♬17♬

96 7 9
                                    

"I should've built a home with a fountain for us, the moment that he told me she was in love too young..." devam etmeden önce doyoung'un yanağına güzel bir öpücük bıraktı. "I was too young." Doyoung gülümseyerek sevdiğinin saçlarını okşadı. 

"Bu şarkı sanki bize yazılmış gibi." Gülümsedi Jaehyun

"Bizim hikayemiz daha güzel. Şarkıda ki bahsi geçen kişi başka birinin kollarında ama bak, sen benden hiç gitmedin. Güzel yanı bundan sonra da hiç gitmeyecek olman." Doyoung duyduklarıyla zoraki bir şekilde gülümsedi. Jaehyun'la birlikte Minseok uyanmadan evi toparlama kararı almışlardı ama Jaehyun dün geceden kalma bulaşıkları makineye yerleştirirken bile mutlu olmasını sağlayacak şeyler yapıyordu. O harika bir adam, diye geçirdi içinden Doyoung. Aynı zamanda aklında gizlice hastaneye nasıl gidebileceğini tartıyordu. Minseok büyük ihtimalle bugün kendisini bıakmak istemeyecekti. O istese bile diğer koca bebeğinin isteyeceğini hiç sanmıyordu. Ama hastaneye gidip gerekeni yapmalı ve içindeki şüpheden kurtulmalıydı. Yarın işe gidip patronunun suratını görmeden bunu yapması şarttı. 

"Baba?" Tek eliyle gözünü ovuşturarak kapıda dikilen minik beden ortamın tüm havasını değiştirmişti. Doyoung ellerini kurulayıp oğluna ilerledi.

"Bebeğim, günaydın!" Minseok kollarını babasına uzatıp onu kucağına almasını istedi.

"Tavşan çocuk süper babanın çikolatalı muzlu kreplerini yemeye hazır mı bakalım?" Daha önceden pişirdiği kreplere çikolata süren Jaehyun'a gülümsedi Doyoung.

"Hazırım süper baba! Ama içine brokoli koyup koymadığını öğrenmek için önce kurabiye adam yiyecek." Doyoung kaşlarını çattı.

"Hey, neden ben kurban ediliyorum?" Minseok tatlı tatlı gülümseyip babasının yüzünü minik elleri arasına aldı.

"Çünkü bana benim için her şeyi yapacağını söyledin canım." Doyoung oğlunun bilmiş bir tavırla söylediklerine kıkırdadı.

"Öyle olsun bakalım küçük bey." Jaehyun ıslık çalarak büyük bir uğraşla hazırladığı krepleri masaya yerleştirip oturdu.

"Eğer hemen masaya oturmazsanız ikiniz de müthiş kreplerimin tadına bakamayacaksınız." Küçük çocuk heyecanla babasının kucağından kurtulabilmek için çırpındı ve minik ayakları yere değer değmez kendisine özel olan mavi sandalyesine tırmanmaya başladı. Ardından Doyoung da kıkırdayıp yerine yerleşince tamamlanmışlardı. Küçük çocuk babasının dilimlemesini bile beklemeden krebinden büyük bir ısırık aldığında brokoli ihtimalini çoktan gözden çıkarmış olduğu anlaşılıyordu. 

"Ee, bugün planımız ne?" Doyoung sakince çayını yudumlayıp kendine sorar gözlerle bakan eşine döndü.

"Umm, aslında bugün ayrı takılsak daha iyi olacak." Bir anda iki bebeğinden de yükselen itiraz nidalarıyla iç çekti Doyoung.

"Ama neden? Zaten tam gün boş olan bir pazarımız var, onda da beraber olsak ya." Büzdüğü dudaklarıyla konuşan eşinin çatal tutmayan eline uzanıp sıkı sıkı tuttu Doyoung.

"Üzgünüm tatlım ama hastaneye uğramam lazım..." Jaehyun'un sorar bakışları altında yutkundu ve daha önce düşündüğü yalan bir anda firar etti dudaklarından. "Bugün Mark'ın ilk kontrolü var ve ben ona yanında olacağıma dair söz verdim." Minseok kafası karışmış bir şekilde babasına baktı.

"Mark abi neden hastaneye gidiyor ki baba? Yoksa o da mı diş hırsızına gidecek?" Dehşetle sözünü tamamlayan oğluna kıkırdadı Jaehyun. Doyoung ise onun aksine gayet ciddiydi.

"Hayır bebeğim, Mark abin diş doktoruna gitmeyecek. Ayrıca şu 'diş hırsızı' söylemi de hiç hoş değil, bir daha duymak istemiyorum." Minseok dudak büzüp tabağındaki muzla oynamaya başladı.

the water fountain ♬ dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin