DDS: "PART 3"

34 4 0
                                    




• • •

Sarmaşıklarla dolu hayatımda yalnızca bir çiçek açtırdım. Büyüttüm o çiçeği besledim, güzel renkler verdim ona. En sonunda et yiyen gibi yok etti beni, etimi büzdü sanki öyle canımı yaktı. Soldurdu kendi renkleriyle benim renklerimi de, hayata bağlı olan damarımı kesti, yaktı.

Ama şimdi neden aklıma gelmişti ki? Hayır onu özlemedim, biliyorum. Özlemedim tabii ya, neden özleyecektim? Partiden sonra eve gelmiş saten geceliklerimi giydiğim gibi yatağıma girmiştim. Planım buydu zaten ama aklımda Jan'ı düşünmek vardı, geçmişimi değil.

Gözlerim açık, kollarım beyaz yorganımın dışında gözlerim ise kum rengindeki tavanıma dalmıştı. Saçlarım da tıpkı bir örtü gibi yastığıma seriliydi.

Böyle olmak zorunda mıydı? Tam kurtardım derken kendimi hep bir çukurun içinde mi bulacaktım? Olmazdı böyle, yılların öncesinde kalmış yaşanmasını dilemediğim bir masaldı. Peri masalı. Masalların sonu olurdu ya hani, son olmuştu işte. Mutluydum ama, o da mutlu biliyorum. Jan'ı gördüğüm zaman tıpkı bir liseli gibi davranıyor, bacaklarım yeni doğmuş ceylan gibi titriyordu. Aşk değil bu, biliyorum, yaşamıştım çünkü daha önce. Başka bir şeydi bu.

Jan'ı gördüğümde tek istediğim o kutsal nefesini tenimde hissetmekti. Ama aşk masumdu.

Öyleydi değil mi?

Bazen kan kusmak ister, içimdeki bu hissi tüm kalıntısıyla bir safra gibi içimden atmak isterdim. Şimdi tam da öyle bir zamandaydım. Onu içimden atana kadar kan kusmak istiyordum.

Kafamdaki kelimeleri topladım bir sandığın içine, ağzını sıkıca bağladım bir daha salınmasınlar diye kafamda. Şimdi onları bağladığım yerden ince bir ip olarak çıkmış, boğazıma sarılmıştı. Amacı beni boğmak değil, sarıldığı yerden kesmekti.

Şimdilik beni kesmesine izin vererek yumdum gözümü. Sağlam şekilde diktiğimi sandığım yarıkların, tekrar patlamasına göz yumarak uykuya salındım.

• • •

"Gerçekten harika bir şeysin sen kızım. Düşmemek mümkün mü şu güzelliğe?" Aynaya sırtımı dönüp yatağımın üstünde duran ince askılı sırt çantamı alarak çoktan ayağıma geçirdiğim converselerimle kapının önüne çıktım. Uzun zamandır derslerimi ekiyordum ve artık derslere girmenin vakti gelmişti.

Konservatuar üçüncü sınıf öğrencisiydim ve bazen o kadar zor geliyor ki, alanımı sevmemiş olsam kesinlikle okuyamazdım.

Ama renklerin birbirine girişi, karakalem yaptığımdaysa elimin siyah bir şekilde durulanması o kadar iyi geliyor ki, bazen sadece bir tuvalin içindeki resim olasım geliyordu. Salık bıraktığım koyu kestane saçlarımın uzandığı çantamın ön gözünden cep telefonumu çıkarıp Helen'in adını tuşladım.

"Alo, darling." Bu kızı gerçekten seviyordum.

"Bebiş, ben çıktım evden okula gidiyorum da, akşam bir şey yapalım mı? Bugün fazla dersim yok zaten."

"Olur, uyar bana. Ben öğlen üç gibi çıkarım, sen kaçta çıkacaksın?"

"Üç mü... Tüh ya benim dersler bugün az, daha erken çıkarım ben. Neyse o zaman başka zamana çıkarız."

"Baksana, ben dersten çıkana kadar Janset'le buluşup bir kahve için, sonra ben yanınıza gelirim yemek yemeye gideriz. Ne dersin?"

"Amacın ne?" Biliyorum çünkü, bu ve hayta sevgilisi bir şeyler karıştırıyorlar.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 28, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Devil Doesn't Sleep (DDS)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin