"Sakın korkma," dedi oğlan soluk soluğa nefes alırken.
Gecenin karanlığında bütün sokağı aydınlatan tek sokak lambası da yanıp sönüyordu. Kış daha yeni izlerini belli etmeye başlamıştı ve kız üzerinde ki kalın kürke rağmen tir tir titriyordu. Rüzgâr o kadar soğuk esiyordu ki oğlanın pürüzsüz yüzüne bir jilet gibi vuruyordu.
Kız korkuyordu, etrafını saran adamların ellerinde ki sopaları gördüğünde kalbinin yerinden fırlamasına engel olmaya çalışıyordu. Sakin olamıyordu. Oğlan kızdan bir iki parmak daha uzundu. Kürkü simsiyahtı ve kafasında ki kapüşon uzun saçlarını sarıyordu. Mavi gözleri buz gibi derindi ve deniz gibi parlıyordu.
Kız oğlana bakıyordu ve gözlerini oğlanın gözlerinden alamıyordu. Oğlan bir şey söyleyecek gibi ağzını hafifçe araladı.
Etrafını saran adamların hamlesini düşünüyordu, üç kişilerdi ve oğlandan daha irilerdi.
Oğlan kızın kulağına doğru eğilirken elini cebine atarak bir bıçak çıkardı ve kızın eline tutuşturdu.
"Bunu al ve ben sana söylediğimde koşmaya başla. Eğer peşinde birisi olursa, karanlık bir yere saklan ve sakın bağırma."
Kızın ağladığını fark etti genç oğlan. Yine de kızın gözlerinde ki güven, yeni gördüğü birisine duyduğu güven oğlanı şaşırtmıştı.
Kız oğlandan gelen komutu bekliyordu. Oğlan kızı kollarıyla sardı ve bir an duraksa da bütün gücüyle kızı yola iterken bağırdı, "Koş!"
Kız arkasına bile bakmadan koşmaya başladı. Saçları rüzgârda savrulurken oğlan birkaç saniye ona baktı. Ardından bir adamın kıza doğru hamle yapmaya çalıştığını fark etti ve onun önüne geçerek, "Bacaklarını kaybetmek istemiyorsan hareket bile etme!" dedi ve kürkünün kollarını salladı.
Ellerine iki kısa kılıç düştü ve onları sımsıkı sardı.
Adamlar cesur görünüyordu, sayı üstünlüğünü kullanıp oğlanın etrafını sardılar.
"Bizi iki cımbızla mı korkutacaksın çocuk?" dedi şişman olan.
"Elinde ki sopadan korkmayacağım için, senin benim cımbızlarımdan korkmanı beklemiyorum," diyerek hızlı bir hamle yaptı ve elinde ki kısa kılıcı şişman olan adamın yüzüne doğru salladı.
Kılıç adamın burnunu sıyırırken adam nefes nefese geri çekildi.
"Akşam ziyafetimizi kaçırdın piç!" diye bağırırken uzun boylu adam elinde ki sopayı oğlana doğru salladı.
Oğlan kılıcını iyi kullanarak sopayı karşıladı ve bir hamlede adamın sopasını paramparça etti.
Oğlan sesini bile çıkarmadan kılıcını bir tüy gibi salladı ve adamın sopasını elinden düşürüşünü izledi.
Uzun boylu adamın ağzı açık kalmıştı ve acıyan bileğini tutarak inledi.
Oğlan bileğini tutan adamın sağ eline bir kılıç darbesi indirdi ve adam çığlık atarak yere düşen eline baktı.
Oğlan, yüzüne fışkıran kanı önemsemeden adama tekme atarak adamın yere düşüşünü seyretti.
İki adam arkadaşlarının inleyişini hayretle izlerken, çocuğun durduğu yere baktılar ve çocuğun gittiğini fark ettiler. Bir saniye de kaybolmuştu çocuk.
İkisinin de kalp atışları fırlamıştı ve birbirine bakan iki adam aynı anda fısıldadılar.
"Gölge Ayak!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümün Gölgesi
Mystery / ThrillerUzak diyarlarda süregelen kabuslar, acı ve kan. Savaş ve gizem. Entrika ve taht kavgaları. Özgürlük ve esaret.