kim feel, someday the boy.
"Anlayamıyorum, gerçekten."
Hiçbir duygu barındırmayan gözlerimle ona bakarken yüzündeki ifadesizlik beni sinir ediyordu.
"Değil mi?" diye sordu Mark onay beklercesine. "Her şeyin başı sensin. İtalya, uyuşturucu, Jaebum ve Jinyoung olayın içine girdiğinde tüm oklar sana çevrildi."
"Siz nereden biliyorsunuz?" Gözlerini üzerimden çekmiş sağ tarafımda dikilen Lucas ve Marka çevirmişti.
"Jungkook, arkadaşım." dedi Mark ifadesizce. "Ne yapıyorsunuz? Kadınlar üzerinden millete mi dağıtıyorsunuz? Hanbin'e Momo vermişti, Jungkook'a Tzuyu. İyileşmesi için oraya gitti ama ne durumda olduğu hakkında bilgiyi sadece birkaç ay önce öğrendiler!"
"Sesini kıs, evlat."
"Ne verdin ona?"
Bu sefer sorma sırası Lucas'taydı. Rahat gözüküyordu ama sinirli olduğu belliydi.
"Bağımlı olduğu şeyi vermeye devam ettim."
"Bu kadar pislik bir insan olduğunu bilmiyordum." diye mırıldandım gözlerimi üzerinden çekmezken. Belki benim için de planları vardı, sonuçta mor dosyada ne olduğunu bilmiyordum. Arkamı dönüp odadan çıktığımda sweatshirtün şapkasını kafama geçirip kaküllerimi ellerimle dağıttım. Gerçekten insanları tanıyamıyordum. Boş yere güven ve puf. Babama güvenemezsem kime güveneceğim diye düşünüyorken, ona bile güvenmemem gerektiğini öğretmişti bana.
Parklardan nefret etmeme rağmen kendimi hep bu salıncağın dibinde buluyordum. Onun geçen dikildiği direğin dibine oturup ayaklarını öne uzattım, yeterince yere oturmuştum bugün. O adamdan bir şekilde kurtulmam ve annemi kurtarmam lazımdı. Annem. Tekrar ona bakmadan kaçmıştım, evden kaçmak alışkanlık olmuştu.
"İyi alıştın yere oturmaya."
Lucas gelip yanıma oturduğunda sırtını benim gibi direğe yasladı ve bileğinin birini diğerinin üzerine atıp omuzunun üzerinden bana döndü. Açık kahverengi saçları ve kahverengi gözleri vardı. Genelde ya sweatshirt giyerdi ya da bol tişörtler. Hep aynıydı. Değişmemişti.
"Seni sevmemesinin sebebi var." dedi gözleri evinin bir üst katındaki pencereye kayarken, onun gibi oraya döndüğümde perde hızla kapandı ve ışık söndü. Daha fazla belli edemezdi. Beni sevmemesinin ne gibi bir sebebi olabilirdi?
"Ne o?" diye mırıldandım bacaklarımı kendime çekerken. Başımı dizlerime yaslayıp yan bir şekilde ona bakmaya başladım.
"Hanbin onun kuzeni," diye mırıldandı. Anlamıştım. "Babamın yaptıklarının bedelini ben ödüyorum desene?"
Kuzenin o bataklığa girmesinin sebebi olan adamın kızı, sevdiği çocuğun etrafındaydı. Ne düşündüğünü anlayamazdım elbette. Ama hiçbir suçu olmayan birini suçlayacak bir insan değildim, annem bana böyle öğretmemişti.
"Ve benden hoşlanıyor."
Yutkunamadım. Gözlerimi ondan kaçırıp omuzlarına indirdiğimde yüzüme bakmaya devam ediyordu. "Senden hoşlanmaması normal değil, sonuçta senin hiçbir suçun yok." dedi sessizce. Bir şey demeden aynı şekilde bakmaya devam ettim.
Ve benden hoşlanıyor.
Bildiği halde neden bir şey yapmıyordu? Ya da ne yapacaktı ki, Yuqi'nin hislerine karşılık verirse sevgili olabilirlerdi. Ellerimle yerden destek alıp bedenimi kaldırdığımda aynı anda kalkmıştık.
"Gidecek misin?"
Gidecek misin? Burada kalıp onunla ne konuşacaktım, babam arkadaşına zarar verdiği için özür mü dilemem gerekiyordu?Benim bir şeyler yapmam hiçbir şey değiştirmezdi, babam bir şeyler yapmalıydı. Babam. Onu bunca zaman tanıyamamak hislerimi zedelemişti. Babasının kızı. Hep böyle demişlerdi babama fazla benzemediğim halde.
"Yuqi'den özür dilemek isterdim ama, bu hiçbir şey değiştirmez." diye mırıldandım ellerime yüzümü sıvazlarken.
"Böyle mi olacak?" dedi karamsar çıkan sesiyle. Kaşlarım çatılırken arkama dönüp ona baktım.
"Ne demek istiyorsun?"
Derin bir nefes verip ellerini cebine soktu ve birkaç adımda bana yaklaştı. Saçları hafifçe dağılmıştı. Kahverengi gözlerinin etrafı kızarmıştı, aynı şekilde olduğumu biliyordum. Uykum gelmişti.
"Ne demek istiyorum?" diye mırıldandı gözleri kısılırken. "Sen benden kaçmaya devam edeceksin, ben uygun zaman arayacağım." gözünü kırptı. "Böyle gitmez Ella."
"Biz küçükken güzeldik."
Sadece gözlerime bakıyordu, hiçbir duygu yoktu kahverengilerde; her ne düşünüyorsa bunu gizlemeyi iyi beceriyordu. Bomboş bakıyordu.
"Küçükken." diye fısıldadı.
Artık biliyordu.
Hayır, artık emindi.
"Şimdi de güzel olabiliriz," ayakkabısının ucu benimkine değdiğinde kısa bir süre oraya bakıp kafamı tekrar kaldırdım.
"Biliyordun yani?" diye mırıldandım dolan gözlerimi salıncaklara çevirerek.
"Girasole? Valeria'nın en sevdiği çiçek." bir süre durdu. "Unuttuğu bir şey var, beni önceden takip ediyordu yani onun hesabı olduğunu biliyordum."
"Anonimcilik bile oynayamadım."
Boş bakışları yoğunlaşırken aynı şekilde duruyordu, elleri cebinde; gözleri kısıktı. Kahverengi saçları hafifçe savruluyordu.
"Herkesin yaptığı şeyleri yapmayalım," diye mırıldandı. "Sıradan olmayalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
anorexia | lucas
Fanfiction"Biz küçükken güzeldik." Sadece gözlerime bakıyordu, hiçbir duygu yoktu kahverengilerde. Bomboş bakıyordu. "Küçükken." diye fısıldadı. Artık biliyordu. 2020 | apricitasni