act i.

1.3K 122 32
                                    

✩

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

parlak, hoş bir tona sahip olan ela gözlerin, usulca açıldığı karanlık bir geceydi. şimşekler çakıyordu ve yağmur, durmaksızın tüm şiddetiyle yağmaya devam ediyordu. soluk ciltli beden, ciğerlerine dolan havayla boğuluyormuş gibi hissetmiş, bir çiçek gibi kızarmış olan dudakları, boğazından yükselen güçlü öksürükler için kocaman aralanmıştı. üzerinde yatıyor olduğu taştan yapılma sunağın çıplak bedenine verdiği his can yakıcıydı. ufak elleri sunağın kenarlarını kavramış ve vücudunun içinde birikmiş olan neredeyse siyah rengine dönmüş olan kanı, kusmak için yere doğru eğilmişti.

seokjin, ondan gelen sesleri fark ettiğinde gözlüğünü hızla çıkarmış ve oturduğu garip deney aletleriyle dolu olan masadan bir hışımla kalkmıştı. kalbi ağzında atıyordu ve sunaktaki
yaratığın artık nefes alabiliyor ve tıpkı normal insanlar gibi öksürebiliyor olduğu gerçeği, onu heyecanlandırıyordu. neredeyse morarmış bir ten rengine sahip olan yaratık, sunaktan yere gürültüyle düştüğünde ise seokjin onun imdadına yetişmiş, onu kendi yarattığı pisliğin içinden güçlü kollarıyla çekip kurtarmıştı. yaratığın, kedilere benzeyen gözleri, seokjin'in kahverengi olanlarıyla buluştuğunda, koyu kırmızı renkteki kanı kusmayı bırakmış, bir süre yakışıklı adamın gözlerine bakmıştı.

seokjin, yüzündeki koca gülümsemeyle kolları arasındaki insan formuna baktı. "başardım!" diye haykırdı yaratığın sesten korkmasını umursamadan. "bu sefer başardım!"

/

kim seokjin, halktan uzakta tek başına yaşayan bir doktordu. insanlar, onun ölmüş olanları diriltmeye olan uygunsuz merakını öğrendiğinde artık ona gelmemeye başlamış ve zavallı doktor, tedavi edecek tüm hastalarını elinden kaçırmıştı. böylece yapayalnız kalan adam kendini deneylerine vermiş, gerçek dünyadan kopmuştu. 

bu kırk dördüncü deneydi. seokjin, bu aşamaya gelene kadar kimsesiz mezarlardan vücut parçaları toplamış, onları birbirine dikip, canlandırmayı denemişti. şimdiyse kırk dördüncü deneyi, olumlu bir sonuç bulmuş, kendisine yaratıcısı seokjin'miş gibi bakıyordu. 

seokjin, onun kolunu eline bağlayan bileklerindeki dikişleri alırken, simsiyah kıvırcık saçlara sahip olan ufak tefek genç, onun hareketlerini dikkatle izliyordu. seokjin, işini ustalıkla yapıyor, sargılarını sürekli değiştirip dikişleriyle titizlikle ilgileniyordu. 

seokjin, ona kırk dört ismini vermişti, onu kanından güzelce temizlemiş, giyebileceği kıyafetler hazırlatmıştı. 

"parmaklarını oynat." seokjin'in otoriter sesi duyulduğunda kırk dört, ufak parmaklarını yavaşça oynatmıştı. komutları anlayabiliyor, tıpkı normal insanlar gibi konuşabiliyordu. seokjin, kendisiyle gurur duydu. "dizlerini uzat." 

kırk dört, oturduğu yerden ince bacaklarını seokjin'e doğru uzatmış, onun pantolonunu dizlerine kadar sıyırmasını izlemişti. kırk dört'ün ten rengi bir hafta sonra morluğunu kaybetmiş, süt beyaz bir renge dönmüştü. seokjin, mavi renkteki misinayı andıran dikişi cımbızla tutup neşterle kesmiş, dizinden hızla çekmişti. herhangi bir acı hissedip hissetmediğine bakmak için kafasını kaldırdığında kırk dört'ün onu izlediğini görmüştü. "acıyor mu?" diye sordu, sesini nazik tutmaya çalışarak fakat o iyi davranmayı pek de bilen biri değildi.

kırk dört, bir süre sessizce ona bakmış ardından kafasını iki yana sallamıştı. seokjin, onun doğru söyleyip söylemediğini anlamak için dikkatle mimiklerini izlemiş, ardından çıkan dikiş yerini temizleyip, etrafını sargı bezleriyle sarmıştı. kalkıp onun başında dikildiğinde, canlandırdığı yaratığın boynunu rahatlıkla kendisine bakmak için kaldırabildiğini gördü. bir kez daha kendisiyle gurur duyarken kırk dört, dudaklarını aralamıştı.

"ben-" dedi kalın bir sesle.

seokjin, kaşlarını havaya kaldırdı. neyden bahsettiği hakkında hiçbir fikri yoktu çünkü yaratığın sesi, anlaşılmak için fazla pürüzlüydü.

"konuşabiliyor olman güzel fakat kendini bir süre zorlama. yat ve dinlen." seokjin, ona sırtını dönmüş odadan çıkmadan önce son kez konuşmuştu.

kırk dört, kapanan kapının arkasından öylece bakmış ve daha sonra ise kafasını oturduğu koltuğa yaslayıp uykuya dalmıştı.

pretty bones | yoonjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin