BÖLÜM 3 KIŞ

50 2 0
                                    

"Annen eski bir Sanos kızıydı. Buralı, baban gibi. Ama anne ve babanın kaderi Batı'nın kaderiydi. Flinn'in koruyucuları seçildiklerinde, henüz sadece çete denebilecek kadar kalabalıktık. Insanlar bize dair hiçbir şey bilmiyordu, bizde kendimizi bilmiyorduk. Ailelerimiz yedi büyük Tanrı yolundan sapmıştı. Benim annem cadıydı. Annenin annesi şifalı ellere sahipti. Hepimizin ailesi özel insanlardı ve amaçları uğrunda kara büyüye bulaşmışlardı." Adam sanki anlattıklarında hiçbir anormallik yokmuş gibi konuşuyordu. Beş aile idiler. Hepsi kendisine "Efendi" diyen bir iblise kam döktüler. İblis, 'Bu kan sonsuzluğu tadacak. Bu kan gecenin kanıdır.' Demiş ve o gün bizi lanetlemiştir. Aslında kimilerine göre kutsal kimilerine göre lanetti. Aileler iyi bir amaç için loncayı büyüttüler. İnsanlara yardım ederek aöaçlarını gösterdiler. Ancak gün geçtikçe kızışan bir rekabet vardı. İnsanlara yardım etme arzusu, kibirin ve hırsın altında kalmıştı." Adam soluk aldı ve devam etti. "Her nesil bir önceki nesilden gelen efendiyi takip eder, onun için adaleti sağlayacaktı. Ancak biri efendi olabilecek güce sahiptir. Bu bir ölüm oyunudur evlat, zarlarla, oynanan. Sen benim kim olduğumu bile bilmezsin ama ben sana dair her şeyi bilirim. Buraya, kurt seni getirmedi. Onu ben çağırdım." Adamın kim olduğu konusu Darren'i endişelendiriyordu. Aklında ki soruları cevaplaması için atılmıştı ki o anda adam sağ el işaret parmağını ona uzatarak susturdu. "Sorularını kendine sakla evlat, ne soracağını sen düşünmeden önce biliyordum ben." Etrafına bir göz gezdirdi. Geminin tayfasından eser yoktu. "Sen geleceksin diye herkese izin verdim." Dedi yaşlı adam. "Tek bir sorum var. Neden hala hayatta olduğun?" Dedi Darren çelik gibi bir yüz ifadesiyle. Adam elini sakalına sürttü. "Bu soru, seni de beni de üzer. Senin ustan, son kalan o iki kişiden biriydi. İlk ben pes etmiştim. Çünkü benim soyut haklarda gözüm yoktu. Benim yerim halkımın yanıydı. Ustan bana, kurtuluş yolumun ölümle olmadığını gösterdiğinde ben de bütün ünvan ve şerefli görevlerimden istifa etmiştim." O günlere dönmek onu hüzünlendirmişti. "Senin iki amacın olur, ya efendi olursun ya da loncadan birini efendi ilan edersin. Ustan ben ve bir çoğumuz bu görevi hak edebilecek tek bir kişiyi tanırdık. Ve hepimiz o kişi için ölmeye hazırdık. Gel gör ki, birimiz bile o kişi için ölemedik." Adam çok üstü kapalı konuşuyordu. Darren düşüncelerine daldı ve o kişinin annesi olabileceği kanısına vardı. Adam başıyla Darren'in düşüncelerine onay verdi. "Beş ailenin beş çocuğuyduk. Ben, annen, baban, ustan ve Barra'nın babası." Dedi adam. Darren'in zihninde taşlar yerine oturmaya başlamıştı. "Annem nasıl öldü?" Diye sordu adama. Sorması gereken en can alıcı sorulardan birisiydi bu. "Ölmedi, biz gölgelerin eceli sadece bizler tarafından belirlenir."

Darren az çok anlamıştı. Ancak geçmiş, sadece toz bulutuydu. Üfleyerek onu kendinden uzaklaştırdı.

"Peki şimdi, efendi mi olmak istiyorsun yoksa normal bir hayat mı?" Diye sordu adam.

"Şimdi, sadece iki şeyi bilmek istiyorum. Öncelikle siz kimsiniz ve Barra'yı nasıl bulabilirim?" Dedi Darren kendinden emin bir tavırla. Adam bundan etkilenmişti. Elini tokalaşmak için Darren'a uzattı. "Guzar, Sanoslu gezgin." Dedi. Tokalaştılar.

"Anlattıklarınız için minnettarım. Biliyorsunuz ki, dokuz yeni gölge var. Ve tahmin ediyorum ki, o dokuz kişiden birisi sizin soyunuzun devamıdır." Dedi Darren.

"Üç oğlum var, üç küçük domuz onlar. Ancak onlarda babalarının gücü var, bilgeliği değil. Onlarla karşı karşıya gelirsen eğer, düşünmeden hareket etme. Ve o loncada kimseye güvenme." Adam Darren'in aklında soru işaretleri bırakmıştı. Ama Gölge'nin havlaması dikkatleri dağıttı ve bir saniye kafasını çeviren Darren tekrar önüne baktığında Guzar'ı göremedi.

Ona soracak,daha bir sürü sorusu,olduğunu düşünüyordu. Etrafa bir göz gezdirdikten sonra tekrar pazar alanına döndü. Gölge sakinleşmişti. Sesi çıkmıyordu. Gemide erzak için ve birazda Brenda insan içine karışabilsin diye onun için otuz gümüşe kıyafet aldı. Batı krallığında kölelik vardı. Pazar alanında gezerken sahiplerinin peşinde dolanan ya da satışa çıkartılan köleleri gördüğünde üzülmüştü. Kendi kendine, "Herkese yardım edemem." Dedi. Gemiye döndüğünde kıçta toplanan bir kalabalık zar atıyordu. Küfürler ve kahkahaların sonu gelmiyordu. Odasına çekildi. Brenda'nın uyandığını ve onu beklediğini gördü.

"Uyandığımda yanımda değildin. Seni merak ettim," dedi kısık sesle. Darren elinde ki paçavraları gösterince Brenda anlamıştı. Darren'in ona aldığı kıyafete göz attığında gözleri parladı. Aslında bir köleden biraz nazik bir leydiden daha ezikti elbise ama Brenda'nın daha önce böyle bir hediye almadığı belliydi.

                

                             **

Kurt vaktiydi. Hiç beklenmedik bir anda, koşuşturmaca başladı. Boru üflendi. Sanos'tan ayrılalı üç gün olmuştu ama üç gündür üflenen tek boruydu. Herkes geminin en yüksek direğinden karşıdaki gelen gemiye dürbünle bakan kişinin haberini bekliyordu. Adam çok geçmeden telaşla borusunu üç kere kısa bir kere uzun üfledi. Bütün askerler koşturmaya ve kılıç kuşanmaya başladı. Darren sonunda gerçek kan akıtabileceğini düşündü. Örgü zırhını giyindi ve bir buçuk ellik piç kılıcı denen çelik kılıcına bakarak kalbinde ki ateşini körükledi. İlk saldırıyı 1 mil kala gerçekleştirdi düşman, top ateşine tuttular Darren'in olduğu gemiyi. Gemi genç olduğu kadar sağlamdı da. Hasarı emiyordu. Kölelere küreklere asılması için tek kısa boru üflendi. Gemi hızlandı. Öncü kuvvet, Darren'in de içinde bulunduğu iki birlik geminin kenarlarına yanaştılar ve atlamak için hazırda beklediler. İşaret geldiğinde düşman gemisi burnunu Kızılgüzel adlı dost gemiye geçirmişti ve gemi batırmaya yazmıştı. Darren büyük bir savaş narasıyla karşı gemiye atladı ve kalkanını kaldırmaya vakit bulamayan düşmanın gözüne kılıcını sapladı. Flinn gemileri sayıca üstündü ama düşman daha iyi kuşanmıştı. Darren kılıcını rakipinin suratından çekerken bir ses duydu. Kaptanın sesiydi. Her şey çok hızlı gelişti. "Demirci!" Diye bağırırken kaptan, Darren refleksiyle kafasının arkasına saplanmak üzere olan kılıçtan kurtuldu ve bir hızlı hamleyle rakibinin bağırsaklarını yere dökmüştü. Kaptan korkak olduğu kadar iyi de bir dövüşçüydü. Elindeki baltasını düşünmeden rakibinin suratına saplıyordu. Darren, hızlı adımlarla koşmaya devam ediyordu. Önüne kendinden yaşlı ve iri bir adam atladı. Ağzından farklı bir dilde küfür salladı ve hızlı bir hamleyle kılıcını Darren'in dezavantajlı olduğu boş koluna vurmaya çalıştı. Darren ondan hızlıydı. Boyunun avantajını kullanarak kılıcını rakibinin sol dizini ikiye bölmek için savurdu ama düşman sayısı ikiye çıktı ve ikinci bir kılıç onun hamlesini engelledi. Darren'i ölümden kurtaran yine zekası olmuştu. İki rakibi birbirinden zıt dövüşüyordu. Genç olanı kılıcını Darren'in soluna doğru savurunca, Darren güçlü bir hamleyle kılıca vurdu ve kılıcın adamın elinden fırlayıp dostuna saplanışını izledi. Genç rakibi kılıçsız ve boş bulunduğu anda Darren başını gövdesinden acımadan ayırdı.

Darren düşmanı bir bir eksiltirken, karşısında iyi kuşamlı ve parlak yüzlü bir şövalye atıldı. Darren'dan üstün görünüyordu. Uzun boylu ve altın sarı saçlarıyla bir çok kadını belki de yoldan çıkarmıştı ama bundan sonra sadece arkasından ağlayacak kadınlar kalmıştı. Düşmanını küçümseyen şövalye, Darren'in kılıcıyla canından oldu. Darren çok zorlanmadan, adamın kafasını bedeninden ayırdı ve bir nara atarak adamın kafasını herkesin görebileceği şekilde kaldırdı. Düşman askerleri büyük kayıplar verirken yavaş yavaş teslim oluyorlardı. Darren'in aldığı son candan sonra bir çığlık duyuldu. Bir ağlama, geminin kaptanı dizlerinin üzerine çökmüş oğlunun bedensiz başına gözlerini dikmişti. Bir asker arkasında belirdi ve ensesine kılıcını dayadı. O anda kaptan atladı. "Dur, onun nefes alması ölmesinden iyidir." Asker komuta uydu ve kılıcını indirdi.

Çarpışma tamamen son bulduğunda, filonun amirali bütün kaptanları etrafında toplarken, "Rapor ver!" diyerek talimat verdi. Üst rütbeli askerlerden birisi bir adım öne çıkarak, "İki gemi hasarımız, yüzden fazla asker zayiatımız ve fidye için soylularımız var, efendim!" Dedikten sonra konumuna geri döndü. Amiral birkaç adım yürüdükten sonra, düşünerek "Kaptanın oğlunu öldüren kimdi?" Diye sordu.
Darren'in kaptanı bir adım öne çıkarak "Benim askerim, efendim." Dedi. Dik duruyordu, gururlandığı belliydi.
"O askerin bu gecesini güzel geçirmesini sağlayın. Sen ne yiyorsan o da aynısını yiyecek!"  emrini verdi amiral.

Ölümün GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin