Ch 1 "Vanya Nér"

139 8 7
                                    

Aiya kitapsızlar
Lin ve Rail ilesiniz.

Elindeki ince ve kısa dal parçasını baharın müjdesi ile ıslanmış ıslak toprağa sokup çıkarıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Elindeki ince ve kısa dal parçasını baharın müjdesi ile ıslanmış ıslak toprağa sokup çıkarıyordu. Çok da düşünmeden küçük elleriyle yeşil sıska otları yolarak kahverengi toprağı göz önüne serdi. Otları etrafa tüm gücüyle atarken bir kaçı esen rüzgarla toprağın üzerine düşmüş, onları da eliyle toprağı eşeleyerek temizledi. Sopayı bıraktığı yerden geri alırken aklına gelen fikirle dilini dişlerinin arasına alıp dudaklarından dışarı uzattı. Bu odaklandığında sık sık yaptığı bir alışkanlıktı. Dadısının ona bir kaç haftadır öğretmeye didindiği harfleri yan yana çarpuk çurpuk getirerek adını yazmaya çalıştı. İşi bittiğinde ise ayağa kalkıp şöylece bir göz gezdirdi. Memnun olacak ki küçük dudakları gururla kıvrıldı.

"Hey! Hey Oli!" Küçük elleri havada sallanıyor toprağı göstererek dadısını yanına çağırıyordu.

"Prensim!" Annesi ne çığlık atar gibi bağırmıştı ne de sesi az çıkmıştı. Oldukça vakur bir şekilde oturduğu yerde vücudunu çocuğa çevirmiş, bakışları da bir o kadar ciddiydi. "İnsanların adlarını kısaltmayın, bu hiç centilmence değil."

Çocuk önüne dönüp gözlerini devirmişti çünkü annesine karşı gözlerini devirmek mi?... Kendisine 2 saat kafasında kitapla ayakta durma cezası ya da en pimpirikli katiplerden birini tutabilirdi. En kötüsü onu uzun bir süre dışarıya göndermeyebilirdi.

Hafifçe reverans vererek "Hanımefendi Olivia gelip yaptığım şeye bir göz atmanızı rica ediyorum" gözleri annesini takip ediyordu.

Olivia'nın gözleri şaşkınlıkla açılmış parmakları önünde buluşup terleyen avuçlarını ovalarken karşısındaki çocuğun hareketinden daha çok belini büktü, utancından ve statüsünün küçüklüğünden sesini yutarak "Prensim böyle şeyler yapmayın lütfen. "

Çattığı kestane rengi kaşları öne düşen buklelerinin arasından seçiliyordu. "Bir hizmetli için eğilemezsin, sen prenssin."

Olivia gözlerini yerden kaldıramıyor küçüldükçe küçülüyor. Sanki o verandada yok oluyordu. Bir bitki olmayı diliyordu belki de. Elleri gül kurusu elbisesinin üzerindeki bej rengi önlüğü sıkıca kavramış, yaşlılıktan çökmüş omuzları iyice göğsüne doğru kapanmıştı.

Küçük olan Olivia'nın titrek ellerinden birini nazikçe kavrarken kendine çekti. " Bana arkadaş seçme seçeneği sunmadınız. " işaret parmağını toprağı gösterirken "Bak nasıl olmuş? Adımı yazdım" kuş gibi kıkırdarken dökülmüş süt dişlerinin boşluğundan dili baskı uyguluyor ve kısık gözleriyle çok tatlı görünüyordu.

Olive gülümserken ela gözlerinin kenarındaki kırışıkları çizgi çizgi belirmişti. "Çok güzel yazmışsınız prensim. Babanızdan daha hızlı kavrıyorsunuz. Siz çok zeki bir kral olacaksınız."

ᴍᴇʟ&ʟᴏɴHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin