~Asya'dan~
Kapı açıldığında hiçbirşey söyleyemedim. Ne yani şimdi Eylül' ün annesi burada hizmetçimiydi? Suzan Teyze hoşgeldiniz deyip bize içeriye kadar eşlik etti. Şaşkın şaşkın yürüyerek içeri girdiğimde Suzan Teyze gözden kayboldu. Babam beni tanıştırdı ve bir aile dostu olduğunu söyledi. Geleli aşağı yukarı 10 dakika olmuştu ama ortamda koyu bir muhabbet vardı ama benim aklım Suzan Teyzedeydi. İçim içimi kemiriyordu, sorularımın cevabını bulmak için Suzan Teyze' yi bulmam gerekiyordu. Lavabonun yerini sorarak kendime bir mazeret buldum ve müsade isteyip mutfakta olduğunu düşünerek arayışa geçtim. Acaba mutfak neredeydi. Burada çalıştığı hakkında birşeyler demiyecektim. Burada çalışabilir ancak Eylül' lerin durumunun iyi olduğunu sanıyordum. Çünkü oturdukları evden, Eylül' ün kullandığı telefondan, giydiklerine kadar herşey durumlarının iyi olduğunu gösteriyordu. Bu düşüncelerden hemen sıyrıldığımda mutfağı bulmuştum. Mutfağa doğru ilerlediğimde müthiş kokukar geliyordu. Suzan Teyze' nin beni farketmediğini bildiğim için hemen yanına yaklaşarak
"Yine döktürmüşsün Suzan Teyzecim."
"Yorumlarının birazını da yemeği yedikten sonraya sakla Küçük Hanım." Öykü ile Eylül' lere çok sık giderdik. Suzan Teyze hep bizi 'Küçük Hanımlar' diye hitap ederdi.
"Senden bana bir söz vermeni istiyorum Asyacım. Senin beni burda çalıştığımı bildiğini Eylül' e söylememeni istiyorum."
"Neden benden böyle birşey istiyorsun?
"Çünkü bu durudan çok utanıyor. Bu durumun bilindiği takdirde herkes tarafından özellikle sizin onunla arkadaşlık yapmayacağınızı düşünüyor."
"Biz ona hayatta böyle birşey yapmayız ki."
"Sizin böyle birşey yapmayacağınızı biliyorum ama gelinde bunu Eylül'e anlatın."
"Eylül kolej-"
"Tamam Asyacım, ben seni anladım. Eylül' ün o koleje gitmesi, oturduğumuz ev tamamen Mine Hanım ve Salih Bey sayesinde."
Heralde babamın aile dostumuz dediği kişilerdi. Arabada gelene kadar bana onları anlatmıştı.Suzan Teyze' ye bu konu hakkında kimseye birşey demeyeceğime söz vererek içeri geçtim.
İçeri girdiğimde bir koyu sohbettir devam ediyordu ama benim bu sohbetden canımı sıkılacağı açık ve netti.
"Oğlum bak misafirlerimiz geldi."
Tam arkamı döndüm. Keşke dönmez olsaydım. Sabah beni yemekhanede yemeğimi benim yemem gerekirken üstüme yediren çocuğun ta kendisiydi. Arkamda bana sırıtarak bakıyordu. Baattin 'nin dediği gibi şanssızlık bizde ata sporu.
"Aras bak bu İlker Amca' nın kızı Asya."
Elini uzattı ve bende elimi uzatarak sahte bir şekilde gülümsedim. Elimi hemen çektim ve tam birşey diyecekti ki Suzan Teyze' nin imdadıma yetişmişti. Bizi yemeğe davet ediyordu. 'Suzan Sultan sen birtanesin. I love you Suzan.'diye içimde sevinç nidaları atarken masaya oturduk. Demek ismi Arasmış. İsmi kendi gibi çekici. Off ben ne diyorum yaa.
Aras bana bakıp bakıp sırıtıyordu. Bende dayanamadıyıp masanın altından tekme attım. Canı acımış olacak ki birden bağırmaya başladı.
"Ne oldu Aras"
"Yok birşey" deyip sözü kestirdi ve bana doğru eğilerek
"Sen ne yaptığını sanıyorsun."
"Hakettin. Bu sana ders olsun. Kaç saattir bana sinir bozucu bir şekilde sırıtıyorsun. Eğer böyle devam daha beterini yaparım."
"Eğer sende bir daha böyle yaparsan bu sefer yemeği üstüne dökmekle kalmam başından aşağı dökerim. Anladın mı?"