...
'Bir yaprak daha düştü'
Pencere kenarındaki yatağıma oturmuş, sonbaharın gelişiyle yapraklarını tek tek kaybeden ağacı izliyordum. Yapraklar kopmak istemedikleri daldan rüzgar zoruyla koparılıp sürükleniyordu. İnsanlara ne kadar çok benzediklerini fark ettim. Tıpkı benim evden koparılıp buraya savruluşum gibi.Derince iç çektim. Burası çok sıkıcıydı. Yapacak hiç bir şeyim yoktu. Üstelik geleli daha bir kaç saat olmamıştı bile.
Gözleri yavaşça yatağında uyuyan bedene çevirdim. Çok garip biri gibi duruyordu. Üstelik beni korkutmuştu. Gerçekten bir psikopat olduğunu düşünmüştüm bir an.
Ya gerçekten öyleyse? Sonuçta burası bir rehabilitasyon merkezi her çeşit insan olabilir burda.
Kafamı hızla iki yana salladım. Saçma bir düşünce. Öyle biri ile neden beni aynı odaya koysunlarki?
Kendimi gerisin geri yatağa bıraktım. Konuşacak kimsem bile yoktu burda!
Eşyalarımı bile yerleştirmemiştim. Buraya alışmak için hiçbir çaba da göstermiyordum.Sanki annem gelip beni alacak ve 'sana şaka yaptım' diyecekmiş gibi. Kendi kendime güldüm. Beni neredeyse evden kovmuştu. Üstelik kan bağı olmayan bir piç uğruna! Vücudumun sinirden yanmaya başladığını hissettim. Tekrar güldüm. Gerçekten şaka gibiydi!
Ben düşüncelerimle boğuşurken koridordan bir ses geldi.
"Akşam yemeği hazır! Herkes yemekhaneye!"
Karnımın acıktığını hissettmeye başladım. Elimi göbeğime götürüp ovuşturdum.
"Acıktın mı sen? Doyuralım o zaman. Ne dersin?"
"Bu adadaki tek manyağın kendim olduğunu düşünmüştüm."
Gelen ani ses ile kafamı kaldırdım. Gözlerini ovuşturarak bana bakan bir Yoongi! Aman ne hoş. Uyuduğunu düşünüyordum oysaki.
Yavaşça yutkundum kendimi savunmaya geçmeli miydim yoksa susmalı mı?
Ani bir atakla konuştum"Manyak olduğunu kabul ediyorsun yani?"
Lafım üzerine dilini dudakları üzerinde gezdirip sırıttı. Ama bu tehlikeli bir sırıtıştı. Ve kesinlikle tüylerimi diken diken etmişti.
"Bu manyağın sana neler yapabileceğini de tahmin ediyor musun sarı civciv?"
Derince yutkundum. Kafamı hayır dercesine iki yana salladım.
İfadesini ciddileştirip "öğrenmek istemiyorsan sus." Dedi.
Kafamı salladım.Kafamı yorganın altına sokmak istiyordum. Bu çocuk gerçekten psikopattı ve beni burda kesecekti.
Dudaklarımı ısırdım. Eğer bana bir şey olursa hepsi annemin suçu demek istiyordum. Bunu bir yere not almalıydım mutlaka.
Gözlerimi yavaşça ona çevirdim. Kapıya doğru gidiyordu. Bir anda dönünce az kalsın yataktan düşüyordum.
"Aç göbeğini doyurmayı düşünmüyorsun herhalde?"
Boğazımı temizleyip "hayır tabikide doyuracağım." Dedim.
Elini sallayıp "hadisene o zaman." Diyerek kapıyı açtı.
Bende el mecbur peşinden ayaklandım. Üzerimi şöyle bir silkeledim. Yerdeki terliklerimi giyip odayı terk ettim.
Kısa zamanda koridorun sonuna gitmiş olan çocuğa hayretle baktım. Gerçi biraz daha böyle bakarsam çocuğu kaybedecektim ve o tatlı yemek hayal olacaktı.
Koşar adımlarla ona yetişmeye çalıştım. Merdivenleri inerken aramızda iki merdiven kala yavaşladım. Soluk soluğa kalmıştım. Elimi kalbime götürüp derin soluklar alarak inmeye devam ettim.
En alt kata indiğimizde beyaz ve pembe ağırlıklı; masalar ve sandalyelerle döşenmiş geniş bir alana geldik. Bir çok kişi yemeğini almış yiyordu bile. Bazıları ise bizim gibi sıradaydı.
Etrafı incelerken bir anda sendeledim. Düşmemek için önümdeki Yoongi'ye tutundum.
Temasım ile kafasını bana çevirdi. Kaşları çatık bir şekilde bir yüzüne bir de elime bakıyordu. Korku ve heyecanla hemen kendimi topralayıp elimi çektim.
Gözleri bir süre daha üzerimde oylandı. Kafasını çevirince derin bir soluk aldım.
Bakışları bile veni korkutmaya yetiyordu.
Acaba istesem odamı değiştirirler miydi? Bunu ilerleyen zamanda mutlaka sormalıyım dedim kendi kendime.Yaklaşık bir asır sonunda sıranın bana gelmesi ile yemeğimi aldım. Uzun süredir yaptığım gibi yine Yoongi'yi takip ederek onun oturduğu masaya oturdum.
Masada biz ve siyah saçlı, çelimsiz gibi duran, naif bir çocuk oturuyordu. Benden bile küçük duruyordu. Açıkcası merakımı cezbetmişti. Bakışlarımı hissettmiş olacak gözlerini gözlerime kaldırdı. Ela gibi duran parlak gözleri vardı. Gerçekten küçük gözüküyordu. Hikayesini merak etmiştim.
Bakışlarımdan rahatsız olduğunu belli edercesine yerinde rahatsızca kıpırdandı. Bende daha fazla üstelemek istemediğimden yemeğime döndüm. Oysa belki arkadaş olabilirdik. Hatta odası boş ise yanına bile geçebilirdim , öyle değil mi?
Kaşığımı kuru pirincin içinde çevirdim. Galiba hayatımda daha önce bu kadar kötüsünü yememiştim. Az önce açlıktan çanlar çalan midem bile bir kenarıya çekilmişti şuan.
'Ah anne, bana yaptığını görüyor musun?'
(burda býraktým..) 05.04.2020

ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙏𝙝𝙚 𝙋𝙨𝙮𝙘𝙝𝙤 | 𝙔𝙤𝙤𝙣𝙈𝙞𝙣
FanfictionKaranlık bulutlar üşüşmüşse eğer ruhunuza artık umut yok sanırsınız. Kendinizi ıssız bir bataklığa saplayıverirsiniz. Fakat bilmezsiniz ki Tanrı'nın sizin için planları vardır. Saplandığınız bataklık sizi yutmuş olsada yukarıda sizi kurtarmayı bekle...