Girift-3

96 12 11
                                    

Multi: Ekin ve Beliz.

Burada geçirdiğim ikinci gece ilk geceme göre daha rahat olmuştu. Bir süre yatakta dönüp durmuştum ama sonunda uyuyabilmiştim. Sürekli Nisa'yı düşünüyordum. Aklımın bir tarafı hep ondaydı. Ne halde olduğunu bile bilmiyordum ve bana en ufak onunla ilgili bir haber verilmiyordu. Demir denen adama yalvarmak istemiyordum bu konuda. Gerçi bir tarafım onun kararlı ve sözünün arkasında bir adam olduğunu söylüyordu. Bu da demek oluyordu ki Nisa'yı biraz zor görürdüm.

Öte yandan kendimi dizginlemeye çalışsam da karakterim gereği Demir'e yumruğumu geçirmemek için kendimi gerçekten zor tutuyordum. Ukala ve iğrenç olduğunu düşündüğüm bir tavırla bana Nisa'yı canı istediğinde sadece bir kere gösterebileceğini söylemişti. Kardeşimi görüp görmemem psikopat bir herifin keyfine kalmıştı yani!

Bu insanlara güvenemezdim. Beni zorla alıkoymuşlardı. Nisa'ya nasıl davrandıklarını nereden bilebilirdim ki? Daha küçük bir kız çocuğuydu ve benim gibi değildi. Hoş ben onun yaşındayken de dik başlı bir kızdım. Nisa bana benzemiyordu. Eminim ki ağlayıp duruyordu.

Yarı uyanık, yarı uyur bir halde gözlerim kapalıyken kapım bir anda sertçe açıldı. Sinirle inlerken gözlerimi açıp gelen kişiye baktım. Uzun boylu, esmer biriydi. Benden yaşça büyük olduğunu tahmin etmek zor değildi. ''Günaydın Su. Eline bakmam lazım.'' Elinde tuttuğu çantayla beraber yatağıma doğru geldi.

''Neden kimse bu aptal kapıyı tıklama gereği duymuyor?'' Ani çıkışım onu afallattı ama haklıydım. İki gündür burda sayılırdım ve bir kişinin bile şu kapıyı tıklayarak içeriye girdiğini görmemiştim. En azından müsait olmadığım bir zamana denk gelmediği için şu ana kadar şanslı sayılırdım.

''Üzgünüm, haklısın. Benim hatam.'' Adam elime doğru bir hamle yaptığında hızla elimi ondan uzaklaştırdım. ''Bir şeyim yok. İyiyim,'' diye konuştum sertçe. Aslında yalan söylemiş sayılmazdım. Hafif bir sızı vardı ama yakında geçeceğini düşünüyordum.

''Buranın doktoruyum ve eline bakmam gerekiyor. Demir'in kesin talimatı var. Lütfen zorlaştırma küçük hanım.''

Ne Demir'miş be arkadaş! Herkes bu adamın sözünü dinlemek mi zorunda? Zaten ona karşı hissettiğim sinir duygusu daha tam yatışmadan şimdi daha fazla baş göstermişti. ''Demir'e elimin hiçbir şeyi olmadığını ve elime bakılmasını benim istemediğimi söyleyin o zaman.'' Sinirle doğrulduğum pozisyonu bozarak geri yatış pozisyonunu aldım ve kendini doktor olarak tanıtan adama kıçımı dönüp gözlerimi sıkıca kapattım. Madem ondan korkuyordu o zaman benim adımı verebilirdi çünkü ondan korkmayan tek kişi bendim herhalde bu koca evde.

Uyumak istediğimi sanarak ''Yarım saat sonra kahvaltı saati ve zaten uyanmak zorunda kalacaksın küçük hanım,'' dedi. Arkamı dönmedim ve uykulu bir ses çıkarmaya çalıştım. ''Yarım saat sonra uyanırım o halde.''

''Lütfen işimi zorlaştırma.'' Bu adamdan kurtulacağım falan olmadığına emin olduğumda, en iyisi neye bakıyorsa bakıp odayı terk etmeli diye düşündüm. Oflayarak tekrar yatakta doğruldum ve elimi ona doğru uzattım. Gülümsedi.

Bir süre parmaklarımla uğraştıktan sonra ''Sorun gözükmüyor gibi,'' mırıldandı. Zaten ona bunu söylemiştim ama bana inanmamış ve boşu boşuna uğraştırmıştı ikimizi de. Bilmiş bir edayla ona baktığımda ne anlattığımı anlamış olmalı ki gülümseyerek kalktı ve çantasını toparlamaya başladı.

''Pekala, Cenk ben.'' Elini bana doğru tanışmak için uzattığında ben de ona uzattım. ''Benimkini zaten biliyorsun.'' Ani çıkışıma sadece gülümseyerek yetindi ve odadan çıktı. Gerçekten hiçbir şey yokmuş gibi buradaki insanların gülümsemelerine sinir olmaya başlamıştım. Herkesin beni anlayışla karşılaması için sanki ben gelmeden önce kafalarına silah doğrultmuşlar gibiydi.

GİRİFTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin