16

188 13 13
                                    

flashback

Sinirle telefonunu kapattı Doyoung. Biraz önce eşiyle kavga etmişlerdi ve şimdi sinirden avuç içleri terliyordu. İstediği yalnızca birazcık anlayışken Jaehyun'un böyle düşüncesiz davranması sinirlerini bozuyordu. Doyoung da isterdi şimdi evinde kolları arasındaki oğluyla sevgilisinin göğsüne yaslanıp uyumayı fakat bu etkinlik cidden onun için çok önemliydi işte, mecburdu burada kalmaya. Koridorun sonuna asılmış olan aynadan üzerini son kez düzeltip kalabalık salona girdi ve Patronu ile birkaç zengin herifin başında dikildiği masaya ilerleyip Patronunun yanındaki yerini aldı. 

"Üzgünüm, oğlum evde biraz huzursuz olmuş da onunla konuşmam gerekiyordu." Adamlar anlayışla başlarını sallayıp sohbete kaldıkları yerden devam ederlerken Doyoung hala üzerinden sinirini atabilmiş değildi. Biraz olsun kendini yatıştırabilmek için önündeki  hatrı sayılır miktarda alkol içeren kokteyli tek yudumda midesine yolladı. Bunu fark eden patronu Johnny hafifçe diğerine doğru eğilip konuştu.

"Her şey yolunda mı?" Doyoung gözlerini diğerine çevirip mırıldandı.

"Evet efendim." Masaya tekrar göz gezdirince başka içki olmadığını fark edip mırıldandı.

"Kendime içecek bir şeyler almaya gidiyorum, siz de ister miydiniz acaba?" Adamlar onu takmayınca içinden söylene söylene masadan ayrıldı ve ışıklarla süslenmiş göz alıcı tezgaha doğru ilerleyip garsona seslendi. "Bakar mısın? Burada bira var mı?" Garson sakince kendisine döndü.

"Yalnızca kokteylimiz var efendim." Doyoung göz devirip kendine bir kadeh istedi ve beklemeye başladı. Gözü ikide bir telefonuna gidiyor ve eşinin mesaj yazıp yazmadığını kontrol edip duruyordu. Böyle geçen yarım saatin ardından garson artık Doyoung'un boş bardaklarını toplamaktan sıkıldığında Johnny sonunda Doyoung'un yokluğunu fark etmiş ve küçük bir göz atmadan sonra kafasını eline yaslamış iç çekerek içkisini yudumlayan çalışanına yüzünde göz alıcı bir sırıtışla yaklaşmaya başlamıştı. Doyoung ise uzun süredir alkollü şeyler içmediği için bu aşırı yüklemeyle kör kütük sarhoştu. 

"Doyoung? Neden gelmedin?" Doyoung kafasını kaldırıp patronuna şöyle bir baktıktan sonra iç çekip başını önündeki tezgaha yasladı. 

"Canım istemedi çünkü. Şu an canım hiçbir şey istemiyor." Doyoung'un sarhoş olduğunu bir bakışta çok rahat anlayan Johnny yine de denemek için elini diğerinin yüzüne yaklaştırıp saçlarını geri itti. Doyoung tepkisiz kalınca istediği kıvamda olduğunu anlayarak yanındaki tabureye oturup biraz daha yanaştı diğerine. 

"Bugün çok yoruldun, eve götüreyim mi seni, hm?" bu soruyu sormasının nedeni moral bozukluğunun kocasıyla bir alakası olup olmadığını öğrenmekti. 

"Hayır! Eve gidemem, Jaehyun henüz uyumamıştır. Kavga etmek istemiyorum." Johnny mesafeyi azalttı. 

"Ama burada da kalamazsın..." dudaklarını büzüp düşünüyor gibi yapan adama bakakaldı Doyoung. Patronu ne zamandan beri bu kadar yakışıklıydı? "Doyoung, bana geçmeye ne dersin?" Doyoung elini kocaman gülümseyen adamın yanağına koydu. 

"Gamzelerin... Çok güzeller." Kaşları çatıldı birden. Kimdi bu adam? "Seni nereden tanıyorum?" Johnny şaşkınca diğerine baktı ve kıkırdadı.

"Hadi kalk evime gidiyoruz." Sonra diğerinin kolunu omzuna atıp elini ince beline sararak hafif bedeni ayağa kaldırmıştı. 

"Bir yerden tanıdık geliyorsun ama..." adam yine kocaman sırıtınca gülümsedi Doyoung. "Tanıdım seni! Sen, benim," kelimeleri uzatarak konuşuyordu. "Kocamsın!" Johnny duyduğu şeyle daha da genişletti sırıtmasını.

the water fountain ♬ dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin