Doğum günü!

93 5 5
                                    

Üst üste gelen mesaj sesi Öküzden mesaj geldiğinin habercisiydi. 

Telaşla mesajı açtım; "Bugün benim doğum günüm prenses Lavanta cafe de küçük bir kutlama yapalım dedik. Gelmeni bekliyor olacağım."

Heyecan sadece " Tamam :) " yazmıştım. 

Evet bugün diğer günlerden farklıydı çünkü bugün Emre'nin doğum günüydü. Ne yapacağımı bilemediğim bir gündü ayrıca hem deliler gibi gitmek istiyorum hemde içimde bana engel olan bir şeyler var. İlk defa ne yapacağımı bilmiyorum. Emre'nin attığı mesaj aklıma geliyor. Sonra beni doğum gününe küçük bir mesajlar mı davet etme gereği duydu diye düşünüyorum. Belki de arasaydı hiç bir şey düşünmeden tereddüt etmeden   giderdim. Ama o sanki bana karşı hislerinde emin değilmiş gibi kaçıyordu benden. En yakınımda iken en uzağımda oluyordu. Bana bir adım yaklaşıyorsa; sonra benden on adım kaçıyor gibiydi. İlk mesaj attığı gün aklıma geldi daha sonra söylediklerine verdiğim tepkilerim , düşüncelerim. Ama şimdi onların ne kadar yalan olduğunu fark ediyorum. 

"Ne sanıyordu beni çantada keklik mi?" demiştim. Şimdi ise tek bir mesajıyla onun doğum gününe gitmeyi hatta ne giyeceğimi ona ne hediye alacağımı düşünüyordum. Birinden yardım almalıydım. İlk aklıma gelen kişi Damla olmuştu. Elim telefona uzandı; önce tereddüt ettim. Daha sonra en doğru kararın Damlayla konuşmak olacağını düşündüm. Ve arama tuşuna bastım. Nefret ettiğim o bekleme sesi ardından Damlanın sesi;

- Alo?

+ Merhaba damlacım :)

- Aaa Cemre merhaba naber?

+ İyi gibi , aslında değilim bilmiyorum.

- Bir şey mi oldu?

+ Bugün Emre'nin doğum günü mesaj atıp davet etti ama gitsem mi gitmesem mi bir türlü karar veremedim. 

- Bugün Emre'nin doğum günü müymüş?

+ Evet.

- Davet etmiş gitmesen olmaz kesinlikle kalk ve hazırlan Cemre. 

+ Gerçekten mi ben gitmeye çekiniyorum biraz.

- Komik olma Cemre çocuk seni davet olmuş sen birde gidip gitmemeyi düşünüyorsun. İtiraf et sende gitmeyi çok istiyorsun.

Görmeyeceğinden emin olduğum halde gülümseyerek başımı salladım.

+ Doğru ama ne giyeceğim? Hediye ne alacağım? Hiç bir fikrim yok.

- Keşke işim olmasaydı da senin yanına gelseydim alışveriş yapardık ama üzgünüm canım bugün çok işim var.

+ Tamam o zaman ben seni daha fazla tutmayayım. Görüşürüz canım.

Telefonu hemen yatağıma fırlatıp büyük bir heyecanla dolabımın kapağını açmıştım. Bugün çok güzel olmalıydım. Ne yazık ki dolabımda bugüne uygun bir kıyafet yoktu. Üzerime bir tişört birde kot pantol geçirdiğim gibi hemen dışarıya çıkmak için kapıya doğru fırladım. Saçıma bile özen göstermemiştim. Az zamanım vardı ve benim yapacak bir sürü işim vardı. Hızlıca vitrinlere bakıp gezerken aylar önce görüp beğendiğim bir elbise aklıma geldi. O dükkanı bulmuştum sanırım. Çünkü nerede olsa tanırdım bu dikkatimi çeken; kırmızı elbiseyi. Kendimi onun içerisinde hayal etmiştim. Kırmızı bir elbise siyah bir oje saçlarım sıkıca arkada at kuyruğu yapılmış bir şekilde bağlı ve siyah topuklu ayakkabılarım. Rujumun rengi de elbette; kırmızıydı. Heyecanla içeriye doğru yöneldim ve bana uygun bedenini denedikten sonra almaya karar vermiştim. Şanslıydım istediğim elbise satılmamıştı. Keyfim yerine gelmişti. Şimdi sıra hediyeye gelmişti ne alacağımı hala bilmiyordum. Aklıma gelen en iyi fikir saat almaktı. İşte işin en zor kısmına gelmiştik. Hızlıca saat dükkanlarını gezmeye başlamıştım. Her ne kadar başarılı olmasam da sanırım  aradığım şeyi bulmuştum. Daha doğrusu vaktimin çok az kaldığını ve benim henüz daha saçımı makyajımı bile yaptırmadığımı fark edince hızlıca beğendiğim saati paket yaptırıp içine de küçük bir not yazdım. "Bana ayıracak zamanınız var mı acaba bayım?" not ve hediye konusunda her zaman beceriksizimdir. Her ne kadar beğenmesem de klasik sözler yazmak yerine samimi bir iki kelime yazdığım için mutluydum. Dükkan sahibine en yakın kuaförün nerede olduğunu sorup. Hızlıca kuaföre doğru yürümeye başladım. İçimden sıra olmaması  için dua ediyordum. Çünkü yetişmem için sadece 1 saatim vardı. Beklediğim gibi kalabalık değildi kendimi kuaför koltuğuna attım ve bütün günün yorgunluğunu attım. Saçım bitmişti oldukça güzel görünüyordu. Sıra makyaja gelmişti; sade bir makyaj tercih etmiştim. Yüzüme tek renk veren şey kırmızı rujumdu. Kendimden emin ve mutlu bir şekilde koltuktan kalktım. Eve gidip üstümü değiştirmemin beni uğraştıracağını düşündüğüm için kıyafetimi kuaförde giymiştim. Bugün şanslıydım. Ücreti ödedikten sonra kuaförden bir taksi çağırmasını rica ettim ve taksi gelene kadar burada bekledim. 

-

Sonunda gelmiştim. Kalbim heyecandan duracak gibiydi.  Kalp atış seslerimi duyabiliyordum. İçeri girmeden önce kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Kendimi hazır hissediyordum. Kapıyı açtım ve meraklı gözlerle Emreyi aramaya başladım. Ama gördüklerim karşısında ne yapacağını bilmiyordum.

Vazgeçilmezim (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin