four

299 59 30
                                    

🌿

Jennie'yi dersten çıkaralı iki günü geçiyordu. Sana yazarım demesine rağmen yazmamıştı ve okulda da hiç karşılaşmamıştık. Bu yüzden kendimi kullanılmış gibi hissediyor ve fazlasıyla üzülüyordum.

Matematik dersinin ilk dakikalarındaydık, sıkıntıdan patlamamak için sıra arkadaşım Minnie'nin defterinin boş sayfalarına Jennie yazıyordum.

"Şimdi sınıf listesinden birini kaldıracağım."

Matematik öğretmenimizin kurduğu cümleyle beynimin kırmızı alarmları yandığında hızla Seulgi'nin kitabına bakmaya başladım. Öğretmen ne zaman sınıf listesinden birini seçecek olsa, bu kişi ben oluyordum. Bir sonraki sorunun cevabına iyice baktıktan sonra arkama yaslanarak öğretmenin söyleyeceği ismi merakla beklemeye koyuldum.

"Gel."

Bana mı demişti?

Ayağa kalkmaya hazırlanırken sınıf kapısının açılmasıyla büyük bir rahatlama hissi içime dolmuştu.

"Hocam, rehberlik öğretmeni Park Chaeyoung'u çağırıyor."

Yalnızca 5 saniye önce ismimin söylenmemesinin verdiği huzurla gözlerimi kapatmışken; duyduğum tanıdık ses ve söylediği kelimelerle, gözlerim bir anda pörtledi.

"Tamam, çıkabilirsin Chaeyoung."

Heyecandan titreyen bacaklarımla sınıf kapısına yöneldiğim an, "Hocam, yalnız arkadaş çantasını toplayıp öyle gelsin dedi öğretmen. Uzun sürebilirmiş, zaten son ders," dedi.

Matematik öğretmeni, başını sallayarak onayladığında hızla çantamı topladım ve heyecandan titreyen bacaklarımla sınıftan çıktım.

"Neden yaptın bunu?" diye sorduğumda sırıtarak boynundaki nöbetçi kartını çıkarıp yürümemi işaret etti.

"Seni randevuya götürüyorum."

Kaşlarımı çatarak omuzlarımı düşürdükten sonra hayal kırıklığıyla, "Anlaşmada bahsettiğimiz randevunun okul kantininde olduğunu söyleseydin kabul etmezdim," diye mırıldandım.

Gülüşü kulaklarıma dolduğunda bu anı kaçırmamak için hızla yüzüne bakmıştım.

Aman Tanrım...
Çok. Mükemmel. Gülüyordu.

"Okul kantinine gitmiyoruz zaten," dedi. "Seni Starbucks'a götürüyorum."

"NE?"

Sesimi kontrol edemeden konuştuğumda bir anda bileğimi kavradı. İki gün önce peşinden koştuğum merdivenlerden şimdi beraber koşuyorduk.

"Ne bağırıyorsun, ya öğretmenlerden biri duys-"

"Sınıflarınıza girin!"

Üst kattan gelen kalın ses Jennie'nin cümlesini yarıda kestiğinde merdivenlerden aşağı doğru koşmaya devam etmiştik.

Nihayet nöbetçi masasının önünde durduğumuzda Jennie; nöbetçi kartını masada oturan çocuğa verip teşekkür ettikten sonra bana dönerek, "Hadi," diye fısıldadı.

Nefeslerimi düzene sokmaya çalışırken tekrar bileğimi tuttuğunda, "Ayh," diye bir ses çıkarmıştım.

"Ne oldu?"

"Yoruldum, dur azıcık."

Gülümseyerek birkaç dakika dinlenmeme izin verdiğinde nöbetçi masasının üzerine yığıldım.

Bana birkaç saniye garip garip baktıktan sonra cebindeki telefonunu çıkararak dinlenmemi beklemeye başladı. 5 dakikanın sonunda enerjimin dolduğunu hissedince masadan zıplayarak indim, "İleri, marş!"

"Kızım senin sesinin ayarı yok mu?"

"Sorry, mom."

Özrüme gülerek karşılık vermiş ve çıkış kapısında doğru ilerlemeye başlamıştı.

"Okuldan nasıl çıkacağız?"

"Daha önce hiç kaçmadın mı?"

Sorduğu soruyla tek kaşımı kaldırarak başımı iki yana salladım, "Yoo."

Eyvah dercesine bir yüz ifadesiyle yeni bir soru yöneltmişti bana, "Duvardan atlayabilirsin herhalde?"

Güven verircesine, "Atlarım atlarım," dedikten yalnızca birkaç dakika sonra önünde durduğumuz duvara korku dolu bakışlar atıyordum.

"Bak bence biz bu randevuyu okul çıkışı yapalım."

"Hayır, ben yardım edeceğim sana."

Ciddileşen ifadesine kısaca bir bakış attıktan sonra, Eiffel Kulesini aratmayacak taş duvara döndüm.

"Nasıl çıkacağız buradan? Düz duvar, neresine tırmanayım?" diye söylendim.

Bana cevap vermek yerine arkamızdaki banklardan birini sürükleyerek bana doğru gelmeye başladı.

Bankı önüme koyduktan sonra, "E hadi," dedi. "Çıksana üstüne."

Korkulu bakışlarımla bankın üstüne çıktıktan sonra ellerimi duvarın kenarlarına koydum ve derince bir nefes verdim.

Evet, şimdi atlama sırasıydı.

Tim gücümü kollarıma vererek kendimi ittiğimde... Hiçbir işe yaramamıştı.

Aynı hareketi birkaç kez daha denedikten sonra bacaklarımda hissettiğim baskı, gözbebeklerimin büyümesine sebep olmuştu.

"1,2,3!"

Ve bahçe duvarının arkasındaydım.

"Sert mi oldu? Bekle, geliyorum!"

🌿

sabahın yedi buçuğunda bölüm atmayan da kendine yazarım demesin

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 02, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

vanilla | chaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin