"Hayatımızdaki şerefsizleri bir çırpıda silebilsek ne güzel olurdu?"
Yazarın ağzından;
Bundan 18 yıl önce:
Yaşıtları tarafından dışlanmıştı Ayaz. Her ne kadar sevimli ve bir okadar asi bir çocuk olsada annesini üzmemeye çalışırdı. Biliyordu annesi üzülünce bütün çiçeklerin solduğunu. Keşke babası da Ayaz kadar düşünceli bir insan olsaydı. Belki ozaman her şey değişirdi. Karanlıktan beslenmiş aç bir ruha sahip olmazdı Ayaz.
Yine birgün yatağından kalktığında annesine Günaydın öpücüğü vermek için yanına koşuyordu minik Ayaz. Annesi ve babasının yatak odasının kapısına geldiğinde minik ayakları birden istemsizce duraksadı. Annesinin öğrettiği gibi kapıyı tıklatarak içeriye girmesi gerektiğini hatırlamıştı çünkü.
"Anne ben geldim içeri girebilir miyim?"
Sanki içeride fırtına kopuyordu. Sesler adeta kuvvetli esen bir rüzgar gibi Ayazın suratına çarpmıştı.Annesi duymamıştır diye bir kez daha seslendi kapının ardından.
"Anne......şey çikolataları yedim dişlerim çürüyecek sanırım"
Annesi ağlamaklı bir şekilde Ayaz'a seslendi.
"Annecim ben biraz hastayım sanırım uyumam gerekiyor seninle baban ilgilense olur mu?"
"Peki anne " diyebildi minik Ayaz. Önceden hiç annesi onu yalnız bırakmazdı. Özellikle babasıyla.Annesini beklediği kapıdan babası çıkınca biraz korkmuştu. Babası baya korkunç bir adamdı. Bazen minik Ayaz onu babası olarak görmüyordu çünkü o Ayaz'ın hayallerini süsleyen bir baba değildi.
"Yerden bitme git yatağına zıbar"
"Ama...baba ben annemi öpücektim."
"Git belanı benden bulma! Yatağına geri yat senle mi uğraşacağım ben!"
Gözlerini ovalaya ovalaya odasına doğru yol aldı küçük Ayaz. Yatağına yatıp annesinin ona öğrettiği korkudan uzak olma şarkısını mırıldanmaya başladı.
"Kötüler kaybeder iyiler kazanınca. Minik yavrum korkma annen burda. Belki kızarlar sana kırarlar minik kalbini ama sakın vazgeçme sen iyi biri ol her defa." Göz yaşlarıyla birlikte uykuya dalmıştı küçük Ayaz.
Gün ışıkları sönmüştü.Artık gece olmuştu. Gözlerini açtığında her yerin karanlık olduğunu görünce gözlerini açtığı gibi sımsıkı kapattı. Açlıktan guruldayan karnı ona mutfağa gitmesi için kükrüyordu. İçinden" Sen güçlü bir çocuksun Ayaz"diyen annesini duyar gibi oldu.
Yatağından doğruldu ve odasının kapısına geldi. Koşa koşa bağıra bağıra merdivenlerden aşağıya indi minik Ayaz.
"Ağağaphağağah"
"Ne bağırıyon lan sen yine!"
Babası minik Ayazı tuttuğu gibi Okkalı bir tokat indirdi. Yüzündeki acıyla "Anne" diye ağlamaya başlamıştı Ayaz.
"Anan seni terk etti. Boşuna nefesini yorma!"
Koşa koşa annesinin odasına doğru girdi. Annesinin o naif yüzünü görmek için ışığı açtı minik elleriyle. Gördükleri karşısında şok olmuştu. Annesi odada değildi. Hatta ona ait olan her şey yok olmuştu. Kendisini kabusta zanneden Ayaz gözlerini ovuşturdu. İçinden 1 ...2.....3 diye saydı ama olmuyordu.
Annesi geri gelmiyordu. Ozaman anlamıştı Ayaz annesi onu bırakıp gitmişti.Kabuslarını yaşıyordu. Küçücük yaşta annesizliği tatmıştı Ayaz. Artık cehennemi yaşıyordu. Belkide onu cennete götürecek bir meleğe ihtiyacı vardı Ayaz'ın.
~♥Bu bizim yeni hikayemiz umarım beğenirsiniz♥
◆Ayaz'a nolacak acaba belkide beklediği melek gelir?◆
★Yorum ve Votelemeyi unutmayın takipe takip yapıyorum.★
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece'nin Ayazı
Teen Fiction"Beni getirdiği yer ölülerin bulunduğu bir odaydı. Gözleri o an kan çanağına bürünmüştü. Beni öldürecek miydi yoksa?"