¦ yatağıma süzülen beden - son ¦

330 48 29
                                    

1 hafta sonra

Yağmur yağıyor yine.

Sıcak şarabımı başıma dikerken gözlerim çakırkeyifliğin verdiği hisle sızlıyor, yine de yılların deneyimiyle yoğrulmuş bedenim sarhoşlukta bile sallanmayacak kadar iyi eğitilmiş.

Tüfeğimi her zamanki yerine bırakırken saçlarımı saran örgülerimi yavaşça çözüyorum, şöminemde yanan odunlar sönmeye yüz tutmuş olsa da yeniden dolduramayacak kadar uykulu hissediyorum, üstümdeki kıyafetlerden tek tek kurtulduktan sonra yatak örtülerimin arasına süzülüyorum, bedenim kıvrılırken burnum son bir haftadır her gece yaptığım gibi bu gece de yastığımda çilek kokusu arıyor.

Başımı sert bir hareketle duvara doğru çeviriyorum, neredeyse yarım kadar olan bir kızın kokusunu yeniden alabilmek için yatakta kıvrılıp durma isteği o kadar çirkin görünüyor ki gözüme kendimden tiksiniyorum, son bir haftadır yastığımda çilek kokusu aramam gibi bundan sonra kendimden tiksinmem de rutin olmuş durumda artık.

Ateşin giderek cılızlayan çıtırtılarını dinleyerek gözlerimi yumuyorum, uykuya daldığımda bileklerim etraflarına kıvrılan yumuşak parmak uçlarını özlemiyor ne de olsa.

Kapımın önünde dolanan ayak sesleriyle hafif olmasına alıştığım uykumdan uyanıp gözlerimi açıyorum, yatağın altında hafifçe kıvrılırken iç çamaşırımın yanına sıkıştırdığım bıçaklarımdan birisini avucumun içine alıyor ve sakince annelerin çocuklarını vermekle korkuttuğu azılı seri katil Yves'in evine girmeye cüret eden aptalı bekliyorum.

Kapı yumuşak bir şekilde açılıyor, odamda parmak uçlarına basarak yürüyen kişi kimse daha önce kilitlerle oynamış olmalı, ağır ağır nefesler alarak ayak seslerinden ufak olduğu belli olan bedenin bana iyice yaklaşmasını bekliyorum, bıçağım elimde tetikte.

Ta ki bir haftadır burnumun duyumsamak için yanıp durduğu çilek kokusunu alana kadar.

Bedenim kaskatı kesilse de gözlerim hâlâ sıkı sıkı kapalı, ufak beden elindeki örtüyü üstüme örterek yatağın öbür yanına kıvrıldığında uyuyormuş gibi yapmaya devam ediyorum. Korka korka yanımda uzanıyor, ona doğru dönük olan sırtım öylesine hassas ki nefesini verişini duyumsayabiliyorum sanki.

Kirpiklerimi birbirine iyice bastırarak bu rüyadan uyanmamayı diliyorum, bu bir haftadır evden pek çıkmadığım için fazlasıyla rüya gördüm ama aralarında en gerçekçi olanı bu, umarım bitmeden önce biraz daha sürer diye düşünerek kıpırdamadan uzanmaya devam ediyorum.

" Efendim neden parmaklarımı boş bıraktınız?"

Sesi hatırladığım kadar yumuşak ve ince, sıcak soluğunun enseme vurduğunu hayal meyal hisseder gibi olduğumda bir hafta önceki yumru yeniden boğazımda düğümleniyor.

" İnsanların dokunuşuna katlanamıyorum, bunu fark ettiğinize eminim ama o gece bileğinizi kavradığımda hiç korkmadım efendim, sayısız gecelerde dokunulmanın kâbuslarıyla uyuyan ben  o gece sizin bana dokunmanızı istedim."

Küçük bir nefes alarak ufak başını yastığıma iyice yaslıyor, kahverengi tutamlarını sırtımda hissedince çok tuhaf bir şey oluyor, o an hatırlayamadığım kadar uzun süredir ilk kez içimde bir duygu kıpırdanması oluyor.

" Bedeni sayısız ellerle işaretlenmiş kirli birisine dokunmak istemeyeceğinizi biliyorum ama o an istedim, öylesine çok istedim ki hem de kalbim göğsümü parçalayacakmış gibi hissettim."

Titreyen parmakları korkak bir şekilde parmaklarımı kavrıyor, nefesimi duyurmamak için kendimle savaşırken parmaklarımı nazikçe tutarak göğsüne götürüyor, teni öylesine ılık ve yumuşak ki parmak uçlarım daha fazla dokunma isteğiyle yanıyor, küçük bir kuşu hatırlatan kalbinin çırpınmasını avucumda hissediyorum.

" Ben kötü bir kızım, hem de çok kötü! Bana dokunmak istemediğinizi bildiğim halde bunun hayaliyle yanıp tutuşacak kadar kötü bir kız hem de."

Birbirine sımsıkı kapanmış olduğunu anladığım dudaklarının arasından boğuk bir hıçkırık kaçıyor ardından parmaklarımı tutmaya daha fazla cesaret edemiyormuş gibi elimi yavaşça bırakıyor, yüzünü yastığıma gömerken sırtını bana döndüğünü hissediyorum, devam eden ufak hıçkırıkları yatağımı hafifçe sarsıyor.

Küçücük bir kız, henüz on sekiz yaşında. Her ne kadar kirli olduğuna inanıyor olsa da parmaklarımı tuttuğu için yanıbaşımda saçlarını çekiştirerek kendini cezalandıracak kadar masum, şehir efsanesi olarak dillerde dolaşan bir seri katilin evine gizlice girerek yatağına yatacak kadar saf, kendisinin iki katı kadar yaşlı olan bir kadına dokunmak istediğini ancak onu duymadığımı düşündüğü zaman itiraf edebilecek kadar da küçük.

Jiwoo, yanımda ağlayan küçük kız benim sahip olabilmek için her şeyimi vereceğim şeylere sahip ama yastığımda hıçkırıklarının sarsıntılarını hissederken aklım bulanıyor, masumluğunu saflığını ve küçüklüğünü mü yoksa ufak Jiwoo'yu mu istediğimi anlayamıyorum.

Ama artık ayırt etmek istemiyorum.

Bu küçük kızın çekiştirip durduğu saçlarını okşamak günah mıdır diye soruyorum yukarıda olduğuna inanmadığım Tanrıya, bana cevap vermiyor. Sessiz bir an boyunca cevap beklesem de alamayacağımı anlıyorum, benden aldığın her şeye say bu günahımı Tanrım diye sesleniyorum ona, bana yine cevap vermiyor ama ben istediğim cesareti buluyorum.

Yumuşak bir şekilde arkama dönerek hareketimle kaskatı kesilen küçücük bedene kollarımı sarıyorum, çilek kokusunun kaynağına yani boynuna doğru iyice sokuluyor ve başımı kaldırarak gözlerine bakıyorum.

Çenesi hafifçe titriyor, dudakları kendini cezalandırmak için ısırırken belli belirsiz
şişmiş, ay ışığında iri iri parlak yaşların yuvarlandığı çikolata renkli gözlerinin içi titriyor, gözünden süzülen yaşların iz bıraktığı elmacık kemiklerine yavaşça parmağımı sürtüyorum, elimin altında gözlerini kapatarak titriyor.

" Ah benim küçük kızım neden benimle kirlendin ki?"

Konuşmasına izin vermeden alnını alnıma, dudaklarını da dudaklarıma yaslıyorum. Şeftali tadı geliyor küçük kızımın dudaklarından.

Böyle gerçekleşiyor işte günahlarımın en büyüğü, gecenin bir yarısı on sekizine yeni basmış küçük bir kızı yatağımda öperken olabilecek en büyük günahı işlediğimi bilsem de iri çikolata renkli gözlerine yeniden yıldızları yerleştirme umuduyla devam ediyorum günahıma, küçük kızım kollarımda kayboluyor.

çalınmış yıldızlar | chuuves ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin