukta vişne renkli battaniyenin altında küçücük bir beden kıvrılmış yatıyor.
Kurdelesi saçlarından kayıp düşmüş bu yüzden iyice dağılmış kahverengi bukleleri masanın üstünde bulduğu peçetelerle sildiği makyajsız yüzüne yumuşak bir şekilde dökülüyor. Gözleri huzurlu bir uykuda olduğunu anlatırcasına nazik bir şekilde kapanmış, rüyası devam ettikçe burnunun ucu hafifçe kasılıyor. Ufak ellerini boynuna doğru kıvrılan buklelerinin ve yumuşak yastığın arasına sıkıştırdığından dudakları hafifçe büzülmüş. Elbisesinin yakaları tamamen açılmış, süt döktüğünün farkında olmadan uyuyakalmış olsa gerek ki göğsünde birkaç süt damlası kurumuş. Hafif mırıltılar çıkararak yanağını yastığa sürtüyor ve battaniyenin altında iyice kıvrılıyor, nefes alıp verdikçe ufak göğsü inip kalkıyor.
Bir şey yapamıyorum, onu uyandırmak üzere üstünde kayan elbisesinin açık bıraktığı omuzlarına gitmeye yeltenen parmaklarım donup kalıyor, sessiz olmaya çalışarak yere çökerek sırtımı koltuğa yaslıyor ve onu seyrediyorum bir süre.
Onun neredeyse iki katı kadar yaşlıyım, kendisi masumiyetini kaybettiğine inansa da pencerenin kenarındaki çiçeklerimi bahar gelmeden açtıracak kadar masum olan bu kızın hayal edebileceğinden çok daha kirliyim. Ellerim, bileklerim, boynum, topuklarım her yerim kirlenmiş, bu kızı uyurken seyretmeye hakkım yok bunu biliyorum. Ellerime bulaşan ilk kandan sonra dinlere bağlı kalmayı kesmiş olsam da karşımdaki kızı seyretmek benim için günah, işleyebilinecek en büyük günah bu, onu izleyerek onu kirletmek istemiyorum.
Ama gözlerimi taze yüzünden ayıramıyorum, sahip olamadığım her şey gözümün önünde duruyor. Masumiyet, gençlik, temizlik ve iyilik. Sahip olmak için ruhumu satacağım her şey.
Ama ruhumu çoktan kaybettiğimi biliyorum.
Ona bakmak göğsümde neredeyse fiziksel bir acının oluşmasına neden oluyor, bu yüzden gözlerimi sert bir hareketle ondan kaçırıp ayağa kalkıyor ve olabildiğince yumuşak bir şekilde onu kollarıma alıyorum. Ne kadar da ufacık kollarımın arasında, ne kadar da kolay kirlenebilir.
Yüzünü boynuma gömerken hafifçe kıpırdanıyor, saçlarının arasından gelen çilek kokusu beni onu bir daha bırakmak istememekle tehdit ettiğinde çenemi sert bir şekilde kaldırarak ona bakmayı kesiyorum yeniden, ince belini kollarımla desteklerken tek elimle koltuktaki battaniyeyi alıp ufak bedenine sarıveriyorum.
Kapıdan yeniden çıkarken uzaklarda bir yerde bir kurt uluyor, kucağımdaki küçük kızı sarsmamak için yumuşak adımlarla koşarken boğazıma bir şey takılıp kalıyor.
⋱
Malikane hâlâ sessiz, siyah saçlı kız ona söylediğimi yapmış olacak ki gördüğüm tüm odalar boşalmış, çocukların kaçabilmesi boğazımdaki yumruyu biraz olsun yumuşatıyor.
Üstündeki plakada Jiwoo yazan odaya geldiğimde bir an duraksasam da derin bir nefes alarak eşikten içeri adımımı atıyorum.
Her oda sahibinin kişiliğine uygun olarak döşenmiş olmalı ki odada gördüğüm her şey bana sadece birkaç saattir tanıdığım kucağımdaki kızı hatırlatıyor, duvarlar örtüler raflar her şey şeftalinin ve krem renginin tonlarına bürünmüş, odanın köşelerinde peluş oyuncaklar raflarda ise muhtemelen Jiwoo'ya verilen tek izin olan kitaplar var.
Odanın köşesindeki dolabın içindeki müşteriler gelince giydiği kıyafetleri görünce odanın gerçekliğini hatırlıyor ve başımı yeniden çeviriyorum.
Küçük kızın kollarıma verdiği sıcak ağırlıktan kurtulmaya henüz hazır değilim bu yüzden odanın yegane penceresine ilerleyip perdeyi açıyorum, yağmurun sonunda durmasıyla batan ayın son ışıkları yumuşak bir şekilde odaya düşüyor.
Jiwoo'ya bakmak istemiyorum bu yüzden gözlerimi kaçırarak ufak bedenini yatağın örtülerinin altına yerleştiriyorum, vişne renkli battaniyem hâlâ ona sarılı, çözmeye kıyamıyorum ve iyice ufak bedenine sarıyorum, elim ondan ayrılmakta isteksiz davransa da Louvre ailesinin cansız bedenlerinden siyah saçlı kıza söylemeden aldığım birkaç keseyi de baş ucuna yavaşça yerleştiriyorum, daha güzel bir yere uyanmasını diliyorum.
Henüz ayrılmak istemediğimden yatağa oturuyor ve başımı ay ışığının ipek yatak örtülerinde bıraktığı parıltıyı izliyorum, ne odadan ayrılmak istemememin nedenini ne de boğazımda giderek daha da düğümlenen yumrunun nedenini düşünmeye hazır değilim, parmaklarımla Jiwoo'nun tenine değen yatak örtülerini okşamakla yetiniyorum sadece.
Jiwoo'nun mırıldanarak kıpırdanmasıyla çilek kokusu yeniden burnuma dolduğunda şimdi kalkmazsam güneş doğana kadar burada kalacağımı anlayarak sendeleyerek ayağa dikiliyorum, çok uzun süredir gösterdiğim ilk sakarlık göstergesi bu.
Tırnaklarımı avcuma batırarak cebimden çıkardığım peçeyi yüzüme örtüyorum, seri katil Yves'in buradan çıktığını gören tanıklar malikanede kalan çocukları suçlayamaz.
Gitmeye hazırım, parmaklarım son bir kıvrılışla yatak örtüsünü okşadıktan sonra başımı çeviriyor ve odanın yumuşak halısına adım atıyorum ama birden bedenim kaskatı kesiliyor, olduğum yerde duruveriyorum.
Minik parmaklar kanla katılaşmış bluzumun koluna tutunuyor.
Gözümün ucuyla Jiwoo'ya bakmaya cesaret etsem de geriye kalan tüm vücudu gibi yüzünü de örtülerin arasına gömmüş, parmakları yumuşak bir şekilde kolumda kıvrılarak bana bunun uyku halinde olmadığını belirtmeye çalışıyor sanki.
Ah küçük kız, parmak uçların kana bulandı şimdi.
İstemiyorum benimle kirlenmesini bu yüzden parmaklarını nazikçe bluzumdan ayırarak yastığının üstüne bırakıyorum, parmak uçlarım parmaklarını son bir kez okşamak için kasılsa da kendimi tutuyorum ve pencereden geldiğim kadar sessiz bir şekilde hızlıca çıkıveriyorum, yastığına doğru süzülen gözyaşını bir daha görürsem gidemeyeceğimi biliyorum çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
çalınmış yıldızlar | chuuves ✓
Fanfictionon üçünde gibi gösteren bu kız bir avuç dolusu bozuk para ve yağmur damlalarıyla ıslanmış kirpikleriyle bir seri katilin kapısına, benim kapıma dikildiğinde dışarıda fırtına esip gürlüyor.