9 0 0
                                    

        Revirden çıktığımda okul bomboştu. Duvardaki saate bakınca derslerin bittiğini anladım. Dersler 16.00 'da bitiyordu ve iki dakika içinde okul boşalıyordu. O iki dakika içinde ise koridorlar savaş alanına dönüyor , kim kapıdan ilk çıkıcak diye yarış yapıyorlardı. Genellikle bu yarışları son derslerine rahat davranan öğretmen giren sınıftan biri kazanıyordu. Onları iki dakika erken çıkartıyor ve diğer öğrenciler dolaplarına ulaşamadan onlar çoktan okuldan çıkmış oluyorlardı.

        Sınıfa gidip çantamı toparladım ve dolabımdan montumu alıp kilitlediğimden emin olduktan sonra okuldan çıktım. Bahçenin öğretmen servisleri dışında boş olmasını bekliyordum ama değildi. Corin kapının yanındaki banka oturmuş tırnaklarını inceliyordu. Kapıdan birinin çıktığını anladığı anda kafasını çevirdi ve göz göze geldik. Suratında memnun olmuş bir gülümseme vardı. Demekki beni bekliyordu. Hiç şaşırmadım!

        Yerinden kalktı ve kırıta kırıta yanıma geldi. Ne zaman onu yürürken görsem ayağının takılıp düşmesi için dua ediyordum. Kızın yürüyüşü bile insanın sinirlerini hoplatıyordu. Bir de yürürken yüzündeki ifade... Onu kendi saçıyla boğasım geliyordu. 

        "Bilirsin , intikam almayı severim. İntikam soğuk yenen bir yemektir derler ama olaylar sıcakken intikam almak daha güzel oluyor." dedi ve birden çekmek için saçıma uzandı. Kafamı sağa çektim ve eli havayı tuttu. Hamlesinden kaçmama sinir olmuştu. Aslında buna da hamle denemez ya... Kız kavgasını başlatıcı harekettir bu.

        Bir anda beklemediği bir şekilde ellerimi bizim aramızda boşluk bırakacak şekilde uzattım ama ona dokunmadım. Suratında şaşkın bir ifade ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordu. Uzaktan izleyen biri şu anda aduket yaptığımı sanırdı. "Ayakkabının kaç santim topuğu var?" diye sordum ellerimi çekmeden. Ayakkabısının topuğu onu benden uzun kılıyordu o yüzden on iki santim diye tahmin ediyordum. " On dört santim ." dedi beni süzerek. Taban kalınlığını hesaba katmamıştım ama beni şaşırtan topuğun boyunu ölçmüş olmasıydı. 

        "Şu an benden uzunsun."

        "Evet gerizekalı, ne yapmaya çalışıyorsun. Dora the Explorer gibi davranmayı kes . Seninle İspanyolca on dörde kadar sayacak halim yok." dedi beni salak yerine koyup dikkatini tekrar tırnaklarına yöneltirken. Hafifçe gülümsedim . Gülümsemem daha çok "piç smile" ı andırıyordu ama Coriin tırnaklarını mikroskopik bir incelemeden geçirirken bunu fark etmedi. "Götü yere yakın olandan korkacaksın." dedim ve hemen dizlerimi kırarak çömeldikten sonra bir elime yere koydum. Ardından da bir ayağımı yere pararlel bir şekilde savurarak ona çelme taktım ve yavaş çekimde yere düşüşünü zevkle seğrettim. Bu gün başıma gelen en güzel şey bu olsa gerek. 

        Onun toparlanmasına fırsat vermeden doğruldum ve koşarak okulun bahçesinden çıktım. Bir kaç metre ilerlediğimde bile onun savurduğu küfürleri, ettiği tehtitleri duyabiliyordum. Bir daha deniyecekti ve ben de her seferinde onun yavaş çekimdeki düşüşünü izlemekten zevk alacaktım.

✒︎

        Eve vardığımda herkes yemek masasına oturmuş heyecanlı bir şekilde sohbet ediyordu. Geldiğimi görünce büyükannem yerinden kalktı ve yanıma gelip bana sarıldı. Herkesin yüzü gülüyordu ama en çok babamın. 

        "Baban terfi aldı!" dedi büyük annem heyecanla . " Bu yüzden annen ile baban İtalya'ya gidiyor." diyerek beni sarstı aniden gelen bir heyecan patlamasıyla. Terfi alması güzeldi ama İtalya 'ya gitmesi. Luca'nın buna nasıl sevindiğini anlamıyordum. İtalya'ya gidecekleri için onlar adına mutlu bile olamıyordum. Yüzümde bir kas bile oynamadan büyükannemden bir adım geri gittim. "Luca , konuşmamız lazım . Odama !" diyim merdivenleri gösterdim. Herkesin suratı buz kesti . Annem ve babam endişelenmeye başlamıştı , biliyorlardı ki sinir bana yaramıyordu.

Bir Elimde AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin