Yapayalnız hissettiğinizde yanınızda olan herkese...
İyi okumalar.Arabanın arka camından gittikçe uzaklaşan evi izledim. Tepedeki küçük noktadan, evim dediğim yerden gittikçe uzaklaşıyordum. Mideme bir yumru oturdu. Benim, her şeyim oradaydı.
Üstünden atlarken dizlerimi kanattığım çitler, dibinde oturup kitap okuduğum çınar ağacı, her bahar bembeyaz çicek açan vişne ağacı, penceremden gözüken gecekondular, gece ışıl ışıl parlayan yıldızlarım... Hepsi arkadamda kaldı artık.
Gözlerimin dolduğunu hissedince avuçlarımla suratımı ovuşturdum. Bu kadar duygusallık benim için çok fazlaydı.
"Acıkan var mı? Anna'nın nefis peynirli tostları hazır. Soğuktur ama çok da lezzetlidir."
Alfonso beze sarılı iki tostu bize uzattı. Gerçekten açtım. Yerken Alfonso bana bir şeyler anlatıyordu.
"Bir kere bizimle gelirsen, bir daha dönüşün olmayabilir. Tehlikeli gibi gözükmüyor olabilir ama yaptığımız iş çok ciddi."
"Ne yapıyorsunuz ki?"
"Normal insanların hiç haberi olmayan şeyler olduğu için senin de bir bilgin yok tabii." dedi.
Anna bezi camdan aşağı silkeleyip Alfonso'ya geri verdi.
"Efsaneye göre, insanlar yerleşik yaşama geçtiğinde bitkilerin bazı etkileri olduğunu daha iyi anlamış. İlk büyücüler, sadece bitkileri kullanırken ilerleyen zamanlarda daha yeteneklileri ortaya çıkmış. Kimisi artık gelecekten sahneler görüyor, kimisi şekil değiştiriyormuş. Bunlar ruhlar ile iletişime geçmeyi başarabilenlerin katılabildiği gruplar oluşturmuş. Bu gruplar, daha doğrusu klanlar, hala devam ediyor. Ancak çok uzun bir süre önce de normal insanlarla bağlantıyı kesmişler.
Daha doğrusu kesmek zorunda kalmış. Çünkü Paladinler denen büyücüler türlerine verilen zarardan rahatsız olmuş. Ve Saklı Kaleler'i inşa etmiş. Bu toplanma yerleri hala etkin bir şekilde kullanılıyor. Biz de şuanda oraya gidiyoruz. Buraya çok uzak değil. "
"Peki ben bir büyücü müyüm? Büyücüysem neden sizinle gelmek zorundayım ki?"
"Anna öyle söylüyor. Yoksa seni bizimle götüremezdik. Ayrıca büyücülerin öyle elini kolunu sallayarak etrafta dolaşması yasak."
"Bu şeye neden 'Saklı' diyorsunuz ki? Ne kadar saklı olabilir ki sonuçta."
Derin bir nefes alıp verdi.
"İnan bana Leo olmasa, biz bile tam olarak nerede olduğunu bilemezdik." dedi. Leonardo radyoyu açtı.
"Bu kadar sohbet yeter sanırım. Oraya varınca istediğiniz kadar konuşursunuz. Kimsenin kafası şişmek zorunda değil."
Radyonun cızırtısı Alfonso'nun katı sessizliğini bozunca Anna'ya baktım. Uyuyakalmıştı. Sarı saçları omuzlarında dağılmıştı. Göğüs kafesi yavaş yavaş inip kalkıyordu. Kafasını cama yaslamıştı. Huzurlu gözüküyordu. Bir büyücüymüş gibi durmuyordu. Hatta bana sorsanız ona büyücü gibi bir sıfat takmak garip olurdu.
Güneş yavaş yavaş etikisini göstermeye başladı. Arabanın içi gittikçe sıcaklaşıyordu. Camı açtım. Temiz hava içeri doldu. Radyo artık sadece cızırdıyordu, bir melodi bile yoktu.
Bugün o kadar çok mantığa aykırı şey duymuştum ki bir yanım onlara inanmamamı söylüyordu. Ama diğer yarımsa beni boş yere kurtarmadıklarını, bunların hepsinin gerçek olduğunu söylüyordu.
Açıkçası ikisini de öyle çok umursamadım. Beni kurtarmışlardı ve ben de onlara yardım etmeliydim.
Evet, bu kadardı. Eğer gittikleri yerde kötü şeyler yapmaya çalışırlarsa kaçardım. Ne kadar zor olabilirdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşlar ve Şeytanlar
Fantasy"Hiç bu kadar güçlü hissetmemiştim. Sanki damarlarımdan kan değil güç akıyordu."