Ch 3 "Haleth"

57 6 7
                                    


Aiya kitapsızlar
Lin ve Rail ilesiniz

Evet, birkaç düzenlememiz var. Hikayede fazla ilerlemeden bunları yapmak istedik. Üyelerimizin isimleri doğal olarak Korece fakat hikayenin zaman, mekan ve kurgusuna göre oldukça sırıtıyorlar. Lin Rail olarak onlara isimler vereceğiz ve şimdilik okurken parantez içinde göreceksiniz fakat ileri zamanlarda yazmayacağız. Oylamayı ve yorumlamayı unutmayın.

"Gi melin"

Odasına koşar adım varıp kendinden 3 kat büyük kapısını sırtını yaslayarak kapattı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Odasına koşar adım varıp kendinden 3 kat büyük kapısını sırtını yaslayarak kapattı. Kapının tok sesi odada yankılandıktan sonra sırtını kapıda sürterek yavaşça yere çömeldi. Küçük dizlerini bedenine çekip,bedeni gibi küçük göz damlalarını da bırakmaya başladı. Bu göz damlaları büyük hıçkırıkları da beraberinde getirdi.

Kendine sorup durduğu o soru.. Kraliçe Victoria onu zaten sevmezdi. Buna emin olmaya gerek yoktu,zaten öyleydi. Üvey çocuğundan öte, onun için bir engeldi, oğlunun tek rakibiydi gözünde. Ama rakip olamam ki,çok çelimsizim ben diye içinden geçirip kendine acıyor, tehdit olmadığını en iyi kendisi biliyordu.

Evet evet, ben bir tehdit değilim.Benden korkmalarına ve nefret etmelerine gerek yok ki. Ben onlara hiç kötü bir şey yapmadım. Bazen Tybalt'a(Jm) oyunbozanlık yaparım. Botunun tekini saklarım, kitaplarını ondan habersiz alırım. Ama.. Ama hiç zarar vermem. Hiç canını yakmam, yakamam.

Ayaklanıp altın işlemeli çerçevesi olan uzun aynasının karşısına geçip kendini incelemeye başladı. Kollarını sıvayıp bileklerine omuzlarına dokundu. Annesi hep büyüyünce çok güçlü ve heybetli bir çocuk olacağını söylerdi. Ya Tybalt(Jm) benden daha uzun olursa.. Ya babama benzer de güçlü ve dimdik durur, bende onun yanında saftirik gibi durursam.. Beni de kafese koyacakmış zaten. Tabii kral olursa koyar. Ağzından bir "cık" sesi çıktı, Ama annem de izin vermez ki! Küçük prens bu dediğine yine kendisi güler kendisi ağlardı. Onu öyle bir sarsmıştı ki bu zihninden geçen şey. "Annem beni kafesten koruyacak ha? Bana altından kafesi yaşatan zaten annem değil mi? Ben neden Tybalt'a(Jm) şaşırayım, annem başta beni kilitledi bu görkemli surlar ardına, kadifeler içinde saklıyor beni, kendimden."

Gözlerini sımsıkı yumup dudaklarını hareketlendirdi. Tavşan dişleri küçücük, belli olmuştu iki dudağının arasından. Hayalini kurduğu şey Oli'nin, kafasına narince koyduğu zümrüt işlemeli altın tacıydı. Dalgalı kahverengi saçlarının üzerinde çiçek gibi duruyordu bu taç. Etrafındaki bütün hizmetliler kendisini alkışlıyor, küçük kızlar çiçekler savuruyorlardı dört bir yandan. Annesi elini omzuna koymuş narince okşuyordu. Küçük çocuğun eli omzuna gittiğinde ise boşluğu hissetmesiyle gözlerini açması bir oldu. Eli omzunda öylece kalmış, dudağının büzülmesine de karşı koyamamıştı.

ᴍᴇʟ&ʟᴏɴHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin