Karanlık Oda

324 23 44
                                    

Bacağımdaki acıyla gözlerimi zorda olsa açmayı başardım. Gözlerimin ilk gördüğü şey beyaz bir tavandı. Kafamı sağa doğru çevirdim. Siyah duvara yansıyan lambanın ışığıyla gözlerimi kırpıştırdım. Derin nefes alarak gözlerimi tam kapatacakken en son ormanda olduğum aklıma gelince hızla yattığım yerden doğruldum.

Penceresi bile olmayan boş odada telaşla gözlerimi gezdirdim. Beyaz lamba küçük odayı aydınlatıyordu. Tek eşya üzerinde durduğum yataktı. Gözlerim ayağıma kaydı. Sargı bezleriyle sarılmıştı. Ciğerlerime dolan bana ait olmayan şampuan kokusuyla üstüme baktım. En son ıslanmış toprak üzerinde can çekişirken şimdi tertemizdim. Oda gibi karanlık renk üzerimde kaplamıştı. Pek umursamadım.

Yataktan kalkıp doğrulmaya çalıştım lakin fazlasıyla sersemdim. Dağılmış olan kısa saçlarımı düzelttim.

Buraya nasıl gelmiştim? Yerde ölmeyi beklerken kendimi burada bulmak beni şaşırtmıştı.

Tekrar ayağa kalkmaya yeltendim fakat kapıdan gelen sesle hareket etmedim. Kapı açılmış içeriye takım elbiseli bir adam girmişti. Ormanda ki adam. Elinde ki siyah çantayı yere koyup ardından kapıyı tekrar kapatıp kilitledi. Siyah gözlerini bana dikerek yaklaştı. Gözlerini benden çekmeden duvara yaslandı.

"Sirma." Adımı söylemesiyle üzerinde gezdirdiğim gözlerimi gözlerine diktim.

Tek kaşımı havalandırarak yüzüne bakmaya devam ettim.

"Korhan Yakar'ın biricik kızı Sirma Yakar." Alaycı cümlelerini sarf ederken sinirle güldüm.

"Ne istiyorsun." dedim ciddileşerek.

"Sonunda kış uykundan uyanabildiğine göre ayağına pansuman yapacağım." dedi hafifçe dudağı yukarı doğru kıvrıldı.

"Ne? Kaç gündür uyuyorum?" dedim şaşırarak.

Elini havaya kaldırıp parmaklarıyla iki işareti yaptı. O kadar uyumuşmuydum.

"Sen şimdi açsındır. Malum kış uykusu." dedi çok bilmişce.

Gözlerimi kısarak öfkeyle ona bakmayı sürdürdüm o ise sırıtmakla yetindi.

Elindeki çantayı yere yatay bir şekilde koydu. Kilit kısmını elleriyle açtı. Yukarı doğru itekledi. Sanki ilk yardım çantası değil de daha çok para konulan çantaydı.

Gerekli malzemeleri çıkarttı ardından bacağıma doğru yöneldi. Ayak bileğimi hafifce tutup kaldırdı. Sargı bezini özenle açıyordu. Kirlenmiş sargı bezini yere attı. Gözlerimi yaraya sabitledim. Ne zaman dikiş atılmıştı?

"Kim dikiş attı?" dedim bal rengi gözlerimi karanlık gözlerine dikerek.

Alayla yine sırıttı.

"Doktorun dikecek hali yok ya ben diktim." dedi.

Bu sefer benim yüzümde alayla bir sırıtış eklendi.

"Belli, biçimsiz ve özensiz."

Kaşlarını çattı. Bacağıma pansuman yaptığı eli durdu. Sadece gözlerimin içine baktı. Artık yüzünde tek bir yüz ifadesi bile yoktu. Onu kızdırmıştım sanırım.

Pamuğu daha sert bir şekilde bastırarak yarayı temizliyordu. Canımın acıyacağını sanıyordu. Onu sadece boş gözlerle seyrettim. Sargı bezini sardıktan sonra bacağımı sertçe bıraktı. Bakışları yüzümde oluşacak acıyı görmek istiyordu. İfadesizdim.

"Neye bu kadar sinirlendin?"dedim hareketlerini incelerken. Kafasını kaldırmadan çantayı alıp kapıya doğru yürümeye başladı.

"Ne o çocuk atarı mı yapıyorsun?" Sesimle, çıkarmış olduğu anahtarı geri yerine koydu. Hışımla bana doğru yürürken yatakta bedenimi geriye doğru çektim.

Karanlığın ÖtesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin