Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
✩
yoongi, kendi kendine bir karar almıştı. seokjin ile konuşacaktı. neden ona bağlıymış gibi hissediyordu bilmiyordu fakat sanki aklında birikmiş olan soruları, ona sorsa yapbozun parçaları teker teker yerine oturacaktı.
ağır adımlarla seokjin'in laboratuvarına girdi. ortam birkaç gaz lambasıyla aydınlanıyordu ve yoongi, görmekte biraz zorlanıyordu.
sessizce yürüyüp seokjin'in eğilmiş olduğu masaya yaklaştığında bir zamanlar kendisinin de yatmış olduğu taştan sunakta bir beden görmüştü yoongi. ağzı şaşkınlıkla açılırken seokjin'in dikkatle çıplak bedenin kafasını gövdesine diktiğini gördü. üstelik, bedenin kollarından biri yoktu. yoongi, midesinin kasıldığını hissetti, nefesleri hızlandığında ise seokjin, laboratuvarında tek olmadığını anlamış, omzunun üzerinden ardına bakmıştı.
yoongi, tam ortada dikilirken ne yaptığına bakıyordu. seokjin, öfkenin damarlarında gezdiğini hissetti. anlındaki teri elinin tersiyle silmiş, sonra eldivenlerini çıkarıp yerinden kalkmıştı.
"sana haber vermeden buraya gelmemeni daha kaç kere söylemem gerekiyor kırk dört-" seokjin, sinirle kükrerken yoongi onu bölmüştü.
"yoongi." diye düzeltti ismini, sesi çok kısık çıkmıştı.
seokjin, gözlerini devirdi. "her ne haltsa! çabuk kaybol! yapacak işlerim var benim!"
yoongi, kalbinin daha ne kadar kırılabileceğini bilmiyordu. seokjin'in onu kovmasına rağmen gitmemiş elleri iki yanında güçsüz birer yumruk halinde dönüşmüştü. "kimim ben?" dedi birden.
seokjin, ona anlam veremeden bakıyordu.
"ben de onun gibi miyim?" yoongi, elini kaldırıp sunaktaki cesedi işaret etti. "neyim ben, seokjin?"
"sana ne dedim ben-"
"lütfen sözümü kesme! hoseok. bana yaratıcının insanları sevdiğini söylemişti. benim yaratıcım sensen eğer, beni neden sevmiyorsun?" yoongi, acı acı konuştuğunda seokjin, bir an için afallamıştı.
"bir ucube olduğumu söyledin. beni bunun için mi dirilttin? her yerimde aptal dikiş izleri var, hiçbir şeyi iki üç kere anlatılmadan anlayamıyorum ve sürekli aptal gibi hissediyorum. bana bunu neden yaptın?"
seokjin, yoongi'nin gaz lambasının altında parlayan ufak suratının yaşlarla ıslandığını gördü. ne diyeceğini bilmiyordu.
"neden yaptın? neden?" yoongi, daha fazla dayanamayıp yere dizleri üzerine düştüğünde birkaç dikişi patlamıştı.
"ölmeme izin vermeliydin!" hıçkırıklar boğazından kaçıyor ve ufak omuzları sarsılıyordu.
seokjin, önündeki görüntünün taş kalbini sızlattığına ilk başta inanamamıştı fakat sonra kalbini dinlediğinde doğrularla karşılaştı.
neden?
seokjin, neden diriltiyordu? canı istediği için miydi tüm bu uğraşları? yoksa başarılı giden bir deneyin ona tanrıymış gibi hissettirmesi mi hoşuna gitmişti?
bilmiyordu.
seokjin'in tek bildiği şey, önündeki adamın canını fena halde yaktığıydı.