🍃
Aradan tam bir hafta geçmiş ve Akın deredeki mekanında yer ettiği köşeye belli belirsiz bir zamanlamada, uzun süredir oturur bir vaziyetteyken o sakin ortamda kafasının içinde ne kurduğu belli olmayan bir düşünceli yüz ifadesi içerisinde odağını tamamen boşluğa dikmiş bir haldeyken artık ne geçiriyorsa kafasının içinde, o saniyelerde mimikleri, Karizmatik yüz hatlarının kıvrımlarını orantısız bir biçimde haraket ettitmesiyle, o sessiz atmosferde tehlikeli bir görünüm ortaya çıktı...
Bakışları o saliselerde keskinleşirken aynı zamanda rengide olduğundan daha da koyulaştı...
Boşlukta olan bakışları alt köşeden, yukarıyı bulunca, birkaç saniyede durgun bakışlarını ard arda kırpıştırdığında
yüz hatlarıda bilinçsiz bir biçimde kendiliginden, altında yatan sinirin getirdiği ifadeyle kıvrılıp, durmaksızın şekil alıyordu...İşte o anlarda yine tehlikeli bir görünüme girmişti Akın...
O anda kafasının içinde kurduğu belirsiz düşüncelerinden en sonunda çıkıp
kararlı bir yüz ifadesine girdiği vakit, aynı saniyelerde tehlike gezen o kusursuz mimiklerini de durulttuğunda, şekilsiz dudaklarını ağır ağır bir tebessüm aldı..."Geç kalma, Songül....
...iş dönüşü ara, kızım!"- "Tamam, teyze!"
Der demez Songül, evden dışarıya adımını atıp, kapıyıda ardından kapatır kapatmaz aynı süratle işe gitmeye koyuldu...
Yolda, kaldırımda sakinlikle yürürken uzaktan gelen bir araba görünüme girdiği vakit yanına git gide yaklaştığında, fren sesini işittiği salisede kafasını çevirip arabaya baktı. Ve arabanın içerisindeki kişiyi, Akını gördü..."Yine mi sen...Akın."
Dedi, bakışlarını düşürüp iç çekerek.
Akın, arabanın açık camından Songüle bakarken duygu yüklü bakışlarını kitlemişti yine kıza."Hey Allahım.."
Dedi, bakışlarını devirip bir kez daha nefesini iç çekip, vererek...
Ve o zaman içinde; durduğu kaldırımdan bir haraketle yolunda yürümeye devam etti...
Adımlarını süratle hızlandırdığında, elini saçına götürüp, rüzgardan gözünde dağılan bir tutamını kulağının arkasına hırsla geçirdiği vakit, o saniyelerde uzağında kalan araba görünüre girip, bir frenle önünü kesti."N-noluyo!"
Dedi, kız birden ağzından çıkan bir refleks sonucuyla...
Akın, aynı sertlikle arabadan çıktığında;
"Akın-- napıyorsun-!?"
Der demez Songül;
"Görürsün naptığımı."
Dediğinde, Akın.
"Benimle geliyorsun..."
Dedi ve Kızın kolundan tuttu.
"..Gel.""N-ne!?-- Nn-"
Diye, şaşkınlıkla gevelerken kız. Akın'nın kararlılığına anlamamazlık içinde bakışlarını kırpıştırdığı vakit, kolunu çekemeden kendini geriye attı.
"Y-ya-- Sen napıyorsun ya!?"
Diye, bi anda yükseldi.
"Naptığını sanıyorsun, Akın sen? Hıı?"
Diye, konuştu tekrar o anlık öfkeyle yüzüne.
Akın, bakışlarını keskinleştirdiğinde, kaşını yukarı kaldırarak;
"En başta yapmam gerekeni..."
Diye, cevapladığında Songül, başını anlamamazlıkla yana oynattı."...Sana başka çare bırakmadın demiştim. Bırakmadın."
Diye, duygulu bir tonda konuştu Akın."Yani... döndük yine başa..."
Dediğinde, Songül.
O anda Akın'nın yüzü şekilsiz kaldı."Ne yapmaya geldin, Bu sefer nasıl bir zarar verme peşindesin, Akın?..."
Diye, konuştuğunda kız.
Adımını bir adım geriye atıp tekrar konuştu;
"Sen, eski sensin ondan zaten emindim de,.. ben eski ben miyim?..."
Dedi, ve yüzünü büzdü;
"Değilim...
O yüzden, Akın...Her ne yapma derdindeysen, bunun bir karşılığı olacak. Bana zarar vermene izin vermicem. Deneme bile."
Diye, kesin bir dille yüzüne yüzüne konuştuğunda.
"Hiç anlamayacaksın değil mi, Songül. Hiç..."
Dediğinde, Akın.
Kızın o anlık sinirinden dolayı dudaklarında bir gülümseme belirdi.