it's too late to say how i feel you now

239 17 17
                                    

bir türlü çiftleri belirleyemediğimizden yazmaya çook geç başlamış olsam da (bugün aynı zamanda gotham'ın penguen'i robin taylor'ın da doğum günü!! bu yüzden bu çiftte karar kıldık ehe) bu kısa tuhaf(?) hikayeyi tamamladığım için bir öpücük alırım değil mi rae hyung? <3

iyi ki varsın, iyi ki benimle varsın polohid!! ♡♡

🧩

"Ayrıca yüreğimi değil, aklımı ve yeteneklerimi beğeniyor, oysa her şeyin kaynağı yürektir: tüm gücün, tüm mutluluğun, tüm kederin. Ah, benim bildiklerimi herkes bilebilir - ama yüreğimdir yalnızca bana ait olan."

― Johann Wolfgang von Goethe

Minik bankta oturuyor tek başına. Arka planda şehrin gürültüsü, insanların anlatamadığı sessizliği ve zihninde durmadan çarpışan yaramaz arabalar. Kulaklığı bile adeta takati tükenmiş bir halle yorgunca sallanıyor boşlukta. Kulağına götüremiyor, daha fazla o melodiyi dinlemeye zerre hazır hissetmiyor kendisini.

Nasıl gösterebilirdi onu ne kadar sevdiğini ve özlediğini? Sanki tam yanında olsa bile onu özlemeye devam edecekmişim gibi... Sanki elini tutsa, sarılsa bile içinde onun boşluğu kalacak, bu kadar acı çekmişken zihninde yer bile edinemeyen paçavradan ibaret olduğunun sanrısı benliğini yiyip bitirene kadar onu yok edecekti ne de olsa.

Kelimelerle arası olmasa bile apansızın onu karşısında görse susmak bilmeyecekti, işe yaramaz ağzının değil kalbinin haykıra haykıra bağıracağını, delirtecek raddeye gelip kendini harap edeceğini biliyordu ne de olsa. Ne de olsa, yüreği dolup taşıyordu küçük boya konulan şarap gibi.

Şişenin dibindeki hayali damlacıkları gönderiyor boğazına, isyan edip kaldırıma fırlatıyor bulanık şişeyi; kime kızacağını, neye kızacağını bilmeden yabancı esintinin ruhuna işlemesini bekliyor çaresizce. Terli avucunda can çekişen ufak not kağıdını da son kez okuyup kurtuluyor ondan.

Ne hissettiğini çok iyi biliyordum, çünkü aynı acıyı paylaşıyorduk. Onun hissettiklerini ben de hissediyordum. Aynı şekilde, benim hissettiklerimi de o hissediyordu. İki insan bir olduğunda olan şey buydu: artık sadece sevgiyi paylaşmakla kalmazlardı. Acıyı, üzüntüyü ve kederi de paylaşırlardı.

"Palavra." Oswald'ın sesi kayboluyor soluk rüzgarda. O istememişti bunu, hayır kesinlikle bir an olsun kafasından geçmemişti bu düşünce. Ona aşık olmanın huzurunu götüreceğini, yüreğini ağırlaştıracağını, şu anda içinde amansızca kavrulduğu keşmekeşe sürükleyeceğini bilseydi söz geçirmeye çalışırdı kendisine. Kalbini söker atardı vücudundan, zavallı et parçası olmadan daha iyi bir hayat sürerdi şüphesiz.

Et parçası. O olsaydı ne derdi bu soğuk sıfata? "Sadece bir et parçası değil o bayım, hayati organınız belki de, beyniniz dahi onsuz koca bir hiç aslında. O olmasaydı süregelmekte olan insanlığın yok oluşunun hali ne olurdu?"

Cümleler giriyor zihnine, capcanlı. "Edward..." Bunca yıl o adam için bir damla yaş dökmeye tenezzül etmemiş gözleri pınar olup akıyor adeta yanaklarından.

sizi çok seviyorum ):

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

sizi çok seviyorum ):

- ̀ blind to youˊ-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin