🌿
Nöbetçi masasına camış gibi uzanmış, telefonumu kurcalıyordum. Dünkü kıza sınıfıma gelmesini söylemiştim ama bugün nöbetçi olduğum bu sabah aklıma gelmişti.
Oflayarak telefonumu kapatıp boş koridoru izlemeye başladım.
Bu kat neden bu kadar sessizdi? Biz dokuzuncu sınıftayken camdan battaniyeye atlayıp dersten kaçma planları kuruyorduk. Bu dönemin bu kadar çalışması çok garip gelmişti.
Birkaç dakika daha boş boş koridoru seyrettikten sonra okul zilinin melodisi kulaklarımı doldurdu.
"Nöbetçi!"
Duyduğum ince ses kulak zarımı patlatacak derecede yüksekti.
Hızla arkama dönüp bana seslenen kişiye baktım. Aman ne güzel.
"Al şunları H1'e götür. Koş koş koş, hadi!"
Gözlerimi devirmemeye çalışarak müdür yardımcısından dosyaları aldım ve merdivenleri çıkmaya başladım.
H1 sınıfı üst katımızda olmalıydı.
Dört kat çıkıp sonunda H1 yazan sınıf tabelasını gördüğümde derin bir nefes verip sınıfa girdim.
Elimdeki dosyaları öğretmen masasına bıraktıktan sonra masayı düzenlemeye başladım. Müdür yardımcısı simetri hastasıydı. Bir keresinde sınav kağıtlarını düzensiz bir şekilde masasına koyan oğlanın kulağını bile çekmişti.
"Jennie'yi cidden gözüm tutmuyor. Sana bir daha arkadaşça bile olsa yaklaşmasını istemiyorum. Yavşak..."
Kaşlarımı çatarak en ön sırada oturan çifte baktım.
Park Jimin ve yılışık sevgilisi Myoui Mina.
"Ama bebeğim..." dedi Park Jimin, sevgilisinin saçlarına elini daldırırken. "Jennie öyle biri değil. Hem gayet tatlı kız. Bak aramıza ne kadar sonra gelmesine rağmen hemen herkes onu sevdi. Sen neden böylesin?"
Gözlerimi devirerek sınıftan çıktım.
Bebeğim mi? Vıcık vıcık, iğrenç.
Eğer benim bir sevgilim olsaydı, onunla hayatta böyle olmazdım. Muhtemelen sırtına çıkar, saçlarını falan çekerdim. Asla romantik değildim, delilik eğlenceliydi.
Cebimde titreşen telefonumu açmak için kenara çekildim ve Seulgi'nin aramasına yanıt verdim.
"Efendim?"
"Chae!" diye fısıldamıştı, "Direkt konuya giriyorum. Burada bir Yunan Tanrısı var."
Kaşlarım çatılırken, "Ne?" diyerek merdivenlere yöneldim.
"Jane mi Jenny miymiş neymiş adı. Öyle bir şey dedi, anlamadım tam."
Gözbebeklerim sonuna kadar açılırken telefonu Seulgi'nin yüzüne kapattım ve koşmaya başladım.
O kız, az önce Hukuk-1 sınıfında Mina'nın bahsettiği yavşak mıydı?
O kadar güzel olup da yavşak çıkmasaydı şaşardım zaten.
Sınıfımın kapısına yaslanmış bir şekilde telefonuna baktığını gördüğümde gülümsedim ve tam önünde durdum.
Başını kaldırıp beni gördüğü an dudaklarını araladı, "Paramı almaya geld—"
Bir anda susup üzerimi süzmeye başlamıştı. Kaşlarımı çatarak bir adım geri çekildiğimde o da bana bir adım yaklaştı.
"Ne geliyorsun be?" diye mırıldanarak arkasına geçtim ve böylece bana dönerek sırtımı duvara yaslamasına sebep oldum. Bravo, bu pozisyonu gerçekten bilmiyor muydun?
"Sen nöbetçi misin?" derken boynumda asılı olan kartı alıp inceledi.
Korkmuş ve meraklı bakışlarımı üzerinde gezdirirken, "Evet, neden?" diye sordum.
"Bana yardım edersen sana 10 tane daha dondurma alırım."
Ağzımı şokla açtığımda elini çeneme getirip ağzımı kapattı, "Kabul mü?"
"Ne gibi bir yardım istiyorsun?"
"Çok da önemli değil canım," derken geri çekilip kollarını bağladı ve sırıtmaya başladı. "Yalnızca beni müdürün çağırdığını söyleyip dersten çıkaracaksın."
"Yuh," dedim. "Saçmalama. Olmaz öyle şey."
"Olur olur."
"Olmaz."
"Ya olur dediysem olur."
"Olmaz dedim ya!"
Saçlarını geri attıktan sonra elini uzattı, "10 tane dondurma artı benimle bir randevu?"
Şokla ağzımı açtım. Açıkça yönelimini mi belli etmişti az önce? Kaşlarımı kaldırarak ciddi olup olmadığına baktıktan sonra gözlerim kısılana kadar gülümsedim ve uzattığı elini tutup aşağı-yukarı salladım, "Tamam. Kabul."
🌿
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vanilla | chaennie
Fanfiction❝ Saçlarını geri attıktan sonra elini uzattı, "10 tane dondurma artı benimle bir randevu?" ❞ ©️jennie & rosé ┊27 Mart 2020 ↳ by, @venilyra