Emre Aydın- Buralar Yalan
Korkunun bedenimi ele geçirdiğini hissediyordum. Dizlerim titriyor ayakta durmam güçleşiyordu. Polisler üzeri kapanmış bir davayı neden açsınlar ki? Her şey unutulmuşken dedikodular yeni bitmişken. Ne yapacağımızı bilmiyorduk ve her an polis kapımıza dayanabilirdi. Alin kafasını kaldırıp bana baktı.
"Ne yapacağız şimdi? Bir öncekini atlattık bunu nasıl atlatacağız?"
"Eskisi gibi gidip aynı şeyleri tekrar edeceğiz. O gece kimsenin orada olmadığını söyleyeceğiz. Bunun bir hata olduğunu söyleyeceğiz." Soğukkanlılığımı korumak zorundayım. Onları bu işin içine sürüklemiştim ve bir daha her şeyi mahvetmeyeceğim. Kendimi konuşmaya zorlayarak;
"Sizlik pek bir şey yok. Yine olayı iki yıl önce anlattığımız gibi anlatıp mağduru oynayacaksınız. Bu benim suçum ve bunu bu sefer ben düzelteceğim." dedim. Dolunay kafasını iki yana sallayarak reddetti.
"Evet tetiği sen çekmiş olabilirsin ama silahı senin eline tutuşturan bizdik. Her şey sadece senin suçun değil." Kızlar da başıyla onayladı.
"Yarın büyük ihtimalle sorgulara başlayacaktır. Önce Kemal'i alırlar sonda beni." dedim ve daha fazla dayanamayacağımı anlayıp uyuyacağımı söyledim. Yarın işim vardı ve ilk günden gitmezsem şüphelenirlerdi. Odama geçip yatağıma uzandım. On beş dakika sonra geri kalktım. Uyuyamazdım. Yavaşça şifonyere ilerleyip yarısı boş parfüm şişesini elime aldım. Kapağını açıp iki fıs üzerime sıktım.Kokunun cigerlerime dolmasına izin verdim. Özlemiştim. Ona dair her şeyi özlemiştim. Sesini duymayalı iki yıl olmuştu. Ona sarılalmayalı iki yıl olmuştu. Onunla uyanmayalı iki yıl olmuştu. Onsuz geçen koskoca iki yıl. Yere oturup başımı duvara yasladım. Gözüme kutu takıldığında ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Kalbim kutuyu açıp ona ait olan her şeyi tek tek incelemek istiyordu. Ama beynim buna izin vermiyordu. Eğer yaparsam psikolojim kötü etkilenebilirdi. Gözlerimi kapatıp bekledim. Kaç saat orada oturdum bilmiyorum ama kızların da odalarına gidip yattıklarını duyunca yatağıma girdim. Uyandığımda saat 07.30'tu iş saat sekizde başlıyordu. Banyoya gidip aynaya baktım. Uyurken ağladığım için gözyaşlarım yüzümde yol oluşturmuştu. Hemen yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Mutfağa gittiğimde kahvaltı hazırlanmıştı ve masada bir not vardı.
'Bizim işimiz erken başlıyor ama sana kahvaltıyı bıraktık. Peyniri açıkta bırakma katılaşıyor sonra. Seni seviyoruz :), -Alin
Nota bakıp gülümsedim. Hızlıca kahvaltımı yapıp mutfağı topladım. Odama gidip dolaptan neon sarısı boğazlı ama sıfır kollu olan bluzumu çıkardım. Altına ise yanımda getirdiğim dar,dizimin bir karış üstünde biten deri eteğimi giyecektim. Hızlıca giyinip banyoya gidip dişlerimi fırçaladım. Saçlarımı açıp sıkıca at kuyruğu yaptım. Toplanmayan bebek saçlarımı saç spreyi ile tutturup banyodan çıktım. Makyaj yapmayı iki yıl önce bırakmıştım. Çantamı alıp evden çıktım. Topuklu botlarımı giymiştim. Hava ne kadar sıcak olursa olsun kombinimi spor ayakkabıyla bozamazdım. Asansöre binip hızlıca apartmandan çıktım. Hızlıca yürürken karşıdan gelen ev sahibemiz beni durdurdu.
"Hoşgeldin Alisa kızım. Yıllar oldu seni görmeyeli. Başın sağolsun."
"Teşekkür ederim Handan Teyze. Artık buralardayım."
"Tamam görüşürüz kızım. Diğer kızlara selam söyle." Gülümseyip yürümeye devam ettim. Kafenin önüne gelince derin bir nefes alıp içeriye girdim. Kemal'in odasına kapıyı çalarak girdim.
"Sen mi geldin Alisa? Önlüğün mutfakta al hemen başla. Yunus'u tanıyorsun ihtiyacın olursa ona sorarsın. Kolay gelsin." Odasından çıkıp mutfağa girdim. Eşya dolabından eski önlüğümü alıp giydim. İki yıl önce de burada çalıştığım için neyin nerede olduğunu biliyordum. Yunus içeride masaları düzenliyordu. Geldiğimi farketmemişti. Sessizce arkasından yaklaşıp kocaman sarıldım. İki yıl önce kızlardan sonra en yakın arkadaşımdı. İki yıldır nerede olduğumu bilen tek kişiydi. Şaşırıp arkasını döndü.
"Alisa'm hoşgeldin." Gülümseyip tekrar sarıldı.
"Görmeyeli baya değişmişsin Yunus'um."
"Evet öyle oldu Cadı. Onun vefatından sonra bana kaldı hep buralar." Gülümsemesi solmuş ve gözleri dolmuştu.
"Bak artık buradayım. Artık işleri bana yığabilirsin." Amacım ortamda hakim olan hüzünü dağıtmaktı.
"İnsanlar gelir birazdan sen de menüleri masalara yerleştirir misin?" Kafamı sallayıp işe başladım.
~~~~~~~~~~~~~~
Kapanış saatine az kalmıştı. Kafede kimse kalmamış son müşteriler az önce çıkmıştı. Tezgahı silerken kapının açılma sesini duydum. Kafamı kaldırmadan seslendim;"Mutfak kapandı. Kafeyi de biraz sonra kapatacağız. Müşteri alamayız." Karşımdaki kişi ses çıkarmadı. Sandalyenin çıkardığı ses ile masalardan birine oturduğunu anladım. Kafamı kaldırıp baktığımda arkası bana dönük olan geç bir adam gördüm. Tezgahın arkasından çıkıp masaya doğru ilerledim. Masanın yanında durdum. Bana bakmıyordu kafası öne eğikti.
"Size müşteri almıyoruz dedim." Sesimi duyunca kafasını kaldırdı. Gördüğüm yüz gerçek olamazdı. Başım dönüyor ve midem bulanıyordu. Dizlerimin titremesiyle düşmemek için masaya tutundum. Kalbim göğüs kafesimden fırlamak istercesine atıyor ve gittikçe ayaklarım tutmuyordu. Kelimelerimi zorla birleştirip;
"Arda?" dedim. Kafasını iki yana sallayıp;
"Arda değilim. Arda'nın abisi Timur Dinçer. Ve siz Alisa Ergün benimle karakola gelmeniz gerekiyor..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No 113
Short StoryKafamı ayaklarıma indirdim ve öyle yürümeye başladım. Ayaklarım ezbere bildiği yolları giderken birden durdum. Eğer kafamı kaldırırsam göreceğim yazıdan sonra tekrar toparlanamazdım. Gözyaşımın düşmesine izin verip adımlarımı hızlandırdım. Koşar adı...